KAYBOLUŞ

17 3 3
                                    

Hayatın insanoğluna süprizleri vardır, bazı planları yaparken hayat durur ve gülümser, benim senin için başka planlarım var der gibi.

Hastane odasının önünde bekliyordum ellerimi birbirine kenetlemiş, bildiğim tanrılara, bilmediğim tüm tanrılara dua ediyordum.

Küçük kızın durumu iyiydi, vücudu çok fazla oksijensiz ve susuz kalmıştı, gerekli tektikleri yapılınca taburcu edilecekti. Travmaya bağlı olarak konuşmuyordu. Bu yüzden ne yaşandığını kimse bilmiyordu onun dışında. Sencer odasının birisini küçük kız için ayırmıştı, çocuk psikiyatrı ve hemşireler özel olarak ilgilenecekti.

Kübra ve Zeynep birbirlerine yaslanmış bekliyordu, Sencer ise birkaç işi halletmek için telefon görüşmeleri yapıyordu.

Kübra yanıma yanaştı,
"Kuzum, sen istersen eve geç, biz taburcu olunca eve geçelim. Sen dinlen biraz olur mu?"

Kafamı salladım hızlı hızlı, çok kez salladım, delirmek istercesine. Eğer delirmek mümkün olsaydı şuan delirmek isterdim.

"Biliyorsun değil mi?"

"Güzelim.."

"O küçük kızın kim olduğunu biliyorsun değil mi?"
Titrek sesim cümlelerin boğuklaşmasına neden oluyordu.

Yüzünü ellerinin arasına aldı, ağladığını biliyordum, belli etmese dahi ben onun ruhunu bilirdim.

"O benim ailem mi?"

Cevap vermedi.

Elimi yumruk yaparak kafama sert darbeler ile vurmaya başladım, delirmek istiyordum, zihnimin karışmasını ve tam şuan da beni yok etmesini istiyordum.

"Hatırla Mavi! Hatırla!"

Kafama indirdiğim sert darbeler yeterli gelmiyordu, zihnim hala uyanmıyordu, uyandırmak istercesine vuruyordum, kendine gelmesini istercesine, gözyaşlarım dudaklarıma doğru yol alırken beynimi karıştıran her zaman bana tuzak kuran zihnim şuan beni serbest bırakıyordu.

"Mavi! Hatırla! Hatırla! Hatırla!"

Kübra ellerimi tuttu Zeynep sıktığım bacaklarımı tutmaya başladı,

"Sakin ol, kendine zarar vereceksin lütfen!"

Ellerimi kurtardım,
"Hatırlayamıyorum Kübra. Kendime yardım edemediğim gibi o küçük kıza da yardım edemiyorum. O benim ailem ama ben bilmiyorum. İnsan ailesini nasıl bilmez. Yardım edemiyorum ona, nasıl yardım edeceğim şimdi ben daha hiçbir şey bilmiyorken ona nasıl yardım edeceğim?"

Kübra sakinleşmem için yalvarıyordu ama beynim hiçbir sesi duymamaya yemin etmişti. Sadece susan zihnime sinirliydim. Benim tek düşmanım vardı, zihnim. Herkesi ve herşeyi yenebilirdim ama zihnime yenik düşüyordum.

Cehennem zihnimdeydi, aklımdaydı. Cehennemi ben yaratmıştım, kendime en yakın yerde, ateşi de ben yaktım zihnimde. Beni bu cehennemden kimse kurtaramazdı. Cehennemi ben yaratmıştım.

Şu ellerimle yıkıp dönebilirdim herşeyi, darmadığın edebilirdim hepsini ama bir tek ben mahvedebilirdim beni.

Koca elleriyle tuttu ellerimi,

"Buradayım ben, sakin ol, sakin ol."

Yüzümü göğüs kafesine gömdü, saçlarımı yavaşça okşamaya başladı,

"Geçti kuşum, buradayım, sakin ol, geçti, geçti."

"Sencer, hatırlayamıyorum."

"Biliyorum. Biliyorum. Bazı şeylerin zamanı vardır, şuan zamanı değil demekki. Elbette hatırlayacağız, ben sana yardım edeceğim."

Nevrotik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin