Sencer kulağındaki cihaza dokunarak,
"Konuma 3km kaldı."
"Sen iş adamısın değil mi Sencer?"
"Öyleyim."
"Bence sen mafyasın."
Kaşlarını çattı,
"Saçmalama Lahzen."Bahsedilen B Bloktan içeriye doğru girerken kalbim beni terk edip, göğüs kafesimden dışarıya çıkmak için deli gibi çırpınıyordu. Ağacı bulmaya çalışırken gezdiğim topraklar ayağımın altından kayıyordu, denge kurmakta zorluk çekiyordum.
Kübra'nın ayağı kaydı, kendini hemen toplamaya çalışsa da toprak ona çok kızgın olmuş olacakki, bir daha savurdu yere bu sefer kalçasının üstüne sertçe düşünce,
"Siktir." küfürünü ağzından eksiltmedi.
Sencer cık cıklarken Zeynep kahkahalar ile gülmeye başladı ama gülme komşuna gelir başına deyimini canlandırmak istemiş olacakki, ayağı kaydı ve oda düştü kalçasının üstüne,
"Siktir."
Sencer yine cık cıkladı. O kadar komilerdiki, sıkışan ruhum bile şuan eğleniyor olmalıydı. Sencer arkamdan ilerliyordu, tepeden aşağıya doğru inerken, toprak ayağımın altından kaydı, dengemi korumakta zorlanırken Sencer belimi kavradı, beni doğru çekti. Bedenlerimiz adeta bir bütün olmuştu, yüzüm yüzüne oldukça yakınken dudaklarına kaydı gözlerim, senin bu dudakların ile bir alıp veremediğim var benim Sencer.
"Keşke kuş olsaydım, o zaman uçarak gezerdim her yeri."
Sencer'in sessizliği ile gözlerine baktım, sulanmıştı gözleri, duygulanmamak için kendini kasar gibi bir hali vardı, kızaran gözlerini yere çevirdi.
"Kuş.. evet."
Dengemi korumamı beklerken yavaşca bıraktı belimi, hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve devam etti. Bir an duraksadım acaba küçükken çok sevdiği kuşu mu kaçtı yada öldü mü? Travma olarak kalmış olmalıydı.
"Sencer, yanlış bir şey söylediysem kusuruma bakma, bilemezdim kuşunun öldüğünü yada kaçtığını."
"Lahzen! Saçmalama!."
Kübra seslendi birden,
"Burada."Kübranın yanına doğru ilerledim. Kırmızı kalın ip ağacın gövdesine bağlanmıştı. Sencer etrafı gezmeye başladı, neler olduğunu anlamaya çalışırken ipin toprağın altına doğru indiğini fark ettim. İpin devamı toprağın altına gömülüydü, tam çekecekken Sencer tuttu kolumu,
"Bomba falandır niye dalıyorsun sen herşeye?"
"Yok artık Sencer, abart."
"Konuştu karşısındaki kişinin manyak bir seri katil olduğunu çok iyi bilen Şila Lahzen"
"Güven bana. Bomba tarzı değil."
İpi çektim, gelmiyordu, toprağın altındaki bir şeye sıkıca bağlanmış olmalıydı yada ip çok derindeydi. Toprağı kontrol ettim, toprak kazılmış ve tekrar örtülmüş gibiydi, üzerindeki kum diğerlerinden daha farklıydı, daha nemliydi.
"Hadi oyun oynayalım. Bakalım nefessiz ne kadar dayanabileceksin Ceren."
Anılarım bu sefer bana yardım etmek istercesine hücüm etti beynime, zihnime, idrak ettiğim şeyin iğrençliği midemi bulandırırken, dizlerimin üzerine çöktüm, toprağı tırnaklarım ile kazımaya başladım.
"Hayır, hayır, hayır!"
Çığlıklarım ormanda yankılanırken, gözyaşlarım akıp gidiyordu. Tüm vücudum acıyla titrerken, toprağı tırnaklarımla kazıyarak kendime doğru topluyordum.
"Hayır, yetiştim, geldim ben n'olur."
Başım dönüyordu, toprağı kazmaya çalışan tırnaklarım kırılmış, kanıyordu ama hiçbir fiziksel acı manevi acımın yanından geçemezdi. Gözyaşlarım istemsizce akarken, dudaklarım durmadan sayıklıyordu,
"Tanrım, lütfen!"
İkizler ve Sencer ne olduğunu sormadan sadece kazıyordu, tırnaklarıyla, elleriyle, avuçlarıyla.
Elim sert zemine çarptığı zaman daha çok hızlandım, ağlamam hıçkırıklara dönüştüğünde dilimde yalvaran cümleler vardı neye yada kime olduğunu bilmediğim yalvaran cümlelerim... nefesim bedenime yetersiz geliyordu.
Zeminin yüzeyi yarısına kadar açılmıştı, tahtaya benziyordu, duraksadım, bir isim yazılı olduğunu fark ettim, tahtanın tamamını avuç içimle temzilediğimde isimi net okuyabildim.
"Masal DENİZ"Kübra çığlık attı, ayağa kalktı ve geriledi. "Hayır" diye sayıklarken yere düştü. Elleriyle yüzünü kapattı, çığlıklarla ağlamaya başladı. Zeynep, yanına gitti, saçlarını okşarken ağlamasına eşlik ediyordu.
Bu bir sandıktı, toprağın altına gömülü bir sandıktı. Kapağına ulaştığımda, asma kilit ile kilitli olduğunu fark ettim."Hayır! Tam bulmuştum onu."
Asma kilidi sallarken açılması için dualar ediyordum, eğer sağa sola sallarsam açılır diye düşünürken Sencer kolumdan tuttu, ayağa kaldırdı,
"Uzaklaş."
Belindeki silaha sarıldı, asma kilite nişan aldı ve iki el ateş etti, kilit parçalanmıştı. Eğildim, kilidi söküp attım, kapağını dualar ederken açtım, ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Bu gözler ilk defa iğrenç şeyler ile karşılaşabilirdi. Ruhum birçok kez bu olayları görse de gözlerimle hiçbir zaman tanıklık ettim iğrençliklerine.
Ama o, oradaydı...
Sandığın içine küçücük bedeni ile kıvrılmış, uzanıyordu, bembeyaz teni çırılçıplaktı, ellerim titrerken nefesim kesildi, hissettiğim heyecan ve korku ile nefes alışverişimi durduğumu hissettim.
Nefesim durdu, gözyaşlarım akmayı bıraktı, dudaklarım kenetlendi.Ellerimi yüzüne doğru götürdüm, okşadım süt beyazı yüzünü, kirpiklerini hareket ettirdi, Tanrı bütün dualarımı duymuş olacaktıki,
"Yaşıyor Sencer Yaşıyor!"
Küçük bedenini sandıktan çıkardım, kucağıma yerleştirdim, Sencer üstünden çıkardığı ceketini üzerimize örttü. Kahverengi saçlarını okşadım, küçük bedeni soğuk ile temas ettiği anda titremeye başladı. Duran gözyaşlarım tekrardan akmaya başlarken saçlarına öpücük kondurdum,
"Geçti meleğim, geçti. Korkma bebeğim, yetiştim sana. Kurtardım seni."
Gözyaşlarım yoğunlaşırken mırıldandı dudaklarım milyon kez, dudaklarım hala saçındayken,
"Kurtardım seni "
Küçük bedeni kucağımda olduğum yerde acının bedenim de yarattığı etki ile sallanıyordum.
Sencer ve ikizler yaşadığından emin olmak için yanaştı. O anda açtı küçük mavi gözlerini, gözlerimin tam içine baktı, gülümsedi küçücük dudakları.
"Buldun beni abla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nevrotik
Romancetepkisiz gözlerine baktım ikisininde, korku ve endişe vardı. Zeynep'in elinde bulunan küçük kağıda kaydı bakışlarım, titreyen elleriyle kağıdı parmak uçlarında bir o kadar da iğrenirken tutuyordu. Kağıdı elinden hızlıca çektim, ...