Herkese kısa bir aradan sonra merhaba, umarım yeni bölümü beğenirsiniz sizi seviyorum...🌑🫀🌹
~Berra'dan~:
Gözlerimi çalan alarm ile açmıştım, bugün erkenden bir davam olucaktı o yüzden alarm kurmuştum.
Ayağa kalkıp banyoya gittim hemen soğuğa yakın bir duş almak istiyordum o yüzden üstümdeki kıyafetlerimden kurtulup soğuk suyun altına girdim, vücuduma birden gelen soğuk su ayılmamı sağlamıştı ortalama yirmi dakika da bir duş alıp çıkmıştım.
Buse'yi uyurken gördüğümde üstündeki battaniyeyi çektim ama uyanamamıştı ayağını cimcikledim bu sefer ama kulaklarım fazla sese maruz kalmıştı "ayy!Berra napıyorsun ya?" yüzümü buruşturdum elimdeki havlu ile saçlarımın dibini kuruturken söyledim "buse senin bugün işe gitmen gerekmiyor muydu?" yastığa kafasını koyacağı anda acele ile ayağa kalktı "hii! ben onu tamamen unuttum ya!" ayağına battaniye takılmıştı uyarıcaktım ama düşmesi ile çığlık attı.
Dolabı açarak içinden kahverengi kısa kollu bir t-shirt çıkardım üstüne ise soğuk olursa diye kısa aynı renk olan ceketimi çıkardım altıma ise açık kahve bir plazzo pantolon çıkarmıştım, Üstüme giyip aynanın önünde saçlarımı dalgalı yapmaya karar vermiştim.Makyaj olarak ise kapatıcı ile göz altlarımı kapatıp maskara sürdüm o sırada banyodan saçlarını tarayarak çıkan buse'ye baktım "kahvaltı hazırlamamı ister misin?" başını aşağı yukarıya salladı bu teklifimi hiç bir zaman reddetmezdi, mutfağa gidip hafif bir kahvaltı hazırlamıştım kendime ise Türk kahvesi yapmıştım ben zaten kahvaltı yapmıyordum bu yüzden gerek duymamıştım yumurtayı tabağa alırken buse giyinip gelmişti "sen yemeyecek misin?" başımı hayır anlamında sallayıp kahvemi içmeye devam ettim saate baktığımda 07:35 olduğunu gördüm.
Sonunda kahvemin son yudumunu içip bulaşık makinesine koydum fincanı,"ben çıkıyorum seni bırakayım mı?" ağzındaki yumurta ile cevap verdi "yok sen çık bebeğim ben güneş ile gidiceğim" başımı sallayıp odamdan bilgisayarımı ve çantamı alıp çıktım elimde ki yedek anahtarı buse'ye vericektim"buse sana anahtar çıkardım al" başını dönüp bana baktığında yana yatırdı "ben çıkartmıştım aslında" kaşlarımı çattım "nasıl çıkarttırıcaksın ki? evden çıkmadın bile" gözlerini devirdi "canım ikizim komutandan rica edip aldım yedek anahtarı" ofladım neden söylemiyordu o zaman? ayakkabımı giyip dışarıya çıktım elimde ki anahtarı kapının önünde ki halının altına koydum.
Arabaya giderken burağı gördüm elinde ki top ile bana geliyordu "naber cicim?" gülümsedim onun bu haline "iyiyim sen nasılsın burak?" çapkınca bir gülüş sergiledi bu sefer "bende iyiyim akşama burada hatice diye birisinin istemesi varmış geliceksin dimi?" kaşlarımı çattım tanımadığım birisinin istemesine gidemezdim,ne ben onu tanıyordum nede o beni "burakcım işlerim fazla olduğu için gelemeyeceğim maalesef" yalan.
Ama yalandan kim ölmüş ki ben ölceğim?
Burak bunu duyunca dudaklarını büktü "peki tamam"demişti ne ara kabullendi böyle? yanağını öpüp saçlarını karıştırdım "görüşürüz üzülme inan işlerim olmasaydı gelirdim" başını sallayıp öpücük attı.
Bana öpücük mü atmıştı? inanamıyorum bu çocuğa cidden,arabaya doğru yürümeye başladım güneşin arabasının yanına gidince arabanın kapısını açıp eşyalarımı içine koydum.
Bugün işlerim bitince bir araba kiralıycaktım, arabayı adliyeye doğru sürmeye başladım aklıma herşey geliyordu arabada geçmişim geliyordu araf biz böyle nasıl olduk bir hafta önceki hayatım nasıl buralara geldi? ben nasıl araf'ı böyle unutabildim? arabayı sürerken telefonu elime alıp kaydedilenlere girip araf'ın numarasını buldum.
Gölgem yazıyordu insanın gölgesi ihanet eder miydi? Öyle bir ederki sen bile şaşırırsın dedi iç sesim doğruydu telefonda kaydedileni değiştir kısmına tıkladım ve değiştirdim
Araf Satıcı
Soyadı gibiydi bana karşı bundan sonrada öyle kalıcaktı,adliyeye geldiğimde arabayı park edip içeri girdim yanımda staja başlayan ela beni görünce gülümseyip ayağa kalktı "hoşgeldin berra abla" ben ona böyle seslenmesini istemiştim sadece başka kişiler olduğunda bana saygı kelimesi ile sesleniyordu.
Gülümseyip odaya geçtim arkamdan gelip bugün olan duruşmaları saatini söyledi, konuşmasını bitirince"bana bir bardak su getirir misin ela?" başını salladı ve odadan çıktı bu sabahki ilk duruşmam 20 dakika sonraydı o zamana kadar tüm hazırlıklarımı yaptım odamın kapısı çalınca kafamı kaldırıp "gel" dedim elinde bir bardak su ile ela girdi masama bıraktığında davadan bahsetmeye başladı "kız 18 yaşında bir öğrenci karşı taraf ise 45 yaşında bir adam olay şöyle oluyor genç kız arkadaşları ile buluştuktan sonra eve gidiyor yolda ise karşı taraf ile karşılaşıyor iki tarafta birbirini tanıyor komşular.Karşı taraf zorla evinin bodrumuna götürmüş kızı fakat kız bağırsada kimse duymamış zorla kıza sahip olmuş sonra öldürmek istemiş, cebindeki kör bıçak ile" bunu söyleyince gözümü kapattım çok kötüydü,kim bilir kız şimdi hangi durumdaydı ela bir kaç saniye sonra devam etti " genç kız elinden kurtulmuş ve evine doğru koşmaya başlamış ailesi ise bu durumu öğrenince adamı öldürmek istemiş ama kız bir şey diyememiş" derin bir nefes alıp devam etti "çünkü kör bıçak ile aldığı darbeler sonucu komalık olmuş,bunlar basit yaralar değil kasığına yakın darbe almış ayrıca kalbine ve karın boşluğuna da" başımı salladım askıda olan cübbemi giyip odadan çıktım.Duruşma salonuna gelince herkes oradaydı ben gelince ayağa kalktılar, koltuğuma oturunca konuşmaya başladım "suçlu sinan çakır olayı anlat" adam 1.70 boylarında siyah gözlüydü saçlarına yavaş yavaş ak düşmüye başlamıştı yüzündeki güven ile anlatmaya başladı "sayın hakimim ben evli barklı bir adamım kimse ile birşeyim olmaz,gül ben eve giderken kısacık şort ile bir t-shirt giymiş e bende erkek adamım öyle görünce dayanamadım oda istiyordu hem" bunları sakinlik ile söylüyordu sözünü bir kadın sesi kesti "yalan söyleme Allah'ın cezası adam! benim kızım sana amca diyordu! sen ne istedin ondan? ölüm döşeğinde şimdi benim canım! Allah belanı versin senin"
bu bir çaresizliğin sesiydi "yeter sessizlik burası bir mahkeme salonu sessiz kalamayan dışarı çıksın!" bunu söylemek zorundaydım karşımda ki adam sinsice gülümsedi "zaten bir süredir gözüme girmeye çalışıyordu,bende dayanamadım öyle yapınca hem istemese niye kısacık şortla benim karşıma çıksın benim gözüme soksun? bende erkeğim kendisine sahip çıksın" kendisini bu denli nasıl suçsuz görebiliyordu? "peki madem gülde seni istiyordu neden gül'ün bedeninde bıçak yarası var? Neden öldürmek istedin?" gözlerinde bir anlığına korkuyu gördüm avukatı söze girdi"sayın hakimim izninizle söz almak istiyorum"başımı sallayınca konuşmaya başladı "müvekkiliminde dediği gibi karşı taraf onu hareketleri ile taciz etti bunun durumunda müvekkilim kendisine sahip çıkıp karşı tarafı uzaklaştırmış ama karşı taraf zoru kullanmış" kaşlarımı kaldırdım adi herif kendisine doğru düzgün bir avukat bile tutamıyor gül'ün avukatı dosyaları eline aldı "sayın hakimim burdaki dosyada gül'ün vücuduna aldığı yaralar var,ayrıca o gün çay bahçesine gittiğinde karşı tarafın cebinde bıçağı gören bir görgü tanığı var izninizle çağırsınlar" elinde ki dosyada gül'ün vücuduna aldığı darbeler vardı derin ve ağır yaralar almıştı daha fazla bakamayınca başımı dosyayı kapattım bakışlarım avukata dönünce başımı salladım gelmesi için.
"Çağırın gelsin" bunu dedikten sonra içeriye 40 yaşına yakın bir adam girdi ve salonun ortasında durdu derin bir nefes aldı"sayın hakimim ben sinanın arkadaşıyım,burda gerçekleri söylemeye geldim bende bir kız babasıyım böyle insanlar dışarıda elini kolunu sallayarak çıkmasına ne vicdanım ne de gönlüm izin vermedi.O gün izin günümdü ben her izin günümde çay bahçesine kahvaltıdan sonra giderim, öğle vaktiydi sinan keyifli keyifli geldi zannediyorum ki o saatten itibaren gül kızıma bunu yapmayı aklına koymuştu" adam acıyarak gül'ün babasına baktı sinanın öfkeli sesi ise sözünü kesti "yalan söyleme ulan! para verdiler demi sana?" sinirliydim bu adam kimdi böyle? "sessizlik! size nasıl konuşma hakkı verdiysem beyfendide konuşacak! cümlesi bitene kadar lafını kesme!" öfkeli bakışlarımla susturdum "sandalyeye oturunca cebinde bir şey fark ettim parlıyordu,birde baktım ki bıçak sinana çaktırmadım bunu sonrasında tüm gün boyunca o bıçakla gezdi" cümlesi bitince derin bir nefes aldım"karar" demem ile herkes ayağa kalktı "TCK Anayasası 102. Maddesi halinde cinsel saldırı suçundan bireyin dokunulmazlık hakkını ihlal edip istenmediği halde vücuduna cisim sokulması verilen deliller ile kanıtlanmıştır, suçlunun 10 yıl hapis yatmasına karar verilmiştir" sinanın gözünde pişmanlık, öfke ve kini gördüm yaptığının bedelini ödeyecekti.
Salondan çıkıp odama geldim ardından geçen saatlerde araba şirketini aramıştım ama pahalı bir ücret söyledikleri için vazgeçmiştim sonrasında gereken davalara girmiştim işlere baktığımda 16:35 geçiyordu çantamı ve kabanımı alıp arabaya bindim ve adliyeden çıkıp lojmana sürdüm trafik olmadığı için kısa sürede geldim büyük kapısı açılınca arabayı park edip eve doğru yürüdüm anahtar ile kapıyı açtığımda buse kupelerini takiyordu üzerine gündelik beyaz bir elbise giymişti kabanımı asarken odadan bana seslendi "berra hazırlan haticenin istemesine gidiceğiz, gelmek istiyor musun? " yatak odamın kapısına geldiğimde bıkkınlık ile nefes verdim"çok yorgunum buse gelemem" aynada saçlarını düzeltirken bana baktı"ama berracım mecburen gidiceğiz, bizde burdaki insanlar ile yaşıyoruz o yüzden gelmek zorundasın hadi çabuk giyin" banyoya gidip yüzümdeki makyajı çıkardım saçlarım bozulmamıştı bu yüzden böyle kalmalarını istemişti üzerime ise bugünkü giydiğim takımın vişne rengini giydim tek değişiklik içime kısa kol olarak beyaz renk tercih etmiştim.
Aynanın önüne geldiğimde gözlerime maskara sürdüm ve eyeliner çektim yüzüme ise kapatıcı uyguladım ruj olarak ise elim kırmızı ruja gitmişti
Kırmızı Ruj
Arafı yıllar sonra ilk gördüğüm anda dudağımdaydı şimdi ise hiç bir zaman görmek istemeyeceğim bir zamanda dudağımda olucak aynaya bakarak dikkatli bir şekilde kırmızı rujumu sürdüm buse'nin seslenmesi ile yanına gittim ayağıma siyah topuklu ayakkabımı giydikten sonra çıktık 4 ev sonrasına kadar yürüdük sonunda süslenmiş ve kalabalık olan bir evin önüne geldik kapıyı buse çaldı açan ise kahverengi saçlı kehribar gözlü bir kadın açmıştı,bizi görünce gülümsedi "merhaba hoşgeldiniz buyrun içeriye geçin" bize yön vererek içeriye girmemize yardımcı oldu ayakkabımı çıkarıcağım zaman durdurdu "çıkarmana gerek yok zaten halıları kaldırmıştık" elim ayakkabımın kemerine gittiği zaman durmuştu kafamı kaldırdım"emin misin? kirlenmesin yerler boşu boşuna" bu duruma gülümsemişti "gerek yok hadi gel,sen berra olmalısın dimi?" başımı salladım doğru söylemesiyle içeriye geçtiğimizde güneş beni görmesiyle hemen sarıldı"kara kuzum hoşgeldin hadi gel biz mutfağa geçelim hatice ile tanış" eli sırtıma gelince yön verdi mutfağa geldiğimde kumral saçlı ela gözlü bir kadın heycanlı heyecanlı kahve hazırlıyordu güneşin seslenmesiyle hatice olduğunu anladım "hatice bak sana bahsettiğim arkadaşım berra yeni taşındılar" ilk tanışmamızın aksine beni görünce sarıldı "hoşgeldin ya kusura bakma böyle sarıldım ama çok paniğim ben" bir şey demek istiyordu ama söyliyemiyordu anlamıştım kahveyi yapmamı istiyordu.
İstemelerde neden ben kahve yapıyordum? bugün galiba her saatte araf'ı hatırlayacaktım "kahveyi istersen senin için yapayım?" hatice rahatlayarak nefes verdi "ya ben nasıl söyliyeyim diyordum teşekkür ederim berra" elini tutup sıktım dostça"lafı bile olmaz sen kahvenin içine ne koymak istiyorsun?" cezvenin yanına gidip kahveyi hazırlamaya başladım"ya ben adetten pul biber falan koyayım diyordum" kahveyi karıştırırken gözümün önüne gelen anı ile elim durdu o gün bana söz vermişti, aslında o gün beni terk etmişti neden insan ihanet edeceği birisine bu denli yakın davranır ki? şimdi sözlüsü vardı,şimdi onun sevdiği bir kadın vardı hatice'nin bana seslenmesi ile daldığım noktadan gözlerimi ona çevirdim "berra sana diyordum,sence ne koyalım içine?" gözlerimin dolası mı gelmişti şimdi? başımı salladım gülümsedim belli olmasın diye "bence baharat falan koyma içine tatlı bir şeyler koy, mesela bal gibi ağzınızın tadı bozulmasın" bir kaç saniye düşündü sonra buzdolabına gidip içinden balı çıkardı.
Yanıma gelip içine koymaya başladı cezveyi tekrardan ocağa aldığımda gözlerim hala doluydu "ben bir lavoboya gideyim neredeydi?" hatice kahvenin pişmesini beklerken söyledi "sağdan ikinci kapı" başımı tamam anlamında sallayarak lavoboya gittim kapısını açıp kitledim o saniyede gözyaşlarım durmamıştı ağlıyordum sessizce içimde biriken onca şeyi şimdi çıkaramazdım hemen makyajımı bozmadan gözyaşlarımı sildim bir kaç dakika gözümün kızarıklığının geçmesini bekledim sonunda lavobodan çıktım.
Kapının önünden geçerken barlas karşımdaydı buraya gelmez zannediyordum, beni görünce başını çevirecekti ama buna bir şey engel olmuş gibi gözlerini üzerimden birden dudaklarıma bakınca birden garip hissettim ama buna rağmen gözlerini çekmedi bende buna aldırış etmeden önünden geçicektim ama engel oldu bana kafamı yerden kaldırdım tek kaşım kaldırdın bu sefer "neden kolumu tutuyorsun kara gölge?" bana cevap vermek yerine kolumu tutup dışarıya çıkardı "hey! sana diyorum kolumu bırak!" çekmeye çalışıyordum ama izin vermiyordu sertte tutmuyordu sadece kolundan kurtulamıyordum bir anlığına elini gevşettiğinde kolumu hızla çektim.
"Kolumu bırak diyorum sana,niye yaptın bunu?" sinirle nefes alırken kollarımı birleştirdim."Seni kim ağlattı hâkime?" sert sesi ile sorduğu soru karşısında kalakaldım neden soruyordu?Noluyordu bu adama?
"Ne? Ne ağlaması? ağlamadım ben" yalan, ağladım ama bunu nasıl fark etmişti? o kadar dakika lavoboda durmuştum.
"Gözünün kenarı kızarmış,kim ağlattı seni?" kaşlarını çatarak söyledi bunu birdenbire ne olmuştu bu adama?
"kimse ağlatmadı beni,noluyor sana?"tedirginlik ile dişlerimi sıkıyordum.
"Soruma soruyla karşılık veriyorsun, hakime iyi bir hukukçusun ama iyi bir yalancı değilsin" bunu söylemesi ile gözlerim aralandı şaşkınlık ile bana iyi bir yalancı değil misin demişti?
"Kimse ağlatmadı beni,yeter bu kadar yalancıda değilim bunu bil böyle konuş yüzbaşı kara gölge!"bunu söylemem ile "ciddi misin?" der gibi baktı sonrasında bir adım attığında mesafemiz azalmıştı
"Neden inakar ediyorsun o zaman hâkime? Söyle bana kim ağlattı seni?" nefesini yüzüme doğru üfleyişini hissettim geriye doğru adım attım"Bana bak yüzbaşı sana söylüyorum bana bir daha böyle yakınlık kurarsan sana öyle bir-" lafımı sert sesi ile kesti elini arkasına alarak konuştu ilk tanıştığımız zaman olduğu gibi yapıyordu.
"Ne yaparsın hâkime? Hani beni tanımak istiyordun? Bende seni tanımak istiyorum karşılıklı bahis yapmak istiyorum" bir anda alay ile söylediğinde sinirle burnumdan nefes aldım.
Arkamı dönüp yürümeye başladım 2 adımdan sonra peşimden geldi kapıyı aralık bırakmıştı allahtan manyak adam, içeriye girdiğimizde güneş bizi gördü Allah kahretsin şimdi mi görücekleri tuttu?
ima ile baktığında kaşımı kaldırdım arkamdaydı şuanda ileriye doğru yürüyüp güneşin yanına gittim.
Koluma girdi sinsice bu sefer "ee hâkime hanım naptınız yüzbaşı bey ile?" ima ettiği şey ile gözlerimi açtım o sırada kahveyi içiyordu haticenin sözlüsü "ne diyorsun güneş? bir şey olmadı karşılaşmadım bile onunla şans eseri arkamdaydı" tek kaşını "tabi canım" der gibi kaldırdı "anladım anladım ben merak etme" yanımdan geçip alperin yanına yürümeye başladığında sessizce söyledim "güneş ne anladın? kızım bir şey yok ortada manyak mısın?" duymazlıktan gelip yürümeye devam etti "güneş!" sessice bağırıyordum ama bir kere gördü şimdi dilinden kurtulamıyacaktım.
Alkış sesleri koptuğunda başımı o tarafa çevirdim yüzükleri kesiyorlardı o sırada gözlerimiz keşişti ilk günkü gibi çekmiyordu gözlerini üzerimden hiçbir zaman,yine şüphe ile bakıyordu.
Seni tanımaya başlıyorum kara gölge,sende beni tanıyacaksın...Yeni ve düzeltilmiş bir bölüm ile merhaba, umarım beğenmişsinizdir.
Barlas ile Berra'nın modeli hala aklımda yok sizin varsa benle paylaşır mısınız?
Bir sonra ki düzeltilmiş bir bölüm ile görüşürüz,kendinize iyi bakın sizi seviyorum...🌑🫀🌹

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ GÜLÜ
Teen FictionMahallesi'ndeki Kara Oğlan lakabı ile bilinen Araf Satıcı'ya küçüklüğünden beri aşık olan mahallenin Kara Kızı Berra Akgün Dayısının kanser olduktan sonra ailesini yiğeni berra'ya emanet etmesi, berra'yı ise çocukluğundan beri aşık olduğu adam'a ema...