Onu bir daha görmeyeceğimi sanıyordum,beni nereden bulmuştu?
Annemin arabasıydı bu ama içinden annem değil onun adamları ve avukat inmişti.Ne oluyordu hâlâ anlamış değildim.Onların yanına ilerledim.Avukat bana baktı ve elime miras belgesini verdi.Anlamıştım, annem ölmüştü."Anladınız zaten..başınız sağolsun."
Cevap vermedim ve kafamı öylece salladım.Arabaya bakınca Chan ve Seungmin'in de indiğini gördüm.Yanımıza gelip dinlemeye başladılar.
"Anneniz vasiyet bırakmadı.Benim de görevim burada biter.Bütün herşey belgelerde yazıyor Bay Seo."
Teşekkürler anlamında kafamı salladım.Avukat ve annemin adamları arabaya geri binip yanımızdan uzaklaştılar.Şuan derdim bu değildi.Annemi sevmiyordum ama içim de acımamış değildi.
Chan'a baktım, o bana baktı.
Yanıma geldi ve beni olabildiğince güçlü bir şekilde itti.Ne olduğunu anlamadan yere düştüm.Üstüme çıktı ve bana sert bi' yumruk geçirdi.Onu üstümden ittim ve kan tükürdüm."Bu benden habersiz iş yapmaya kalktığın içindi Seo!"
Haklıydı, herşey benim yüzümden oluyordu.Onu durdurmadım.Yakamdan tuttu ve kafa attı.Yere yığıldım. Kaşımdan olduğu gibi kanlar akıyordu.
"Bu da Jeongin içindi.."
Beni tekrar yakamdan tuttu ve tam vuracakken Seungmin'in bana vuracak olduğu elini tuttu.
"Chan lütfen!Ne olursun dur! Düzgünce konuşalım!"
Sertçe beni yere itip ona döndü ve kolunu ondan aldı.Son kez bana baktı ve arkasını döndüğü gibi hızlıca ormana doğru yürüdü.Seungmin ise bana endişe ile bakıp Chan'ın peşinden gitti.
Gökyüzüne baktım.Koca güneş bile ben bakınca bulutlarla kapanırken, kim beni neden sevsin ki..?
Ayağa kalktım.Jeongin'i bulmam gerekiyordu.Kararlıydım.Başım dönüyordu ama umrumda değildi.Nereye gitmiş olacağını düşündüm, ormana girmeyeceğini bildiğim için sahil tarafına doğru koşmaya başladım.Uzun bir süre koştum.Nereye geldiğimle ilgili hiçbir fikrim yoktu ki iskelede onu gördüm.İskeleye oturmuş, ayaklarını aşağıya doğru sarkıtmış ,öylece denize bakıyordu.Sessize iskleye gittim.Yavaşça oturduğu yere gittim.Sarılmak istedim ama tereddütte kaldım.Geriye bir adım attım ama tahtalardan çıkan ses ile arkasına -bana doğru- baktı.Göz yaşlarını sildi ve ayağa kalkıp bana baktı."Niye geldin?"
"Seni bulmak içi-"
"Kaybederken düşündün mü ki arıyorsun?"
Hayır hayır hayır onu tekrar kaybedemezdim.Lanet olan o yıl gibi bir sene daha geçirmeyecektim.Buna izin vermeyecektim.
"Kaybetmedim, kaybetmeyeceğim..Sensizlik dipsiz bir kuyudan farksız değil Yang..Bana bunu bir daha yapma.İstersen öldür, istersen boğ, istersen bayılana kadar vur ama deme öyle"
"Peki o zaman..Beende bunu yaparım!"
Ne yapacağına bakmak için kıpırdamadım.Arkama geçip beni denize doğru ittirdi.İskeleden düşüp, suya düştüm.Üzülmemiştim çünkü onun yaptığı şeyler beni üzemezdi.
Denizin içine çekildiğimi hissettim.Dibe batıyordum.Yüzeye çıkmak için fazla yorgundum.Yapamadım.Ama ölmek için de bi' o kadar ölüydüm.Tek çare olarak gözlerimi kapadım ve suyun sıcak -soğuk- kucaklamasını kabul ettim.Jeongin'den
Hiç düşünmeden suya ittirmiştim.İttirirken -yakınlaşınca- yaraları olduğunu daha net gördüm ama artık iş işten geçmişti.Onu ittirdiken bir süre sonra dona kaldım.Bi anlık öfkem ile böyle birşey yapmıştım.Ne kadar acı verici..Bir süre çıkmasını bekledim ama çıkmadı.Endişelenmeye ve korkmaya başladım.Hiç düşünmeden kendim de iskeleden soğuk suya atladım.
Gözlerimi açtım ve onu gördüm.Hâlâ dibe batıyordu.Kendi isteğim ile dibe doğru yüzmeye başladım.Nefessiz kalmaktan korkuyordum çünkü ben kalırsam o da kalırdı..Denizin bu kadar derin ola bileceğini düşünmemiştim ama çok derindi.
Sonunda ona ulaşmıştım.Elinden tuttum, gözlerini açmadı..ÖLMÜŞ MÜYDÜ?! Ölmediğini umarak elinden onu çekiştirdim.Ama Suda olmamıza rağmen gücüm yetmiyordu.Defalarca denedim ve üçüncü denememin sonunda onu yukarıda olan kayalıklara çıkarmayı başardım.
Nefes alıp almadığını kontrol ettim.
Almıyordu...Hiç düşünmeden suni teneffüs yaptım.
Suni teneffüs bitince bir süre ona baktım.Nefes almamıştı..
Gözlerimden sıcak yaşlar düşüyordu.Ellerimle yüzümü kapattım.Sessizce ağlarken elime dokunan bir el hissettim ve ellerimi yüzümden çektim.Uyanmıştı! Ahg bi saniye suni teneffüs işe yaramışsa..Şaka yapmıştı!
Pişmiş kelle gibi sırıtıyordu."ÖDÜMÜ KOPARDIN!"
"Özür dilerim ama..Dudaklarının tadı çok güzeldi.."
Utanmıştım.Ama daha sonra yaralar aklıma geldi.Dikkatlice yaralara baktım.Yaralara baktığımı anlamış olacaktı ki geriye çekildi.Kolundan tutup gitmesine engel oldum.Yaklaşıp yaralara göz attım.Sormamak için direndim ama yapamadım;
"Kim yaptı bunları..!?"
"Seni ilgilendirmiyor, boşver"
"Ne demek ilgilendirmiyor!"
"Jeong sakin olur musun, iyiyim öyle değil mi? O yüzden sorun yok.Şimdi gidiyoruz"
"Siz mi? Hayır, gitmiyorsunuz.Biz gidiyoruz."
Bu ses Chan'a aitti.Ellerinde kurumuş kan lekeleri vardı.Chang'e düşmanını görmüş gibi bakıyordu.Hızla yanıma gelip elimden tuttu ve yürümeye başladı.Chang ise durur mu kolumdan beni yakaladığı gibi kendine çekti.Chan ise kıyafetimden tutup beni yine kendi tarafına çekti ve kolumdan sıkıca tutup bırakmadı.Chang ise diğer kolumdan tutuyordu.
"Bırak gidicez,Seo!"
"Hiç bir yere gitmiyorsunuz, Bang! Sen onun neyi oluyorsun ki?! Hiç birşeyi!"
İçimden çığlık atmak geçiyordu.Şuan sâdece bi' abim eksikti.Keşke dilimi arı soksaydı.Siktir o kim? Hayır bu şaka mıydı? Abimin burda ne işi vardı?!
"İkiniz ile de değil,benimle geliyor, beyler!"
Benden bu kadar hatalarım varsa affedin lütfen.Yeni bölümde görüşmek üzere<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Mafia In Your Mind 🔪 | Jeongbin
RandomHerşey o lanetli gece olan büyük hatadan sonra başlamıştı. İki genç aynı yatakta uyanmış, masum olanın ise hayatı kararmıştı. Daha fazla neler olacaktı?