Cesur ama korkak olan taraf

80 3 0
                                    

Herkese merhaba, düzenlenmiş bir bölüm ile yeniden karşınızdayım umarım beğenirsiniz sizi seviyorum...🫀🌑🌹

~Yazardan~ :

Bu imkansızdı, yani berra için çünkü umudunun bittiği yerde yeniden yeşermesi o da beklemiyordu.Gözlerini far görmüş tavşan gibi açmıştı çünkü şayet arabadan inen yada inenler ile şok olmuştu gelen kişi onca yıldır sevdiği kalbinin aynı anda hükümdarı aynı anda katili olan adam.Araf gelmişti berra'nın umudu,kalbi herşeyi gelmişti ama içinden o da biliyordu hiçbir şey eskisi gibi olmıycaktı bavulları bagajdan alan araf yukarıya çıkmıştı buse ise ikizinin artık uzun süre kocaman gözleriyle izlediği adam için dolan gözlerine bakmıştı, hayır bu gözleri uzun süre açık kaldığı için değil bu berra'nın mutluluk ile bakan gözleriydi fakat hala böyle bakmaya devam edecekse mahallede ki herkes ona bakıcaktı.Dirseğini berra'nın koluna çarptı girdiği şok'tan kurtulsun diye "kızım artık öyle bakmasan mı millete?" berra'nın sol gözünden düşen gözyaşı yanağından süzülmeye başladı, ardından yenisi geldi sağ gözünden ,bir daha geldi ve sonra bir daha beril acıyarak baktı ikizine mutluluk göz yaşları olsa bile onun ağlamasını istemiyordu "berra canım gel içeriye geçelim, ister misin bebeğim?" bu sözler ile şok ile berile döndü berra "gördün mü? geldi umudumu yitirmiş iken geldi" buse elindeki poşetleri yere bırakarak berra'nın göz yaşlarını sildi "canım biliyorum, bilmez miyim? ama şuan bir şok yaşıyorsun bu yüzden içeriye geçelim bebeğim" berra gerçeklik algısını yitirmişti aniden kendine gelerek önüne döndü o sırada yeni eşyaları alaya gelen araf'a baktı siyah giymişti...
Berra'nın sevdiği rengi berra ise onun sevdiği rengi giyinmişti,kırmızı sanki bugün için özellikle giymişti, özellikle kırmızı ruj sürmüştü ve beril'e ben kırmızı ruju özel günlerde sürerim bugün özel bir gün olmadığına göre süremem"demişti meğerse Allah ona tesadüf veriyormuş o sırada balkondan çıkan fatoş abla "anam gene kim gelmiş? hangi almancı gelmiş gızz?" demişti ağzındaki sakızı patlatarak sonra araf'ın annesi sezen ablayı gördü"gızzz siz mi geldiniz sezen? ayol hoşgeldiniz anam,pşşt bana kayveye gelin bir gün beklerim almancılar" araf bagajdan son bavulu alırken fatoş abla ıslık çaldı"anam bu adam kim gızz? maşallah senin oğlan mı?" sezen gülerek"ilahi fatoş ablası, evet benim oğlum büyümüş mü?" fatoş camdan boşluğa tükürerek " tü,tü,tü maşallah nasıl büyümüş gız bu? ayı gibi olmuş koca oğlan " araf fatoş'un bu şakasına güldü tabi ki şaka yapıyordu küçükkende aynısıni yapıyordu yada benzeri."Saol fatoş abla nasılsın görüşmeyeli?" fatoş beğenmiş edasıyla gözlerini yan yan çevirdi araf'a "anam terbiye'ye bak maşallah görende gavur ellerinde değil burda büyümüş zanneder" bunu ile herkes gülümsemişti fatoş'a "anam neyse tutmıyayim ben sizi bacım hadi yol yorgunusunuz zarr" camı yeniden kapatıp içeriye girdi bunun ile berra araf'ın kendisini umursamayan tavrını izledi oysa kendisi öyle değildi, o ilk her zaman araf'a gitmişti o her zaman geldiği zaman araf'a sarılmıştı güvendiği kollara ilk sarılmıştı ama artık eskisi gibi olmıycaktı bunu kendiside biliyordu çünkü ne araf aşkını görüyordu ne de kendisini,bu yüzden içeriye girdiler fakat sırtında hala batan gözlerden rahatsızdı bunu umursamayarak yukarıya çıktı.
Arkasından onu izleyen bir çift göz ve onu hasret ile izleyen bir araf bırakmıştı ardında...
Yukarıya çıkmasıyla annesi'nin neşeli sesi gelmişti "neler almış benim güzel kızlarım inşallah annenize de birşey almışsınızdır" bu cümleyi ima ile kurmuştu serpil,berra içinden küçük bir poşet çıkardı ve annesine uzattı"anne'm bunu sana aldım" poşetin içinden kutuyu çıkarıp hediyesine baktı serpil çok istediği bir saat'i almıştı kızı mutluluk ile buse ise gözlerini devirerek berra'yı kenara itti "her neyseğğ,bende canım anneme hediye aldım buyrun serpil hanım" elinde ki hediye kutusunu uzattı serpil ise bir diğer kızının yani öte ki canının hediyesine baktı.Açtığı anda bir kolye olduğunu görmüştü yine de sevinmişti çünkü kızı ona herhangi bir şeyi getirse bile sevinirdi o busenin kendini avutma sesi geldi " ne var canım? öğrenciyiz devir ekonomi devri,vallahi anneciğim anahtarlık diyip geçme adam bana onu 150 TL ye sattı.Gördü tabi enayiyi hemen atladı bende anneme değer diyip aldım" içi gitmişti bir anahtara 150 TL verilir miydi? adamın dediğine göre anahtar'a fotoğraf yükleniyormuş bunu duyduktan sonra annesine hediye olarak almıştı.Sonrasında ise akşam yemeği yenildi berra yememişti yemek çünkü bilinmezlik dört bir yanını sarıyor ve içini kötü bir his kaplıyordu bu yüzden yiyemiyordu yemek, ardından yaz ayının sert rüzgarını hissetti balkondaydı, anneannesi indi merdivenlerden yavaşça "hayırdır benim kara kızım bu halin ne kaç zamandır böyle?" keşke açıklayabilsem dedi berra keşke onun yerine balkonun zeminine oturan anneannesine sorular sormaya başladı "anneanne aşk nasıl hissetirir?" ayşe hanım şaşkınlıkla torununa baktı bunca zamandır kaç kişi istedi kaç kişi ona aşkını feryat etti ama yinede nazlı torunu hiç birine evet demedi şimdi ne oldu da birden aşktan, sevdadan böyle konuyu açtı "ne edeceksin kara kız,hem de bakayım madem aşktan sevdadan açtın konuyu bunca zamandır ne diye açmıyorsun?" berra ise geçiştirerek "Ayşe Sultan ilk önce sen benim soruma cevap ver" önce derin bir nefes aldı ayşe sonrasında ise canı olan torununa dizine vurarak işaret etti "gel bakayım koy başını şuraya, al şu pikeyi üstüne" herkes uyumuştu yada içeride karanlıkta sohbet ediyordu o yüzden rahattı yoksa ulu orta konuşmazdı ayşe önce berra'nın sipsiyah kömür gibi saçlarını okşadı "aşk çok kutsal bir şeydir yavrum bir bedenin hem ölmesini istemesi hemde yaşamasını istemesidir.Aşk acımasızdır benim yavrum hele ki sana acımasız olan denk gelmişse bu hayattan çekeceğin ızdırap budur, benim hiç öyle bir yürek sızım olmadı yavrum hala da Rabbime şükürler ediyorum ki dedeni benim karşıma çıkardı diye, aşk insanı Lâl eder hem yüreğini hemde dilini söyleyecek bir söz bulamaz insan aha bu yüreğin var ya" eli ile berra'nın sol tarafını tuttu tam kalbini üstündeydi"şayet bir gün birisine kaptırırsa sen buna engel olamazsın kalp bu ,sevda bu kim onun önüne geçmişte sen geçeceksin bu yüzden gözün yada beynin seçmez aşık olacağımız kişiyi aha bu elimin altında ki nefes almamızı sağlayan şey sağlar " o zaman neden benim aşık olduğum kişi geldi diye kalbim acıyor? dedi berra kendi kendine niye ben ızdırap çekiyorum daha başından neden böyle bir şeye mahkûm bırakıldım? dedi sonrasında ise içinde tutamayarak sordu "o zaman neden benim kalbim acıyor anneanne? niye yüreğime kor alev düşmüş gibi nefes alamıyorum?" ayşe torunun bu çaresizliğine yandı"ah be yavrum aşkın en acımasızı seni bulmuş ya onu yaşatmakta ,öldürmekte senin elinde unutma her zaman yüreğini yaşatmalısın, göğsünün altında ki o şey aşkını yaşatmadıktan sonra neye yarar ki?" berra ise ümitsizliğe baktı "ammavelakin sakın umutsuz olma aşk hiç beklemediğin anda kapını çalar onu bu yüzden yaşatmalısın ya benim güzel kara kızım " saçlarını okşuyordu hala anneannesi "peki anneanne, aşk'ta hangi taraf kazanır?" işte bu soruya verebileceği tek cevap vardı "hangisinin yüreği daha yiğit,daha cesur ise o yaşatır aşkı,o kazanır bu da karşı cephenin yüreğine cesaret verir oda adım atar,sende her zaman cesur benim güzel kızım he!" gözlerini kapatmıştı içinden söz anneanne söz aşkı yaşatan taraf cesur taraf ben olucam...

YAZ GÜLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin