Gözlerimi yüzüme vuran sıcaklığa doğru açtım. Dün gece kasılan bedenime ağrılar saplanıyordu, gerilme ihtiyacı hissettim. Kolumda hissettiğim acıya baktım takılan olan serumu gördüm. Gözlerimle etrafı taradığımda odanın bana ait olmadığını anladığımda zihnim tekrar karışmaya başladı. Dün gece beni izleyen siyahlar gözümün önüne geldi. Beyazlığın hakim olduğu, kocaman bir dolap ve oldukça büyük olan yatak dışında odada hiçbir şey yoktu. Doğrulmaya çalıştığımda zihnim tekrardan konuşmaya başladı, serumu çıkarıp atmam gerekiyordu. Odanın kapısı yavaşca aralanırken bedenim tekrar titremeye başladı, gördüğüm siyahlar ruhumun sakinleşmesine sebep oldu. Karşımda uzun boylu bir adam vardı. Kasları vucuduna yapışan kazağından burdayım dercesine bana sırıtıyordu, altında geniş baldırlarını ve kalçasını saran siyah dar pantolonu vardı. Bütün vücudunu memnuniyetle sergiler gibiydi. Mavilerimi yüzünde gezdirdim, kemikli yüz hattı vardı, özellikle çenesinde kemikleri ben buradayım der gibiydi. Kalın dudakları rengini çilekten almış gibiydi. Siyah gözlerini örten uzun ve kıvrık kirpikleri geceyi kıskandıran cinstendi, siyah sakalları kemikli yüz hattını örtüyordu, güneşin yansıması sakallarının arasında sırıtan kızıllığı çıkarıyordu. Yüz ifadesi korkmama sebep oluyordu, siyahları her an üzerime yürüyecek gibi olurken bedenim tekrar harekete geçti. Siyahları kasılan bedenimi fark ettiğinde, kemikli uzun ellerini yukarıya kaldırdı, yüzüklerin esir aldığı parmakları dün gece belime sarılan ellerini anımsattı. "Hayır." duraksadı bir süre. "Korkma lütfen, Ben Sencer Demir." karanlık ses tonu sakinleşmemi bekler gibiydi. Sakinleşmem için kendini tanıtmıştı, korkma ben sana zarar vermeyeceğim der gibiydi. Arka cebinden çıkardığı cüzdanın içinden kartvizitine ulaştı, eşiğinde durduğu kapıyı içeriye ilerlerken kapatmadı, onun her hareketini izlediğimi bilecek kadar akıllı bir adamdı, kartvizitini bana doğru uzattı. Ellerime aldığım kartı inceledim, kafamı kaldırarak mavilerimi siyahlarına kenetledim. Sencer Holding'in Ceosu ünlü iş adamı Sencer Demir'di karşımdaki adam.
"Şila Lahzen"
Sol dudağını yana kaydırarak gülümsedi, biliyorum der gibiydi.
"Tanıştığıma memnun oldum Şila." ismimi uzun zamandır hasretiyle yanar gibi yankıladı ağzının içerisinde. Elini uzattı, titrek elimi eline götürmekte tereddüt ettim. Geri çektim uzattığım elimi, avucumun içerisinde yumruk yaptım. Havadan kalan eliyle serumu işaret ederek,
"Sakinleştirici. Dün geceden sonra doktor takılmasına uygun gördü."
Anladığımı belli edercesine kafamı sallarken, siyahları hala iç çamaşırımla durduğum göğüslerime gitti, ani hızla battaniyemi üzerime çektim. Bu adam dün akşam beni, kendimi kaybetmek istediğim suların arasından kurtararak buraya getirmişti.
Yatağın sonunda bulunan kıyafetleri gösterek,
"Sizin için ayarlattım."
Çello kutumu ve telefonu da göstererek,
"Eşyalarınız burada, lütfen serumunuz bitinceye kadar kalkmayın." sözümü beklemeden dışarıya çıktı. Biraz uzanarak yatağın sonunda bulunan telefonumu elime aldım, yirmi beş cevapsız çağrı. sıkılmış nefesimi dışarıya bıraktım. Benim için hazırlanan kıyafetleri üzerime geçirerek odada bulduğum aynanın karşısına geçerek kendime baktım. Mavi gözlerimle buluştum, her zaman aık mavi olan gözlerim bugün mavinin en koyu rengine dönmüştü. Uzun gri saçlarım dün geceki deniz suyundan dolayı sert ve çiteşik görünüyordu, yuvarlak küçük suratımda kalın duran dudaklarım kırmızılığı ile yüzüme renk veren tek şeydi. Ceo'nın ayarladığı kıyafetler üzerimden beni çıkar dercesine bolluğunu ima ediyordu. Gri eşofman ve gri kazak.. Serumu kolumdan çıkardım, çellomun ön kısmına telefonumu koydum, çelloyu sırtıma yerleştirdim.Kapıdan dışarıya çıktığımda beni kocaman bir oturma odası karşıladı, bir sürü odanın olduğu bu yerden dikdötgen şeklinde inanılmaz büyüklükte bir salondu. bir sürü odalar dikkatimi çekti. Ceo hemen sağ tarafta yemek masasının üzerinde önünde yığılı olan evraklarının içinde kaybolmuş gibiydi, odadan çıktığımı dahi fark etmeyecek kadar dalgındı. Hemen yanında ayakta durarak bir şeyler anlatan adam beni fark etti, başımla selam verdim, yeşil gözlerinin içi gülümsedi, kahverengi saçları üçe vurulmuştu ve keskin bir traşla biçimlendirilmişti. En az Sencer kadar uzun boylu ve iriydi.
"Uyanmışsınız."
"Herşey için çok teşekkür ederim, artık gitsem çok iyi olur."
Sencer siyahlarını sonunda evraklarından kaldırarak,
"Bir şeyler yemeniz için yemek hazırlatmıştım. " gözleri gözlerimde takılı kalmıştı.
"Yetişmem gereken bir yer var, teşekkür ederim." sırtımdan kayan çellomu bir elimle ittirdim. Ayağa kalkarak,
"O zaman gideceğiniz yere kadar bırakayım." yanımda duran koca çelloma baktım, sanırım hayır diyemeyecektim. Yanına doğru ilerledim, siyahlarıyla beni incelerken masanın üzerinde bulunan anahtara uzandı. Baya yürüdükten sonra kapıya gelebilmiştik, salondan o önde ben arkada çıktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nevrotik
Romancetepkisiz gözlerine baktım ikisininde, korku ve endişe vardı. Zeynep'in elinde bulunan küçük kağıda kaydı bakışlarım, titreyen elleriyle kağıdı parmak uçlarında bir o kadar da iğrenirken tutuyordu. Kağıdı elinden hızlıca çektim, ...