Bölüm 14

173 73 16
                                    

Suyun içinde olduğumu biliyordum , aynı şekilde su yuttuğumu da... Fakat beynim gözlerimi açmam ve bedenimi hareket ettirmek için komut vermiyordu. Belki de ölüyordum diye düşündüm , gittikçe su beni en derinine çekmeye devam ederken , kolumdan tutuldum bir anda... Gözlerimi açmak , çırpınmak istiyordum. Yukarı doğru çekilirken açık olan bilincim de kapanmıştı...

...

"Hadi!! Hadi uyan!! Yeter , uyan artık!" Sesleri kafamın içinde dolanırken , dudaklarımda ki baskıyla ciğerlerime hava dolduğunu hissettim. Yavaş yavaş gözlerimi açmaya çalışırken , ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Mert hoca nemli gözleri ile bana kalp masajı yapmaya çalışırken gözleri gözlerime tutuldu. Korkmuştu... Ellerini hemen çekti üzerimden hemen yanında kişilere bakmıştı. Kaç kişinin başımda olduğunu bilmiyordum fakat bir çoğu öğretmendi. Yüzümün üzerinde hissettiğim sıvının kan olduğunu biliyordum. Ellerimin tersi ile silmeye çalıştım , hâlâ başım dönüyordu. Yavaşça ayağa kalkmaya çalışırken beni izliyordu , ne olduğunu hatırlamıştım , atlayış yapacakken bayılmıştım. Bu yüzden suya vücudum kötü bir şekilde çarpmıştı , bunun yüzünden burnum kanamıştı büyük bir ihtimalle.

Arkamı dönüp gitmeye yeltendiğimde kolumdan sert bir şekilde tutup kendisine çevirdi beni , daha konuşmama izin vermeden bağırmaya başladı.

"Ne halt ettiğini zannediyorsun sen ha? Aptal , ölmek mi istiyorsun? Ne yaptığının farkında mısın? Ya ben yanında olmasaydım? Kendine zarar vermeyi bu kadar mı seviyorsun sen?"(Diğer bölümde açıkladığım gibi yanlış atlama yapılırsa omurilik soğanı kırılarak kişinin hayatına son verebilir) Kafam yerinde değildi fakat ona olan kinim ve nefretim gayet de yerindeydi. Ben bilerek kendime zarar veren bir şizofren değildim.

"Konuşmayacak mısın?! Gerizekalı! Hem sen nasıl birinci olabiliyorsun ki daha doğru düzgün yüzemiyorsun bile." Ne olursa olsun bana bunları demeye hakkı yoktu.

"Hocam... İleri gidiyorsunuz..."

"Yalan mı? Eğer bir halt bilseydin kendini o şekilde suya atmazdın?" Boğazım düğümleniyordu bu söyledikleriyle. Havuzda bulunanlar yavaşça salondan çıktılar. Fakat o hırsından bunu bile fark etmemişti. Söylediği sözlerle beni nasıl mahcup ettiğini bile bilmiyordu.

"Yeter." Sesimin çıktığı kadarıyla diyebilmiştim.

"Ne yeter? Senin bu davranışlarından-" demesine müsade etmeden tokatı attım yüzüne. Gözüm dönmüştü , kendim de değildim. Attığım tokat sesi salonda yankılanırken kendisini toparlayarak kafasını ağırca çevirdi bana. Salonda kalan 2-3 kişi pür dikkat bizi izliyordu. Dibine kadar girdim , yüzümüzün arasında 1 cm bile yoktu. Nefretle baktım ona.

"Neden doğum günüm için sana yalan söyledim biliyor musun? Çünkü sen hiçbir şeyi bilmeyi hak etmiyorsun. Anladın mı beni? Hayatımda gördüğüm en pislik insansın. Gerizekalı demiştin değil mi bana? Evet gerizekalıyım. Bunu anlamam için seninle bu süre içerisinde yan yana olmam yetti hatta arttı bile." Gücümün yettiği kadar ittim onu.

"Ama bana kattığın birçok şey var. Mesela , bir insandan ne kadar çok nefret edilebilirmiş öğrettin bana. Bir insan ne kadar çok alçalabilir? Onu öğrettin bana , teşekkür ederim. Ama ben daha fazla senin gibi adi birisinin yanında durmayacağım anladın mı?" Arkamı dönüp hızlıca uzaklaştım , soyunma odasına gedim ve hemen üstümü giyinip tüm eşyalarımı toplayıp çıktım havuzdan. Ona bu kadar dayanamam yetti de arttı bile. Ben ona tahammül etmek zorunda değildim , çıkar çıkmaz Mahir ile karşılaştım. Olanları bildiği yüzünden belliydi , kollarını bana doğru açınca tereddüt etmeden sarıldım. Ağlamak istiyordum fakat ağlayamıyordum. Mahir saçlarımı okşamaya başlayınca daha da sıkı sarıldım ona.

"Geçecek güzelim."

"Dayanamadım Mahir , söyledikleri çok ağırdı..."

"Şişşt..." Biraz daha sarıldıktan sonra ayrılan ben oldum. Birşey dememe izin vermeden beni eve bırakacağını söyledi. Zaten itiraz edecek halim de yoktu , uzattığı koluna girdim. Çantamı elimden alıp kendi koluna astı ve spor merkezinden yavaşca çıktık...

Fakat ikisi de onları odasının penceresinden izleyen Mert'den bihaberlerdi...

...

Akşam eve yeni gelen annem ve babam kötü olduğumu fark etmiş , hemen hastaneye götürmüşlerdi beni. Havuzda olanlardan bahsetmemiştim hiç , bundan dolayı bilmediklerini düşünüyordum. Hastaneye geldiğimizde ağır derecede etkili serum vermişlerdi. Taktıklarından kısa bir süre sonra uykuya dalmıştım...

Gözlerimi açtığımda annem , babam , Nisa ve Emir başımda bekliyordu. Emir'in ağladığı çok belliydi , Nisa'nın ise dokunsalar ağlayacak bir tipi vardı. Gerçekten de böyle arkadaşlıklar biriktirdiğim için çok şanslıydım. Uyandığımı gördükleri zaman iki arkadaşım da gelip sarılmışlardı bana , Nisa ağlamaya başlamış Emir ise hâli hazırda olan gözyaşlarını silmeye çalışarak bana sarılıyordu.

"İyiyim , lan! Korkmayın benim gibi bir prensese birşey olmaz." Dedim kafaları dağılsın diye. Fakat ağlamaya devam ediyorlardı , kendimi çok sıkıyordum ağlamamak için. Çünkü ağlarsam anlarlardı. Annem ve babam bana gülümsedikten sonra odadan dışarı çıkmışlardı.

"Hadi tamam yapmayın." Sesim giderek titriyordu , ağlamamam gerekiyordu.

"Özür dileriz." Diye ağlamaya devam ettiler.

"Niye özür diliyorsunuz ki ben her zaman hasta oluyorum." Nisa kafasını kaldırarak bana baktı.

"Sen o adamın sana eziyet çektirdiğini söylemiştin. Biz dalgaya aldık seni , hiçbir şey yapmadık." Bugün ki olayı Mahirden öğrenmişlerdi...Hemen ardından Emir kafasını kaldırdı.

"Özür dilerim Feride. Anlamam hatta birşeyler yapmam gerekiyordu." Kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım.

"Sizin bir suçunuz yok ki." Benimle birlikte ağlamaya devam eden arkadaşlarıma sıkıca sarıldım.

"Atlacağım bunu , merak etmeyin. Fakat bir konuda desteğinize ihtiyacım var."

...

"Emin misin Feride?" Diyen Emir'e çevirdim bakışlarımı.

"Eminim. Bunu en başından yapmam gerekiyordu , doğru bir karar verdim." Arabadan inip spor merkezinin içine girdim. 40 yıl düşünsem böyle birşey yapacağımı düşünmezdim. Hatta birisi gelip bana söyleseydi , gülüp geçerdim herhalde. Havuzun olduğu binaya girdim. Asansöre binip , bizim için en yetkili olan Ensar hocanın odasına doğru ilerledim. İçimden onu görmemek için ne kadar çok dua ettiğimi bilmiyordum bile...

Derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklatıp , içeri girdim.

"Gelebilir miyim efendim?"

"Gel , Feride. Birşey mi oldu?"

"Ben size bunu vermeye geldim." Kaşlarını çatarak elimdeki kağıdı aldı.

"Nedir bu?" Her ne kadar söylemek zor gelse de , kendimi zorlayarak şu 3 kelimeyi söyleyebildim.

"Ben sporculuğu bırakıyorum..." Hemen ardımdaki kapı çalındı ve içeriye kendisini görmemek için hatim indirdiğim kişi girdi...

Fazlaca sabretti bence... Umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi unutmayın , good Night 🌙

YüzücüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin