Nefes almak neydi?
Bir annenin çocuğunun kokusunda hayat bulmak gibiydi nefes almak.
Sevdiğinin kollarında huzur bulmak gibiydi nefes almak.
Ama ben bu duyguları hiç tatmamıştım.
Ben aşık olmamıştım.
Ben sevilmemiştim.
Ben, aslında gerçek hayatı toz pembe hayallerimle süslemiştim.
Terk edip gittiğim ama sonunda kaderin beni tekrar sürükleyerek getirdiği o eve baktım.
Ölümü, sevgiyi, çocukluğu, acıyı ve aynı zamanda gaddarlığı tattığım o eve, bu şehire baktım.Bir zamanlar gelmek için heyecanlandığım fakat şimdi tek bir duygu belirtisi uyandırmamış olan o eve baktım.
Sonra soluma baktım;Barlas vardı.
Beni kendimi tanıyamadığım kadar derinlikteki tanıyan o adama baktım.
Ben o adamda neşeyi bulmuştum, huzuru bulmuştum en önemliside sevgiyi bulmuştum.
"Kendini hazır hissediyor musun? Bu duruma emin misin berra? " sesini çıkarana kadar göz bebeklerine kadar baktığım o kömür karası gözlerine baktım.
Gözlerine nasıl bakmıştım bilmiyorum ama sonunda emin olmayarak başını iki yana salladı "kendini hazır hissetmiyorsun berra yapma, kendine eziyet çektirme" derin bir nefes aldım.
Bir zamanlar huzuru bulduğum nefes artık bana haram olmuş gibi çektim içime.
"Hazır olsamda, olmasamda o enkazı en yakın zamanda göreceğim, bu yüzden şimdi de görsem sonrada görsem" başımı kaldırıp önümdeki eve bakıp işaret parmağımla işaret ettim ve ona gerçekleri göstermiş gibi her kelimemde parmağımı oynatıyordum sanki "gerçeği gör!" demek gibi gösteriyordum "bu evin asıl depremini başlatıp enkaza çeviren benim barlas" gözlerim dolmuştu, daha ne kadar acı çekicektim?
Bunun bir sonu yok muydu?
Barlasın elleri yüzüme sarıldı şevkatle "kendini heba ediyorsun berra ne sen, ne de bu evdeki hiç kimse hak etmedi bunu yapma kendine" gözlerine minnet ile baktım.
"Teşekkür ederim barlas, her enkaza dönüştüğümde yanımda olduğun için" dudaklarımı yaladım kuruluğu geçsin diye.
"Ve özür dilerim seni bu enkaza seyirci bıraktığım için" gözyaşlarım yeniden benden izinsiz dökülmeye başladı.
"Şşt, ağlama berra sen her ağladığında bende acı çekiyorum yapma" sakinleştirici sesi ama aynı zamanda yalvaran gözlerine baktım, başımı aşşağıya yukarıya salladım. Karşımdaki evin kapısı yarı açıktı, ne ile karşılaşacağımı yada kim ile karşılaşacağımı bilmiyordum ve bu bilinmezlik beni alıp götürüyordu kendi benliğimden.
Ellerinden ayrılıp yürümeye başladım, sonunda kapının önüne geldiğimde annemin, teyzemin kısacası herkesin ağıt yakan sesini duydum.
Bir ağıt bir insanı öldürebilir miydi?
Ben annemin acılar içindeki sesini duyduğumda ölmüş gibiydim.
Başımı eğdim yavaşça sesleri duymak istemiyordum ama gerçeklik beni buna mahkum ediyordu barlasın elleri bana güç verircesine ellerime sarıldı.
"Herşeye rağmen sakin ol berra, biliyorum bu senin için zor ama ben senin yanındayım bunu unutma."
İçeriye bir adım attığımda barlasın elleri ellerimden kopmuştu sonrasında yavaşça o taş merdivenden çıkmaya başladım.
Her bir adımımda istemediğim, kabusum olan seslere yaklaşıyorum aslında.
Sonunda ana salonda yere kendini atmış, sırtı bana dönük kollarını açarak bağıran anneme baktım.
Acı çekiyordu, hemde benim yüzümden.
"Anne geri gel!
Beni bu dünyada bırakma tek başıma, yalvarırım anne" ağlayarak isyan ediyordu.
Ama annem neye isyan ediyordu?
"Anne ben seni toprağa gömemem, anne ben senin kokun yerine toprak kokusu çekemem"hıçkırarak ağlamaya başlamıştı annem.
Gözümden yaş düştü, anneannem elimden gitmişti.
Gerçeklik algımı tamamen yitirmiştim, anneannem ölmüş müydü?
Derin nefesler almaya çalıştım ama sadece çalışıyordum.
Çünkü benim çocukluğum gitmişti ellerimden.
Çünkü benim annemden bile değerli olan canımdan çok sevdiğim insan gitmişti. Dayım annemi alıp içeriye götürmüştü arkamı döndüğümde barlas vardı,acı çeker gibi yüzüne baktım gözyaşları içinde "barlas" diyip sadece susmuştum.
Kelimeler boğazıma diziliyordu "barlas hani gitmeyecekti?" hıçkırdım ağlayarak.
"Berra sakinleş gel otur bir yere" beni ana salondan çıkararak taş merdivenlerin basamaklarından birine oturttuğunda kendisi de önümde diz çökmüştü.
"Barlas gitmeyecekti!
Beni bırakmayacağına söz vermişti.
Barlas ben yaşayamam, herşey benim suçum!
Ben yaşattım bütün bunları" aslında ben kimseyi öldürmek istememiştim.
Ben istemeyerekten de olsa anneannemi öldürmüşüm.
Tek bir farkla;Ben ona birşey yapmadan kendimi katil ilan etmiştim.
Beni yaşadıklarım yüzünden, yaşattıkları yüzünden katil olduğuma inandırmışlardı.
Teyzem salondan çıktığı anda beni görmüştü, onu görünce bende kalkmıştım sarılıcakken sağ yanağıma acı bastırması ile başımın yana düşmesi bir olmuştu.
"Arsız! Sen nasıl gelirsin buraya?" dizginlenemez öfkeli hali ile üstüm gelmeye başladı."Annemi sen öldürdün! Senin yüzünden oldu tüm bunlar, o lanet Şırnağa gitmeyip burda sessizce otursaydın annem şimdi toprağın altında değil yanımızda olurdu.
Sen o lanet yere gitmeseydin burası cenaze evi değil,aile evi olurdu!"
Teyzem bana tokat atmıştı, anneannemi benim öldürdüğüme inanıyordu.
"Siz naptığınızı zannediyorsunuz?
Hangi hakla vurusunuz berraya?"barlasın kızgın sesi geldiğinde kafamı kaldırdım kızgınlıkla, yapmadığım birşey için suçlanıyordum burada.
" Anneannemi ben öldürmedim" kaşları kızgınlıkla atıldı "bak, bak daha suçluylen suçsuz olduğunu zannediyor hanımefendi!
Senin yüzünden öldü benim annem, mezara sen koydun onu!" derin bir nefes alıp hala sinirle konuşmaya devam etti.
"Annemin katili sensin berra! Bu ailenin lanetisin sen! Bu aileye geldiğin gün bile babamı öldürdün sen!" Anneannemi ben mi öldürmüştüm?
Dedemi ben mi öldürmüştüm?
Bu ailenin laneti ben miydim?
"Ben birşey yapmadım teyze sadece Şırnağa gidince anneannemi ben mi öldürmüş oluyorum? Sizin yaptıklarınızı yok mu saymak lazım?" gözümden yaş düştü usulca "herşeyin suçunu birisine yıkıp ordan izlemek size kolay geliyor, aksine suçlu olduğunuz durumun suçunu üstüne almak yerine."
Ne hissettiğimi bile bilmiyordum ben, teyzemin yanından geçip içeriye girdim hızlıca salona girdiğimde babamın omzunda canı çıkmışçasına ağlayan annemi gördüm.
Ben bu enkazın taşlarını, betonunu ve herşeyin kendi sırtıma yüklemiştim.
Babam beni gördüğü anda gözlerinde özlem duygusunu görmüştüm annemin başını kaldırıp kulağına usulca bireyler söyledi sonrasında annem bana baktı ardından babama kafasını çevirip başını salladı "yanına git" dercesine. Babam annemi bu halde bırakmak istemiyordu ama benide yalnız bırakmak istemiyordu dayıma yerine geçmesini söylemişti galiba çünkü annemin başını kolları arasına alıp sarmıştı dayım.
Babam ayağa kalkıp hızlı adımlarla yanıma gelmesiyle sıkıca sarması bir olmuştu beni, babamın kollarında hıçkırarak ağlamaya başladım sanki o an sadece babam ve ben varmışız gibi ağladım seslice.
"Ağlama babacım, ağlama bir tanem" ağlayarak çektiğim nefeslerimiz derinleşti "gel benim güzel kızım dışarıda konuşalım seninle" benden ayrılıp yüzüme bakmıştı babam.
O halde nasıl görünüyordum bilmiyorum ama babamın gözlerinde acı gördüm, bir insanın evladının bu kadar çökmesinin acısıydı.Babam ile beraber merdivenlerden inip kapının önündeki beton kaldırıma oturduk.
"Acı çekiyorsun değil mi?" oturduğumuz beton kaldırımda sessizlikte dolu dakikalardan sonra babam konuşmuştu, eğdiğim yüzümü ona kaldırdım oda yüzünü yana çevirip bana baktı.
Sanki cevabını almış gibi başını aşşağı yukarıya sallayıp önüne döndü "hiçbir şeyin suçlusu sen değilsin kızım, bunu bil ilk önce."Derin bir nefes aldıktan sonra birkaç dakika daha sustuk, sonrasında babam konuşmaya başladı.
"Ben küçükken deden ile oyun oynuyorduk, o zamanlar hiçbir baba değil erkek çocuğu hiçbir çocuğu ile bu kadar yakın olmazdı ama deden öyle değildi." Derin bir nefes alıp bir kaç saniye bekledi sonrasında konuşmaya başladı" o zamanlar evimizin bahçesinde dedenle birlikte arabalar ile çamur oynuyorduk, o görevden yeni gelmiş asker ünüforması ile benimle oyun oynuyordu. Sonra halam ile eniştem geldi evimize bilirsin Tülay halam eski kafalıdır kızım" başımı salladım "biz çamur oynarken deden ile içeride babaannene sormuşlar 'ağabeyim niye bu kadar çok değer veriyor mustafaya? Benim kocam hiç öyle değil disiplinli, sert çocuklara nasıl davranması gerektiğini bilir' demiş göğsünü kabarta kabarta babaanneni biliyorsun ilkokuldayken gördüğün en disiplinli matematik öğretmeniydi" babaannem esasında İzmirli bir matematik öğretmeniydi, dedem ise Gaziantepli bir askerdi ikisini çok severim onlarda en az anneannem kadar değer veriyorum.Babam konuşmaya devam etti "babaannende halama 'senin kocanın merhameti var mı? Sen ağabeyinin merhametini sorguluyorsun? Benim kocam evlatlarına değer vermeyi bilen birisi' demiş.Yani kızım aynı evdede büyüdüğün insanda olsa insanlar sana hep karşı olur. Yaptığın davranış, hatana,iyliğine" kollarını kocaman açıp sanki beni koruma altına almak istiyormuş gibi sarıldı, ağlayışım tekrardan derinleşti.
"Baba ben napıcağımı bilmiyorum, bir çıkmazın içindeyim sanki bana ne yol gösteren var nede o yolun bitmesi var. Baba başıma gelenlerin sonu yok değil mi?" babam ellerini saçlarıma getirip okşamaya başladı naifçe.
"Kızım değil sizin göz yaşınızın, saçınızın teline birşey olsun bu dünyayı da yalarım bu insanlarıda"ayağa yavaşça kalktı babam sonrasında elini uzattı.Gücümün bittiğini anladı babam ve bana güç veriyordu elleri ile.
Ellerini tutup ayağa kalktım" sana şimdi sakin ol desem hiçbir işe yaramayacak çünkü bugün senin en değerlini kaybettiğin gün. Ne kadar acı çeksende bu dünyada o acın bir gün son bulacak ya birisi ile yada iyleşe iyleşe"sokağın girişinden giren koyu yeşil arabaya baktım.
Cenaze aracı,anneannem geliyordu son kez evine.Ayaklarım tutmayacak gibi olmuştu bir an yere düşücekken babam tutmuştu beni, cenaze aracı önümde durduğunda arkasına doğru koştum.
Anneanneme koşuyordum, sevdiğim insana.
Tabutun önüne geldiğimde ağlamaya başladım "anneanne hani beni bırakmayacaktın?
Hani benim yanımda hep duracaktı?" tabutun önüne kafamı yasladım ağlayarak "anneanne lütfen gitme, bırakma beni biterim ben dayanacak gücüm kalmadı." kollarıma birisi güç vermek istersecesine birisi tuttu ama beni o uçurumdan birisi attığında kimse tutmamıştı, şimdi de tutan her kim ise ihtiyacım yoktu.
Tabutun önünden çekildiğim anda ayaklarım beni kaldıramamıştı artık.Herkese selam, biliyorsunuz ki wattpad kapanmıştı şükür ki yeniden açıldı.
Yeni bölümü umarım seversiniz, sizi çok seviyorum.
Hikaye nasıl ilerliyor? Karakterler konusunda bana tekrardan yardımcı olursanız çok sevinirim.
Yıldıza tıklayıp, yorum atmayı unutmayın.
Sevgilerle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ GÜLÜ
أدب المراهقينMahallesi'ndeki Kara Oğlan lakabı ile bilinen Araf Satıcı'ya küçüklüğünden beri aşık olan mahallenin Kara Kızı Berra Akgün Dayısının kanser olduktan sonra ailesini yiğeni berra'ya emanet etmesi, berra'yı ise çocukluğundan beri aşık olduğu adam'a ema...