Babam benim her şeyimdi. Hayattaki tek ailemdi. O olmazsa eğer yarım kalırdım.
Babamı ambulansa bindirdiler. Sağlık görevlilerine hangi hastaneye götüreceklerini sordum
"Academic Hospital"
Dedi. Ayaz'ın olduğu hastane...
"Ayaz. Ayaz Sancak. Babam o bakacak. Başka doktor istemiyorum! Ameliyata o da girecek!"
Görevlinin bir şey demesini beklemeden başkomiserimin yanına gittim. Durumu bana bir tek o anlatırdı.
"Başkomiserim kim yapmış bu şerefsizliği?"
Diye sordum. Gözlerim dolmuştu. Hiçbir zaman kolay kolay ağlayan birisi olmadım. Ama babam ölebilirdi...
"Sakin ol Güneş. Bunu yapan kişiyi henüz bulamadım. Ama arkadaşlar araştırıyor. Sen babanın yanına git. Durumunu öğren. Sonra gelirsin karakola. Bulunsunlar. Söz veriyorum. Sorguya seni girdireceğim."
"Peki başkomiserim"
Dedim ve arabama bindim. Hastaneye gittim. Sekretere ,
"Erol Karaca. Kızıyım. Durumu nasıl? İyi mi?"
"Hemen bakıyorum bir saniye, Erol bey ameliyatta."
"Ameliyathane nerde?"
"-1. Katta"
"Teşekkürler"
"Geçmiş olsun"
Koşarak asansörün olduğu yere gittim. Asansörü çağırdım. Geldiğinde bindim. Ameliyathanenin önüne gittim. Yere çöktüm. Oturdum.
1 saat olmuştu ama hala babamdan ses yoktu. Ameliyathanenin kapısı açıldı. Hemşire çıktı.
"Erol Bey'in yakını mısınız?"
"Evet benim"
Derken ayağı fırlamıştım.
"Neyi oluyorsunuz?"
"Kızıyım"
"0 RH+ kana ihtiyacımız var."
"Ben verebilirim"
"Benimle gelin hanımefendi"
Hemşireyi takip ettim. Kan alma odasına getirdi beni. Kan aldıktan sonra koşarak ameliyathaneye gitti. Babamın durumunu soramamıştım.
Aradan 4 saat geçmişti ama hala kimse bana bir şey söylememişti. Kantine inip kendime kahve aldım ve ameliyathanenin kapısına geri döndüm.
Tamı tamına aradan 9 saat geçmişti. Ama ortalarda kimse yoktu. Ameliyathanenin kapısı açıldı içerden iki doktor çıktı. Biri dediğim gibi Ayaz'dı... Diğer doktor gitti. Ayaz'ın yanına gittim.
"Babam nasıl? İyi mi?"
"Evet. İyi. Kurşunlardan biri kasığına girmiş. Diğeri ise karaciğeri es geçmiş. Hayati tehlikeyi atlattı. Ama yine de bir gün yoğun bakımda kalmasına fayda var."
Duyduğum kelimeler beni öylesine rahatlatmıştı ki. Sevinçten havalara uçabilirdim.
"Onu ne zaman görebilirim?"
"İlk beş saat görmeseniz daha iyi. Ama beş saatin sonunda görebilirsiniz"
"Teşekkür ederim"
"Bu arada ameliyata ısrarla benim girmemi istemişsiniz. Neden?"
Al işte. Buna verecek bir cevabım yok ki. Aslında ben de bilmiyorum neden onu istediğimi.
"Açık konuşmak gerekirse bende bilmiyorum. O an öyle düşündüm ve öyle dedim. Bir nedeni yok yani"
"Anladım. O zaman geçmiş olsun"
"Teşekkürler"
Sonra da Ayaz gitti.Sekreterin yanına gittim ve
"Yoğun bakım ünitesi nerde?"
Diye sordum.
"6. Katta efendim"
"Peki teşekkürler"
Kadının konuşmasına zaman vermeden asansöre yöneldim. 6. Kata çıkıp yoğun bakım ünitesinin önünde oturmaya başladım.
Aradan 3 saat geçmişti. Hala ünitenin önünde oturmuş 5 saatin dolmasını bekliyordum. Ben hala babamın evden kanlar içinde çıkarıldığı anı düşünüyordum. Ta ki birinin bana kahve uzattığını görene kadar.
"Uzun süredir burdasınız. Kahve size iyi gelecektir."
Sesin sahibi Ayaz'dı.
"Teşekkür ederim"
Diyerek elindeki kahveyi aldım.
"Bence gidip biraz dinlenmelisiniz. Yoksa burada bayılıp kalacaksınız."
"Babamı göreyim. Gideceğim."
"2 saat sonra görebilirsiniz."
"Tamam"
Yaklaşık 5 dakika kadar ikimiz de sessizliğimizi koruduk. Sessizliği bozan şey benim telefonumun sesi oldu. Arayan başkomiserimdi.
"Pardon açmam gerekiyor"
Dedim. Anlayışla başını salladı.
"Güneş birkaç kişiyi yakaladık istersen sorguya sabah gel ama sen bilirsin.""Hayır başkomiserim. Hemen geliyorum"
"Sen bilirsin Güneş. Bekliyorum"
Ardından telefonu kapattı.
"Benim gitmem lazım"
"Nereye?"
Diye sordu boşluğuna gelmiş gibi. Afallamıştım. Ama hemen kendini düzeltti.
"Yani şey. Yok bir şey
"Evi kurşunlayanlardan birkaçı yakalanmış.Başkomiserimin sözü var. Sorguya gidiyorum."
"Anladım. Sana- Ee şey pardon. Size kolay gelsin."
"Sen diyebilirsiniz. Resmiyeti sevmem"
"O zaman sende resmiyeti kaldır"
"Peki. O zaman görüşürüz"
Diyerek asansöre yöneldim. Arkamdan
"Görüşürüz"
Dediğini duymuştum.
10 dakikalık yolun ardından karakola gelmiştim. Hemen sorgu odasına yönelttim adımlarımı. Kapıyı açar açmaz karşıma çıkan yüz ile neye uğradığımı şaşırmıştım. Masaya elleri kelepçelenmiş bir şekilde oturan adama baktım
"Dayı?"
Sizce Güneş'in dayısı neden böyle bir şeyi yaptı?
Sizce Güneş bu durum karşısında ne yapacak?
Acaba başkomiser kim?
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?
Yazım yanlışları için özür dilerim.
Sizi seviyorum byyyysss.
Yorum+vote=DAHA ÇOK BÖLÜM ATAN YAZAR❤️606 kelime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Elbisesi
RandomBen bir polistim. O ise bir doktor. Birimiz hayat kurtarırken diğerimiz suçluları yakalamak için canla başla çalışıyordu.