Sencer arkasında birkaç korumayla mekana giriş yaptı, koşarak sarıldım bedenine, 'Kurtar beni Sencer, beni o sudan kurtarıp nefes almamı sağladığın gibi, kurtar beni' iri kolları bedenimi sarmalarken, tek eliyle kafamı göğüsüme yasladı,
"Korkma Lahzen, buradayım."
"Korkuyorum Sencer."
Daha sıkı sarıldı bedenime, saçlarımı yavaşça okşamaya başladı, titrreyen vücudum, biraz daha sakinleşti..
"Geçti, buradayım. Korkma."
Nefes alışverişimi dengelemeye çalışıyordum. Göğüs kafesinde saklanmış, beni korumasını bekliyordum.
"Eve gidelim mi?"
Kafamı salladım,
"Ofisimden evraklarımı alıp geliyorum, burada bekle beni." derken yanındaki korumalara oturduğum alanı işaret etti, korumalar etrafımda çember oluşturarak sardı çevremi.İkizler yannımda sakinleşmemi bekliyordu, boş sandalyeye oturduğumda Zeynep saçlarımı okşamaya başladı. Sahneyi terk ettikten sonra, hemen ortalık müdür tarafından toplanmış ve herşey yolunda devam ediyordu.Biraz sonra mikrafondan ses yankılandı;
"Mavi"
Kafamı sahneye çevirdim, gözleri sıkıca bir bez parçası ile sarılmış, hoş olmayan şekilde giyinmiş bir adam vardı,
"Mavi."
İsmimi bir kez daha seslendiğinde kanım vücudumdan çekilmeye başladı, yok olmak istiyordum, tam şuan...
"Senin için döndüm, seni özledim."
Kanım tamamen çekildiğinde vücudum beni yok saydı, ruhum aynı ızdırabı görmek istemiyor gibi bedenimi terk etti.Uyandığımda odamdaydım, kolumda serum takılıydi. Bir hışımla kalktım yerimden, serumu çıkardım fırlattım. Koridor doğru fırladım, bütün odaları gezdim, heps, boştu.
"Maria!" sesim koridorda yankılandı.
Hemen yanımda belirdi Maria,
"Herkes nerede?"
Elini havluya silerken, kafasını iki yana salladı,
"Bilmiyorum Lahzen Hanım."
"S*kyim böyle işi."
Maria kafasını öne eğdi, odama dönüp telefonu almak için arkamı döndüğümde Maria,
"Geldiler Lahzen Hanım."
Arkamı döndüm, ikizler korku içindeydi, gözleri kızarmış, vücutları titriyordu, Kübra ellerini sıkıp geri rahat bırakıyordu.
"Duş alacağım, yarın konuşalım Lahzen." dedi Zeynep, odasına doğru ilerlerken Kübra da onu takip etti.Sencer'e döndüm, kan ter içindeydi, saçları terden ıslanmış alnına doğru düşüyordu. Ceketini çıkararak yandaki masaya oturdu, gömleği kirlenmiş ve kırışmıştı. Karşısına geçip oturduğumda gömleğindeki ve kolundaki kanı fark ettim.
"Neler oluyor Sencer?" siyahları çok yorgun gözüküyordu.
"Lahzen, sonra konuşalım mı?"
Sinirim midemden başlayıp bütün bedenime yayılırken, bağırmaya başladım,
"Benim ile alakalı konu bu nasıl sonra konuşalım? 'sonra konuşalım' ne?"
"Lahzen, çok yorgunum, yarın göstereceğim herşeyi n'olur."
"Ne bu? Benim hayatım hakkımdaki olaya bana anlatmıyorsunuz? Ne oluyor?"
Sencer sesini yüselterek,
"Seni korumaya çalışıyorum."
Masanın üzerindeki bardakları yere fırlattım, delirmiştim adeta, bedenimdeki siniri kontrol etmekte zorluk çekiyordum,
"S*ktir Sencer ne korumasından bahsediyorsun sen? 28 yaşıma kadar korudum ben kendimi, 2 haftalık adamsın sen mi koruyacaksın beni?"
Kübra ve Zeynep duydukları gürültüden dolayı odasından çıkmışlardı,
"Neler oluyor Şila?" dedi Zeynep.
"Siz benim ne yaşadığımı bilmeden kalkıp bana seni koruyoruz sonra konuşalım diyemezsiniz. Adamın birisi sahneye çıkıyor, bana gerçek adımla sesleniyor, yanıma kadar sokulmuş bana diyorsunuzki seni koruyorum, bana bunu diyemezsiniz? Ne bu tripler amına koyim, sanki siz yaşadınız. Beni sakın ezip geçmeyin, zihninizin alamayacağı şeyler yaşadım, beni hiçbir boktan uzak tutamazsınız, sokarım sizin hallerinize, gidin tribinizi odanızda yaşayın."Bağırmaktan boğazımın yandığını hissediyordum, kapıya kadar ilerlerken Sencer kolumdan tuttu,
"Hadi odana gidelim." geriledim ve göğüs kafesine yumruk attım,
"Siktir git Sencer."
Kolumdan tutarak bedenime sarıldı,
"Çok haklısın, özür dilerim Lahzen. Yarın sana herşeyi göstereceğim. Özür dilerim, gitme."
Ellerini saçlarımdan ayırıp, cebinden sigara çıkardı, dudaklarına götürdü, ateşle harladı. Kolumdan sürükleyerek bahçedeki salıncağa götürdü, sakince oturmamı işaret etti, oturdum. Sigarasını dudaklarıma götürdü,
"Nikotine ihtiyacın var." gülümsedi. Hiçbir şey söylemeden yanıma yerleşti, sakinleşmemi bekliyordu. Sencer'e döndüm, siyahlarıyla denizi seyrediyordu, tam ağzımı açacakken,
"Bir şeyler yedin mi?"
"Hayır."
"O zaman viski içemezsin." Gözlerim şaşkınlıkla büyürken tekrar sinirlenmeye başladım,
"Sencer hayatıma dahil olmaya çalışma, korunmak için yerleştim ben bu eve. Hayatımdaki hiçbir olay seni ilgilendirmez. "
Kafasını anladığını belirtircesine salladı, Maria'ya seslendim,
"Bir şişe viski, iki bardak." Sencer gözlerini kısarakk bakışlarını bana çevirdi,
"Ben içmem."
Gözlerimi devirdim, biraz da üzülmüştüm.
"Ama içiyormuş gibi yaparım."
Gülümsedim, yap o zaman Sencer, beni yalnız bırakma.Sencer'in içiyormuş gibi yaptığı viskiden beş bardak içmiştim, kafamın hafiften güzel olduğunu hissediyordum. Sencer beni izliyordu, sigarasını yaktı, dudaklarını ıslattı. Bakışlarında hüzün vardı, ne idi bu hüzün Sencer? Acıyor musun bana yoksa denizde gördüğün olaydan sonra kapayamadın mı gözlerini bana? Bir ölümü izlemekten mi korktun? Uzun zamandır tanıyor gibiyim seni yada beni bir kez kurtardın diye sana çok mu bel bağladım? Sanki hep hayatımdaydın, sanki hep koruyordun beni. Korkuyorum Sencer, hayatıma dahil olursanız, size zarar vermesinden korkuyordum. İlk defa korunmak istiyorum Sencer, çok yoruldum, biraz dinlenmek istiyorum. Biraz müsaade et bana, sadece biraz dinlenip gideceğim.
"Biraz dinlenebilir miyim?" sorduğum soru ile kaşlarını çattı, konuşmasını beklemeden başımı omzuna yasladım, tanıdık kokusu vardı, huzur veren kokusuna aşinaydım sanki, sıcacıktı kokusu, belki vanilya gibiydi yada tarif edemeyeceğim kadar güzeldi. Göz kapaklarım yavaşça kısılırken,
"Dinlen mavi kuşum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nevrotik
Romancetepkisiz gözlerine baktım ikisininde, korku ve endişe vardı. Zeynep'in elinde bulunan küçük kağıda kaydı bakışlarım, titreyen elleriyle kağıdı parmak uçlarında bir o kadar da iğrenirken tutuyordu. Kağıdı elinden hızlıca çektim, ...