7. Bölüm

24 1 1
                                    

Güneş'ten
Ayaz birden öne atıldı ve adamla konuşmaya başladı bir adım attı ve adam Ayaz'ı vurdu.

"Ayaz!"

Ben vurulsaydım canım bu kadar yanmazdı. Yanına gidemiyordum çünkü o adam hala oradaydı ve beni vurabilirdi. Bende silahımı ona doğru doğrulttum ve

"Çekil oradan. Yaralıyı alacağım çekil! Katil olmak istemezsin değil mi? O yüzden şimdi çık oradan!"

"Çıkmayacağım! Ölsün orada bana ne? Siktir olup gidin buradan! Yoksa kızı öldürürüm!"

Dediğinde bir el silah sesi duyuldu. Adam elinden silahını düşürdü ve yere yığıldı. Rehine kız koşarak yanımıza geldi ve ben koşarak Ayaz'ın yanına gittim. Nabzına baktım. Atıyordu!

"Ambulansı arayın! Hemen!"

Ardından bir ambulans geldi ve Ayaz'ı götürdüler. Bende hastaneye gittim. Ya neden sürekli değer verdiğim insanlara bir şey oluyor?! Kafayı yiyeceğim! Yine ve yine ameliyathanenin önünde beklemeye başladım. Yine ağlamaya başladım. Hem Ayaz için, hem de hayatın bana yaptığı her şey için. Ayaz ameliyattan çıkana kadar ağladım. Saatlerce çıkmadı ve ben saatlerce ağladım.

En sonunda dayanamadım ve başkomiserimi aradım. O pislik herifin ne durumda olduğunu sordum. Benim olduğum hastanede, ameliyattaymış. Onun yaşamaya hakkı yok ki.

6 saatin sonunda içerden bir doktor çıktı.

"Şey ben Ayaz'ın durumunu soracaktım da?"

"Neyi oluyorsunuz?"

"Arkadaşıyım"

"Hiçbir sıkıntı kalmadı. Normal odaya alıyoruz."

"Ne zaman görebilirim?"

"1 saat içinde her şey tamamlanır. Siz burda bekleyin hemşire arkadaş sizi götürür."

"Tamam teşekkür ederim."

"Rica ederim. Geçmiş olsun"

Aradan 1 saat geçmiş, ve bir hemşire beni Ayaz'ın odasına getirmişti. Odada tekli koltuk vardı. Onu Ayaz'ın yatağının yanına çektim. Ve orda oturup onu incelemeye başladım.

Hafif dolgun dudakları, kusursuz burnu, gamzeli yanakları, koyu renk kaşları, keskin yüz hatları, kirpikleri. Kısacası her şeyi, çok kusursuzdu.

Elimi yüzünde gezdirmeye başladım. Önce gamzeli yanaklarına, sonra çenesine ve daha sonra alnına dokundum. Daha sonra elimi çektim. Sebepsizce elimi çekme gereği duydum.

"Neden çektin elini ya. Mayışmıştım geri uyuyacaktım."

Oha! Konuştu. Uyanık mıydı yani? Ama ben şimdi nasıl bakacağım senin yüzüne ya.

"Eee şey... Ben özür dilerim. Bir anlık bir şeyle dokundum. Özür dilerim..."

Gözlerin kırpıştırarak açtı ve ışığa alışmayı bekledi. Daha sonra renkten renge girmiş olan yüzüme baktı.

"Hadi ama ya. Alt tarafı yüzüme dokundun. Bu kadar utanma. Ki ayrıca özür dilemeni gerektirecek bir durum yok."

Sessiz kaldım ve kucağımdaki ellerimle oynamaya başladım. 1-2 dakika sonra

"İyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?"

Diye sordum.

"Hayır ağrımıyor. Bir şey sorabilir miyim?"

"Dinliyorum?"

"Sen ağladın mı?"

"Yok canım niye ağlayayım? Ağlamadım ben."

Aşk ElbisesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin