19. Bölüm

11 1 0
                                    

Kapıyı açtığımda karşımda Kumsal'ı gördüm.

Ama nasıl?

O öldü...

Hayal görüyorum.

Evet, evet. Ben kesinlikle hayal görüyorum.

Kapıyı kapattım. İçeri girdim.

"Ayaz ne oldu. Yüzün bembeyaz olmuş."

Ardından yine kapı çaldı.

"Güneş kapıda o var."

"O kim?"

Kapı çalmaya devam ediyordu. Güneş kapıya bakmaya gitti.

Önce kapının açılma sesini, daha sonra Güneş'in çığlığını duydum...

İçerdeki herkes kapıya koştu.

Ayakta duramayacağıma anladığımda yere çöktüm.

Özgür yanıma geldi.

"Ne oluyor lan?!"

"O ölmüştü. Ben onu kurtaramamıştım. Onun kalbi durmuştu... Çalışmıyordu."

Buga girmiş gibi aynı şeyleri tekrarlıyordum.

"Lan kim ölmüştü? Kimi kurtaramamıştın? Kimin kalbi durmuştu da çalışmıyordu?  Ben bir bok anlamadım. Güneş ve Özge neden o hale geldiler kapıdaki kızı görünce?"

Sesi sinirli çıkıyordu.

"Nerde o şimdi?"

Dedim yüzüne bakarken.

"Güneş ve Özge'nin yanında."

Ayağa kalktım ve yanlarına gittim.

Güneş ve Özge yan yana, yere oturmuş Kumsal'a bakıyorlardı. Daha çok gerçek olup olmadığını idrak etmeye çalışıyorlar gibiydi. Aynı zamanda ağlıyorlardı.

"Sen ölmüştün! Senin kalbin durdu ve ben çalıştıramadım! Şimdi nasıl oldu da buradasın?"

Ses tonum yüksekti.

"Kızlar bakın ben gerçeğim. Yemin ederim hayal değilim. İçeri geçelim. Her şeyi anlatacağım."

Kızların yanına gittim.

"Güneş hadi içeri girelim. İşin aslını öğrenmemiz gerekiyor."

İçeri geçtik.

Kumsal aslında benim arkadaşımdı. Yakın değildik ama arada bir görüşüyorduk. Hastaneye geldiğinde o halini gördüğümde çok üzülmüştüm. Şimdi de karşımda görmek beni çok fazla etkilemişti.

"Kalbim durmuş evet. Ama o dönemler o hastanede çalışan bir doktor beni tanıyormuş. Hatta aşıkmış. Ölmüş olduğum düşüncesini kendine yedirememiş. Beni morga götürmek için alıp başka bir acil müdahale odasına götürmüş. Sen 4 kere defi kullanmışsın. O da senden sonra 4 kere daha kullanmış. Nabzım çok düşükmüş ama kalbim atmaya başlamış. Daha sonra senden ve senin doktor arkadaşından gizli ameliyat olmuşum. Sizden niye sakladıklarını bilmiyorum. Ama ameliyattan sonra beni başka bir hasta ismiyle hastanede tedavi etmiş. Daha sonra da beni yanına aldı. Ve o hastaneden istifa etti. Benim psikolojim bozuktu yaşadığım şeyler yüzünden. Onun sayesinde düzeldi. Hala bozuk ama eskisi gibi değil. Bende toparlandığımı hissettiğimde Güneş ile Özge'nin peşine düştüm. İkinizi izlemeye başladım."

Dedi Güneş ve Özge'ye ithafen.

"Sürekli buraya girdiğinizi görünce burda yaşadığınızı düşündüm. Ama kapıyı Ayaz açınca aranızdan birinin evi olduğunu düşündüm. Ayaz ile arkadaştık. Ama hiç yakın değildik. Arada bir görüşürdük ama çok nadirdi."

"O doktorun adı ne?"

Diye sordum.

"Barış Boz"

"Of Barış of!"

"Ben hiçbir bok anlamadım. Şimdi siz ikiniz birbirinizi tanıyordunuz ama hiç yakın değildiniz. Öyle mi?"

Dedi Güneş. Kafamı salladım.

Güneş ve Özge ağlıyorlardı. Ama sadece sesleri çatallaşmıştı ve gözlerinden yaş akıyordu.

Güneş Kumsal'a sıkı sıkı sarıldı. Sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi ışık hızıyla ayrıldı.

"LAN BEN KİMİN CENAZESİNE GİTTİM?"

"Kimsesiz birini gömmüşler."

Özge'de ayağa kalktı ve gidip Kumsal'a sarıldı.

"Biz sensiz 2 yıldır yaşayamadık aptal! Nasıl gelmezsin yanımıza? Seni bizde iyileştirebilirdik! Yanında olabilirdik! Bizim gözlerimiz adını her duyduğumuzda doldu! Ama sen bizim yanımıza gelmedin! Çok özledim. Yemin ederim ki çok özledim."

Dedi Özge ağlayarak. Kumsal'dan ayrılırken konuşmasına devam etti.

"Ayrıca ben bu meseleyi anlamadım. Sen kayıtlarda ölü olarak gözüküyorsun. O nasıl oluyor?"

3 kızda o an sözleşmiş gibi gözyaşlarını sildi. Kumsal'da belli ki çok özlemişti.

"Kemal müdürüm her şeyi biliyordu. Sizin önünüze çıkan dosyaları o hazırlamış. Bilgisayarlarınıza girmiş ve benim adımı ölü olarak değiştirmiş."

"Özge yarın gidip istifa ediyoruz. Ne demek bu ya. Biz aylardır sensiz yaşıyoruz. Tabii ne kadar yaşamak denilirse."

"Böyle bir şey yapmayacaksınız. Yoksa hakkımı helal etmem. Barış onunla konuştu. O yüzden söyleyemedi."

"Barış nerde şimdi?"

Bu soruyu soran bendim.

"Arabada bekliyor. Senin tepkini kestiremediği için gelmek istemedi."

"Çağır gelsin."

Aradı ve buraya çağırdı. Kapı çaldı ve Özgür gidip kapıyı açtı. O da olanları sessiz sessiz izliyordu.

Barış içeri geldiğinde Güneş karşısına geçti. Ve bağırmaya başladı.

"Ya sen bizim kardeşimizi nasıl 2 yıl boyunca bizden uzak tutarsın? Hiç mi acımadın bize? Hiç mi görmedin kahrolduğumuzu?"

"Güneş tamam yeter."

Dedi Kumsal. Güneş yine ağlamaya başladı.

"Yetmez! Kumsal ben sen yokken ne yaptığımın farkında bile değildim. Acımı operasyonlarla unutmaya çalıştım. En son bir fuhuş çetesini çökerttim. Ama yemin ederim eve dönerken asla taksiye binemedim. Polis kelimesini duyduğum her an aklıma geldin! Karakola gittiğim her an oraya atılışın geldi gözlerimin önüne. Her gece girdin rüyalarıma. Senin benim öz kardeşimden bir farkın yoktu lan..."

Ayakları onu daha fazla taşıyamadı ve Güneş yere çöktü. Hemen yanına gittim. Onu aldım ve mutfağa götürdüm. Sandalyeye oturttum. Bana sarılarak ağlamaya başladı.

"Ben o olmadan yaşayamadım Ayaz. Sen girdin hayatıma. Seninle acımı bastırdım ben. Senin sayende toparlandım. Ama o hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Tamam çok kötü şeyler yaşadı ama bu bizden kaçıp daha 2 gündür tanıdığı bir adama sığınması için bahane değil."

Dedi ağlayarak. O ağladıkça boğazımdaki yumru büyüyordu.

Güneş'in ağlamasını bölen şey bir silah sesi oldu...





































Bittiiiiii.

Kumsal'ın hikayesine ayrıntılı girmedim. Bu daha olayın fragmanı. İç yüzü tam bilmiyorum ama belki diğer bölümde çıkar ortaya. Şu an hiçbir şey saçma gelmesin çünkü daha hiçbir şey okumadınız 😉

Yazım yanlışları için özür dilerim.
Sizi seviyorum bayyyysss.
Yorum+vote=DAHA ÇOK BÖLÜM ATAN YAZAR❤️

807 kelime.

Aşk ElbisesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin