Kalbimin Acısı Neden Geçmiyor?

45 2 0
                                    

 Herkese yeni bir bölüm ile merhaba! Umarım beğenirsiniz sizi çok seviyorum...🌑🌹🫀

~Berra~:
1 saat 20 dakika süren uçuştan sonra pilot indiğimizi duyurdu Gaziantep'ten ayrıldıktan bu yana hiç uyumamıştım,kalbim izin vermiyordu kanatıyordu adeta her yerimi aklım ise bağırıyordu bana gerçekleri sana demiştim! o bizi sevemez diye! duymak istemiyordum 1 saat 20 dakikadır kafayı yiyecektim hiç uyumumamıştım.İnsanlar bagajlarını alırken bende buse'yi uyandırdım gözlerini panik ile açarak "ne oldu uçak mı düştü?" gözlerimi devirdim oda annem gibiydi her şartta panik olurdu "yok canım daha o günleri göremedik,kalk geldik buse" derin bir nefes aldı sonra uyku sersemliği ile oturduğu koltuktan kalktı yanımızda hiç bir şey yoktu bagaj için o yüzden yürüdük uçağın kapısından çıktığımda şırnağın bu kadar rüzgarlı olduğunu düşünmemiştim.Merdivenlerden inip yürümeye başladım İç Hatlar Giriş yazısını görünce kapıya doğru yürümeye başladım insanlar gelicek olan valizlerini bekliyordu alacağımız noktaya gitmiştim ortalama 20 dakika bekledikten sonra bende valizleri görür görmez almıştım.Buse elimden pembe valizini alarak koluma girdi "hadi gidelim bebeğim" gülümsedim birlikte kapıdan çıkınca güneşi sarı saçlarından tanımıştım o tam kendi ismini yansıtıyordu sapsarı saçları, neşeli gülüşü tam anlamıyla güneşti, saat sabahın dördüydü ve bizi karşılamak için gelmişti buse yanımdan güneş'e bağırmıştı bizi görsün diye "güneş!burdayız canım!" güneşin gözleri buse'yi görünce çığlık atarak koştu resmen üstüne atladı buse'nin bense onları bitmiş bir halde izliyordum "çok mutlu oldum! geleceğinizi duyduğumda nasıl sevindim bir bilseniz!" bana dönünce ağlamaktan şişmiş ve kan çanağı olmuş gözlerimi görünce bana anlamayarak baktı "berra noldu bir tanem sana?" tekrar açmak istemiyordum bu konuyu şimdilik "güneş burda konuşmasak olur mu?" anlayışla başını salladı ikimizi yanına alarak sarıldı "gelin bakalım anacuğunuzun yanına yavrularım,ikizler şuan bir adet" duraksadı bir saniye boyunca "hatta binlerce adet askerin bulunduğu yere gidiyoruz! sadece söylemem gereken sakin olun ve kendinize dikkat edin" anlamayarak baktım bu sefer "niye dikkat edelim ki?" gözlerini devirdi sağ tarafına dönerek buse'ye baktı"senin ikizin gerçekten beni anlamıyore" buse dudağını büküp başını salladı sonra bana döndü güneş gülümseyerek"neyse sana anlatırım ben" dedi.Güneşin kendisi gibi olan mavi arabasına binmiştik araba şehrin ışıklarına tezat olan tek tük evler olan yoldan gidiyordu,ay bana tezat bugün Dolunaydı ay tamdı benim kalbim ise yarım değildi, hiç yoktu araba askeri lojmanın önünde durduğunda araba ile büyük alana girdik, güneş mavi arabasını park ettikten sonra bavulları elimize verdi "evet bebekler  arabamız buraya kadar eşlik etti şimdi yürüyeceğiz" başımı sallayarak elinden bavulumu aldım.
Üçümüz bir yürüyorduk sonunda ise zeynep ablanın kapısının önünde durduğu eve baktım zeynep abla gülümseyerek sevinç ile seslendi bize "ikizlerim gelmiş benim! Ayy birtanelerim sizi nasıl özledim bir bilseniz!"ikimize tek tek sarıldı sonra bana baktı"kara çiçeğim gelmiş benim,daha 2 gün önce gelmeni istemiştim keşke başka bir şey dileseydim" sevinç ile bunları söylerken arkadan ihsan amcam gelmişti kapıdan çıktığında"benim yiğenlerim gelmiş, nasılda büyümüşsünüz siz" gülümseyerek elini öpüp başıma koydum,sonra ihsan amca bir baba edasıyla buse ile bana sarıldı güneş'in "neyse ebeveynlerim! kızlar malum yoldan geldi ben evlerine götüreyim onları" daha ihsan amca ile zeynep abla bir şey diyemeden kolumuzdan sürüklemişti bizi.
Sonunda beyaz duvarlı bir evin önüne geldiğimizde cebinde ki anahtar ile kapıyı açıp bana verdi "hâkime hanım siz bunu yarın işe giderken kopyasını çıkarın" başımı sallayarak bavullar ile içeriye girdik önceden döşenmiş olan ev sade ve şıktı bavulları kapının kenarına koyup içeride oturduk"ben bir Türk kahvesi yapayım diyeceğimde evde hiç bir şey yok, yarın gidip alırız senle berra olur mu" ben öylece dalmıştım oturduğum yerde omzunu omzuma vurup bana seslendi "şşt hâkime hanım size diyorum? yarın beraber gidip eksikleri alalım olur mu?" bende itiraz edicektim kendim gidip alabilirdim tabi ki "yok olmaz ben gidip kendim alırım zaten yordum seni" bana ayıplarcasına baktı ağzından mahalle teyzeleri gibi "Tıck! Tıck! hiç yakıştıramadım, kızım sen iyi misin? o zaman şöyle yapalım sen benim arabayı al öyle git zaten yarın işim yok" bir umut ile yine itiraz ettim "ya güneş anlamıyorsun galiba? ben gidip alırım seni yormama gerek yok" keskin bir dil ile son noktayı koydu "hayır diyorum!Sana bu konuda ki son sözüm arabayı alıp gidiceksin" tamam anlamında başımı salladım şuan didişmeye hiç mecalim yoktu güneş bana dönerek koltukta oturdu "söyle bakalım senin bu halin ne? Dün seni aradığımda böyle değildin? Hem doğum gününde bir insan nasıl böyle olabilir?" aklıma dün gece gördüğüm sahneler gelmişti ve ben yine ölmüştüm göz yaşlarım dayanamayarak saldılar kendilerini güneş endişe ile yüzümü elleri arasına aldı "noluyor berra niye ağlıyorsun?" nefes alıp verdim artık günler bana haram oluyordu kalbimi, aklımı,her şeyini kaybettiğimi fark ediyordum.
"Doğum günümün sabahı kuaföre gelmeden önce araf ile karşılaştık bana benim çok beğeneceğim bir hediye aldığını söyledi bende çok mutlu olmuştum tabi, akşamı sabırsızlık ile bekledim özen ile hazırlandım sonra pastamızı üflememize son 5 dakika kalmıştı.Ama araf yoktu bende kapıdan çıkıp onu aramaya başladım bakmadığım yer kalmamıştı cafe,park,lavabo her yer... Bir tek arka bahçe kalmıştı ben doğum günü hediyemi orda vereceğini düşünmüştüm verdide bana hayatımın hediyesini verdi" güneş bu ana kadar mutluluk ile bakıyordu ama yeniden hatırladığım için kelimeler boğazıma dizilmişti güneş sabırsızca"Ee!hediyesi neymiş?" meraklı bakıyordu bense ağlıyordum "hayatımın hediyesi sevdiğim adam ile en güvendiğim kadını dudak dudağa görmemdi, hayatımın hediyesi 25. Yaş günüm olan dün ile bana ihanet hediye edildi" sonra güneşin gözleri şok ile açıldı bense hıçkırıklarımın arasında kayboluyordum gözünden yaş akmıştı ama ben nefes bile alamazken devam etmiştim "kalbim acıdı güneş! her uzuvum bunca zaman onun ismini haykırırken,bir anda tüm uzuvlarımın öldüğünü hissettim ben..."derin bir nefes aldım.
"Ben,kalbimin öldüğünü hissettim sonra aklımın bir ucundan bile geçmeyecek o sahneyi yaşadım araf'a 10 yıldır aşık olduğumu açıkladım" çaresizlik ile,gözyaşları ile, kalp acısı ile kavruluyordum şuan güneş bana buse gibi sordu"peki araf açıkladı mı? ya da sen sordun mu birtanem?" başımı salladım iki tarafa "sordum! Bana  sadece baktı şok ile baktı onun sevdiği ben değildim onun bunca yıldır tek bir sevdiği varmış" sonra daha kalbime itiraf edemediğim cümle dudaklarımdan çaresizlik ile döküldü "onun sevdiği kadın ben değildim,onun sevdiği kadın aysundu!" hıçkırıklarım ile sarsılarak ağladım "kendisi söyledi 1 hafta sonra sözleneceğiz dedi bana! bunca yıldır bana umut veren adam meğerse bir başkasının sevdiğiymiş!" hıçkırıklarım ardı ardına geliyordu,nefes alamıyorum zannetim ilk önce,ki zaten nefes alamıyordum ben kalbimin acısı yüzünden.
Buse elinde bir bardak su ile gelip içirdi, sakinleştikten sonra güneşe baktım beni göğsüne çekip saçlarımı sevdi "berra'm benim o adam yüzünden böyle karşımda acı çekmen bana da acı veriyor inan bana keşke o adamı elimde parçalama şansım olsaydı,ama sana bir şey söyleyemem çünkü söylesem bile kalbine sözüm geçmeyecek" yorgundum bedenim,ruhum,kalbim ihanet acısının izlerini hala taşıyordu buse bize baktı sonra bağırdı "ayol yeter! bana bak berra şuan araf yüzünden acı çekiyorsun ve bunu dün akşamdan itibaren ben gözlerimle görüyorum! O yüzden konuyu hemen dağıtın" bir süre düşündü sonra güneşe döndü "hadi bize burdaki askerleri anlat!"
Güneş beni kendinden ayırarak heyecan ile anlatmaya başladı  bacaklarını koltukta birbirine dolayıp oturdu ve derin bir nefes aldı.
"Number one! Berk Sağdıç sarışın,iyi ama yavşak" sonra durdu düşündü"neyse yavşak değil mi?" bir süre düşündü " yavşak değildir diye düşündüm yavşakmış" gözlerini emin olduktan sonra ellerini 2 yaparak gösterdi "Number two bizim çakkal oğlu çakkal ismide zaten çakal,Çakal Soylu"sonra bir süre düşünmüş gibi yaptı"çakal diye isim mi olur be? tamam kabul edelim,çakal ismini koydunuz soyadı ne alaka? ben böyle uyumsuzluk görmedim kardeş ya!" derin bir nefes aldı sonra devam etti "neyse devam edelim çakal bey isminin aksine biraz saf,biraz komik ve biraz da karizmatik" güldüm bu sefer elini üç yaparak gösterdi"number three! benim biricik ağabeyim olan Alper Açıkgöz kendisi tam bir salak! tamam kabul edelim yakışıklı ama tam bir salak! Beyfendi hiç bir zaman bana zaman ayırmaz bu yüzden onu ağabeylikten reddeceğim!" kahkaha attı bu sefer buse bende gülmek ile yetindim, güneş elini 4 yaparak gösterdi number four! Balkız Akar isminin aksine çevreye tam bir tehlike! yani düşmanlara kendisi güzel,cesur ve de bir o kadar zekidir" bu sefer ellerini daha hevesle açıp 5 yaptı number five! Ve en iyisi! Kara Gölge!"anlamamazlık ile baktım"Kara gölge diye isim mi olur?" güneş derin bir nefes verdi ellerini sakinleşmeye çalışıyordu galiba"canım benim senin zekan nerede? Sen nasıl hukuk bitirdin? Adamın Lakabı kara gölge!" sonra ağzımdan"heğğ!" diye bir ses çıktı güneşte beni taklit etti "heğğ! ya neyse gerçek ismi Barlas Kaya! Soyismi gibidir haberiniz olsun" ikimize işaret parmağını salladı ve uyardı "sakın bulaşmayın! öyle aksi, öyle sinirli birisini görmedim ben, görende 29 yaşında değilde 60 yaşındaki huysuz dede zanneder!" ayağa kalktı ve saçlarını savurdu"her neyse bebekler benim gitmem lazım,malum biliyorsunuz cilt sağlığım için uyku düzenimi bozmamam lazım" güneş ile birlikte bende kalkıp kapıya kadar yolcu ettim.
İçeriye geldiğimde buse yorgun yorgun esneyerek uykusu olduğunu söyleyip gitti bense sabaha kadar bilgisayarda takılmıştım uyuyamamıştım bu gidişle elimden herşeyim gidicekti...Her şeyim!

YAZ GÜLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin