Güneş'ten
Ayaz'ın evine gelmiştik. Aslında evi villaydı. 5 odadan oluşan bir villa.
Ayaz bana bir oda ayarladı. Ama benim yanımda hiçbir şeyim yoktu. O yüzden kendi evime gittim ve kendime kıyafet alıp geri döndüm.
Ayaz'ın bana verdiği odaya yerleşmiş, ve aşağıya inmiştim. Ayaz koltukta oturmuş telefonu ile uğraşıyordu. Bende onun karşısındaki koltuğa oturdum ve telefonumla uğraşmaya başladım. Üstte bir arama belirdi. Başkomiserim arıyordu. Ayaz'ın duymasından rahatsız olmayacağın için telefonu açtım.
"Efendim başkomiserim."
Ayaz'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum.
"Güneş çok acil karakola gelmen lazım."
"İyi de, ben yıllık izin aldım. Neden ki? Bir sorun mu var?"
"Güneş dayın, dayın intihar etmeye çalışmış. Son anda mahkumlardan biri görmüş de ipten almış."
Dayım tutuklu yargılandığı için cezaevindeydi. Duyduklarımla nefesim kesildi. Birden ayağa fırladım. Kapıya gittim ve ayakkabılarımı giyinmeye başladım. Aynı zamanda başkomiserime dayımın iyi olup olmadığını soruyordum. Ayaz'da ayaklanmıştı. Telefonu kapattım ve Ayaz
"Yine ne olmuş?"
Dedi. Çocuk haklı. Her haber onun yanında alıyorum.
"Dayım kendini asmaya çalışmış. Ama mahkumlardan biri son anda görüp ipten almış. Şimdi sorgu odasında beni bekliyormuş."
"Anladım. Tahminen ne zaman gelirsin?"
"İnan hiç bilmiyorum. Ama ben sana haber veririm. Yaranı çok zorlama. Yoksa benden çok çekersin ben baştan söyleyeyim."
Bu söylediğime güldü ve ben evden koşarak çıktım. Arabama bindim ve karakola gittim. Sorgu odasına girmeden önce başkomiserimin yanına gittim.
"Başkomiserim,"
"Gel Güneş. Nasılsın iyi misin?"
"İyiyim başkomiserim"
"Seni böyle yangından mal kaçırır gibi çağırdım ama kusura bakma. Söz verdiğim gibi dayınla dilediğin kadar konuşabilirsin."
"Teşekkür ederim başkomiserim"
"Of Güneş. Ne zaman şu 'başkomiserim' lafından vazgeçeceksin?"
"Başkomiserim dediğim gibi. Size bu şekilde hitap etmek benim için çok daha iyi."
"Neyse Güneş. Sen bilirsin. Dayın seni sorgu odasında bekliyor."
"Sağ olun"
Diyerek başkomiserimin yanından ayrıldım. Sorgu odasına girdiğimde gördüğüm manzara karşısında neye uğradığımı şaşırdım. Dayım karşımda dayak yemiş bir şekilde duruyordu. Gözleri ise ağlamaktan kıpkırmızıydı ve şişmişti. Elleri kelepçeliydi. Birini çağırdım ve kelepçeyi çıkarttırdım.
"Dayı..."
"Güneş..."
Karşısına oturdum.
"Nasılsın dayı?"
"Gördüğün gibi Güneş. Nasıl olabilirim?"
"Senin neyin var dayı? Neden bu kadar ağladın? Ve neden kendini dövdürdün? Neden izin verdin buna? İstesen 10 kişiyi tek başına alt edersin sen. Neden izin veriyorsun?"
"Pişmanım Güneş... Babana yaptıklarım için pişmanım. Cezaevinde çok düşündüm. Çok empati kurdum. Baban suçsuz Güneş. Baban senin de dediğin gibi görevini yaptı. Ve Güneş, ben çok özür dilerim. Gerçekten çok pişmanım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Elbisesi
عشوائيBen bir polistim. O ise bir doktor. Birimiz hayat kurtarırken diğerimiz suçluları yakalamak için canla başla çalışıyordu.