İZ

44 5 6
                                    

Kübra, Hauser ile beraber kamera odasına giderken Dedektif Sinem'i aramıştım. Kulübün önünde beklerken sigaramı ard arda içiyordum. Sencer yanıma geldi, yaktı bir sigara..
"Mekanınızda sıkıntı çıkarmak istemezdim. Bugün yaptığınız iyiliğin karşılığını elbette ödeyeceğim."
Siyahlarını çevirdi suratıma,
"İyiliği karşılık bekleyerek yapmam."
Dedektif Sinem mekana doğru ilerlerken çalan telefonunu kapattı,
"Kağıt nerede?" yorgunluğu sesindeki tınıdan belli oluyordu. Avucumun içinde hapsettiğim kağıdı verdim, delil poşetinin içine koyarken "inceleme başlatacağım" dedi.
Dedektif Sinem, yeni dedektif olmuştu, esmer küt saç kesimine sahip, hoş ve alımlı bir fiziği vardı, minyon tipi ile bir dedektif olduğuna inanamıyordum.
"Lahzen, konuşalım biraz." derken soğuk ifadesini tekrar yüzüne takınmıştı.
Kulüpten içeriye girdik, Sencer de dahil oldu, makanında yaşanan olaydan korkuyor olmalıydı. Kübra ve Zeynep de gelince masalardan birinde toplandık.
"Ormanda kadın cesedi bulundu. Yine kahverengi saçlı, mavi gözlü bir kadındı. Elleri önden bağlanmış, gözleri beyaz bir bez ile kapanmştı.Ellerinden birinin işaret parmağı camiiyi işaret ediyordu, bu ilk şüphelendiğimiz andı. Sağ avcunun içerisine yerleştirilmiş not bulduk."
Elindeki dosyanın içerisinden fotoğraf çıkararak önüme koydu. Kanlı ellerle yazıldığı belli olan bir nottu.
"Sen bana aitsin, bu da izim." parmak izi vardı sonunda yine, Dedektif Sinem devam etti,
" İz olunca bizde ensesini inceledik, aynı iz vardı.." dosyanın içerisinden bir fotoğraf daha çıkararak önüme koydu. Kadının çıplak bedeni ters çevirilmişti, saçları iki yana ayrılmış ensesinde bulunan yanık işaretini gördüm. Parmak izi.. O'nun izi... Elimi yanan enseme götürdüm. "Korkma, küçüğüm. Parmak izi Dünya'da sana ait olan tek izdir. Bu izi sana mühürleyeceğim, benim izim ölene kadar sende kalacak." kızmış demir enseme bastırıldığında ürperdim. Zihnim bana iğrenç oyunlarını oynuyordu yine. Ensemi sıvazlamaya devam ederken Kübra elini elime koydu, destek vermek istercesine.
"Ölümü nasıl olmuş?
Dedektif Sinem, derin nefes aldı. Bazı cevaplar zordu, bazı soruların çok zor olduğu gibi.
"Gözündeki bezi kaldırdığımız zaman gözlerinin yerinden tamamen oyulduğunu gördük, çok temiz bir şekilde yapılmış. İşin garip kısmı, gözleri oyulurken hala yaşıyor olması."
Zeynep sinirini dışarıya vurdu
"Orospu çocuğu." gözlerini Sencer'e çevirdi, beklediği tepkiyi almamıştı. Sencer, üzerindeki bakışı hissetti,
"Aynen öyle, orospu çocuğu." dediğinde ikizler güldü.
Dedektif Sinem devam etti,
"Tecavüz izlerine de rastladık. Ağzının içerisini açtığımız zaman, dilinin de aynı şekilde hala yaşıyorken kesildiğini de gördük. Aynı şekilde burnundan içeriye doğru, derisini yakan burnuna ağır hasar veren kimyasal maddeye rastlandı. Bu hala inceleme altında. Ölüm nedeni tüm bunların yanında.. Boğulma."
"Hala yaşarken mı acı çekti yani?" titrek ellerim saçlarımın arasına gidiyordu
"Maalesef öyle, daha önceki cinayetlerde bulunan notlarla karşılaştırıldı, parmak izi ve yazı stili %99 uyumlu. Bu noktadan itibaren aynı katilden bahsettiğimize eminiz ve evet tabikii parmak izi sisteminde arama yaptık fakat yaşan böyle bir insan yok ölmüş böyle bir insan da yok."
Dedektif Sinem konuşmadan bunaldığını belli ederek masadan kalkarken,
"Evine nöbete bir kaç polis gönderdik. Lütfen.." Biraz duraksadı ve devam etti. "Kendine çok dikkat et."
"Edeceğim, gelişmelerden beni haberdar edin kolay gelsin derken yolcu ettim.

Sencer konuşmanın sonuna kadar yanımızda bekledi, arada sırada sigarasını peş peşe yaktı, dişlerini her sıktığında yüz hattındaki kemikleri belirginleşti, parmağındaki gümüş yüzüklerini bazı bazı çıkardı ve geri taktı. Hayatımdaki herkese sıkıntı veriyordum, bugün ilk defa gördüğüm adama dahi.. Evden çıkmadan önce Sencer Demir'i internetten araştırmıştım, başarılı bir iş adamıydı, iç mimar tasarımcısıydı, yaptığı yurtdışındaki başarılı mimar tasarımları ile adını duyurmuştu. Hakkında çıkan kötü haberler yoktu, bu kadar önemli bir adamın mekanında 'seri katil' kelimesinin geçmesi dahi ina zarar verirdi, bu tür adamların korktuğu şeyleri elbette çok iyi biliyordum.

Kübra'ya döndüm,
"Kamera kayıtlarını inceledin mi?" Ellerini saçlarının arasına daldırdı, çokca sabır dileyen ruh hali vardı.
"Oros.."
Sencer hemen cık cıklamaya başladı. Kübra kendini elbette açıklayacaktı,
"Ben olmayan bir şeyi dillendirmmiyorum, olanı söylüyorum. Bu hakaret değil."
Sencer mantıksız açıklamasına göz devirdi,
"Annesinin suçu ne?"
Zeynep, Sencer'in cık cıklamasını hoş buluyor olmalıki,
"O zaman şerefsiz puşt diyelim."
Sencer bu sefer daha yüksek sesle cık cıkladı, gözlerini devirdi. Bakışları beni bulduğunda sigarasını yaktı ve bana doğru uzattı, parmaklarının arasından alarak dudaklarıma götürdüm. Konuşmaya başladı,
"Olayın ne olduğunu anlayamadım, fakat, sanırım, yanii." koskoca iş adamı iki kelimeyi bir araya getiremedi, kararsızlık sözcüklerini ardı ardına götürürken ellerini saçına götürdü, biraz oyalandı ve,
"Korunman gerekiyor yani... sanıyorumki tehlikedesin, evime gelmiştin." son cümleleri ikizlerin gözlerinin yuvalarından çıkmasına neden oldu. "Birçok odam var ve eğitimli korumalarım var, eğer senin içinde uygunsa tehlike geçene kadar misafirim olabilirsin." cümlelerini kurarken çok zorlanmış olacakki, derin nefes verdi..
"Kimsenin beni korumasına ihtiyacım yok. 28 yaşıma kadar kendi ayaklarımın üzerinde durdum ve durmaya da devam edeceğim Sencer Bey. Güçsüz bir kadın değilim, sizden daha iyi dövüşebildiğime de eminim. Siz korumalarınızı devreye sokun, ben kendimi korurum. Yardımlarınız için minnettarım ama bu teklifi hiç duymamış gibi davranacağım."
Sencer sannki bu tepkiyi bekliyor gibi salladı kafasını, Kübra'ya döndüm,
"Ee, kamera kayıtları?"
Kübra az önceki olayın şaşkınlığı ile alık alık bakarken,"
Kulübe girdiğin andan kağıdı bulduğun ana kadar tekrarlayan görüntü var."
Sencer ve hoş traşlı Hauser birbirlerine bakarken Hauser mahcubiyetle kafasını öne eğdi. Sencer atıldı,
"Tekrarlayan görüntü ne demek, ne tekrarlıyor?" siyahları koyuye dönerken..
Kübra söylemekten zorlanır gibi,
"Şey.." biraz daha kendisine müsaade etti " Sadece sahne de çello çaldığın an vardı. Saatlerce aynı görüntü tekrar etmiş."
Sencer'in sesi yükselirken gerilen yüz hattındaki kemikleri belirginleşti,
"Hauser, bu ne demek oluyor? Mekanda milyon tane koruma var?"
Küçük bir kahkaha attım,
"Bak, gördün mü demekki korumalarda bir işe yaramıyor."
Sencer siyahlarını öfkeyle doldururken Hauser devam etti,
"Kameralar hacklenmiş, profesyonel bir şekilde, o süre de güvenlik uyuyormuş."
Sencer son cümlenin etkisiyle adeta deliye döndü, siyahları şimdi gecenin en karanlık tonu olmuştu.
"Ne yapabileceğime bakacağım, irtibatta kalalım." iki elini de cebine atarken Hauser ile mekanın arka tarafına doğru ilerledi, uzun süre sessiz kalan Zeynep küçük bir ıslık çaldı, dudaklarını büzdü,
"Adama bak, ateş..."

Nevrotik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin