Final

17 0 0
                                    

Güneş'ten

Ayaz gittikten sonra uyuyamamıştım. Salona indim. Televizyon izlemeye başladım.

Kapı çaldı. Aradan 5 saniye geçti tekrar çaldı. Ama bu sefer hiç durmadan çaldı.

"Patlama be. Geldim."

Kapının önüne geldim. Oflayarak kapıyı açtım.

Kapıyı açtığım anda iteklenmem bir oldu. Kafamı kaldırdığımda karşımda babamı gördüm.

"Baba?"

Dedim.

"Geç lan içeri!"

Dedi. Ne olduğunu anlamamıştım. Salona geçtik beraber.

"Baba ne oldu?"

"Ben senin baban değilim!"

"Ne? Anlamadım."

"Anan olacak o karı aldatmış lan beni! Ben senin baban değilmişim! Bu yüzden yaşamayı hak etmiyorsun!"

Dedi ve dizi sahnelerindeki gibi belinden bir silah çıkardı.

"Baba dur! Ne oluyor ya?"

"Ben yıllarca başka bir itin kızına babalık yapmışım. O yüzden sen şimdi öleceksin!"

Dedi ve ateş etti...

Ayaz'dan

Ambulanstan inen kadın benim Güneş'imdi... Benim gün ışığımdı... Günümü aydınlatan Güneş'imdi... Hayatımın anlamıydı... Günümü neşelendiren, karnımda kelebeklerin uçmasını sağlayan kadındı... Doğum gününde evlenme teklifi edeceğim kadındı...

Sedyeyle onu ameliyathaneye taşıdık. Eren benim onun ameliyatına girmeme izin vermedi. Ben kapının önüne çöktüm. Bunun nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Telefonumu çıkardım ve Okan abiyi aradım. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak,

"Abi Güneş'i hastaneye getirdiler. Evde vurulmuş. Yarası nerde bilmiyorum. Abi kim yaptı bul onu n'olur. Yalvarıyorum sana bul. Güneş yapmaz kendine böyle bir şey."

"Aslanım sen bir sakin ol. Ne demek Güneş vuruldu?"

"Abi bilmiyorum. Kadın polis geliyor dediler. Ambulanstan indirdiler. Bir baktım Güneş. Benim Güneş'imdi."

"Ben bulacağım. O piç kimse eğer ben onu bulacağım."

Dedi. Sesi titriyordu. Sırayla herkesi aradım ve aynı şeyleri söyledim.

Yaklaşık 5 saattir Okan abi dahil hepimiz ameliyathanenin önünde bekliyorduk.

7. Saatin sonunda Eren çıktı. Hepimiz onun yanına koştuk. Ağzından çıkacak tek bir cümleyi bekliyorduk.

"Çok üzgünüm ama.."

Sözünü kesip bağırdım.

"Hayır! Hayır! Olamaz! Benim Güneş'im ölemez! Benim gün ışığım ölemez!"

Özge de bağırdı.

"Benim kardeşim ölemez lan!"

Kumsal bağıramadı ve yere çöktü. Barış onu tuttu. Özgür Özge'nin yanına gitti. Onu sakinleştirmeye çalıştı.

Benim gün ışığım ölmüştü... Benim Güneş'im ölmüştü... Bizim aşkımız mahşere kalmıştı...

~4 ay sonra~

Güneş'imin babası olacak it onu öldürmüştü. Aslında babası değilmiş. Annesi bir gün o adama sinirlenmiş ve bara gitmiş. Orda bir adamla yatmış. Ve ondan hamile kalmış. Sarhoş olduğu için Güneş'im bunları çekmişti.

Her gün Güneş'min mezarına gidiyordum. Onun yastığıyla uyuyordum... Onun kokusu vardı ve asla o koku gitmiyordu. Gitmesin de...

Onsuz günlerim geçmiyordu. Artık buna da dayanamıyordum...

Güneş'in ilk ölüm yıl dönümü... (22 Mayıs...)

Güneş'imin öldürüldüğü salona geçtim. Koltuğa oturdum. Evdeki tüm ilaçları içtim. Güneş'imin fotoğrafını aldım ve kalbime bastırdım. Koltukta cenin pozisyonunda uzandım.

Ve Güneş'imin olmadığı bu dünyaya tamamen gözlerimi yumdum...

































Bitti...

Buraya kadarmış güllerim...

Özür dileriiim

Aşk ElbisesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin