ODA

20 4 9
                                    

Büyük bir malikanenin önüne getirilmiştim zorla, dikdörtgen uzunlamasına doğru yaklaşık 800 m2 bir evdi. Boş olan odaları gözüküyordu, sırasıyla yaklaşık 10 tane oda gözüküyordu, camla kaplıydı duvarları. İkizler zorla getirmişlerdi, daha önce gördüğüm eve; Sencer Demir'in evine hatta öyleki istemem için Kübra nefesini tutmakla tehtid etmişti.
Evin en az kendi kadar büyük bahçesine adım attığımda beni son model arabalar karşıladı, bir modelin en az 3 renginden de vardı. Evin girişine doğru adım attığımda belki 10 tane takım elbiseli korumalar vardı.
Kapı açıldı, Sencer üzerinde salaş kıyafetleri ile selamladı bizi, demekki ev hali böyleydi, altında gri eşofman üstünde de beyaz kısa kollu bütün kaslı vücudunu sarmıştı.
"Hoşgeldiniz."
Geri adım attığımda Zeynep belimden tuttu, kulağıma fısıldadı;
"Bu sefer ikimiz nefesimizi tutarız."
İçeriye doğru girdim, birkaç kadın evin içerisinde bir kaç odaya girip çıkıp, toz alıyordu.
Dizi bir kaç oda ve kocaman uzunlamasına bir koridoru vardı, hastane koridoruna benzetmiştim.
Kübra;
"Çok teşekkür ederiz Sencer Bey. Korunaklı bir eve yada şehire geçinceye kadar Şila'nın burada kalması onun için daha güvenli olur."
Sencer gülümsedi,
"Önemli değil benim için, siz ikiniz de burada kalabilirsiniz, Şila kendini yalnız hissetmez."
İkizler sevinçle ellerini çarparken iki ağızdan da;
"Çok ısrar ettiğiniz için kalacağız Sencer Bey çok teşekkür ederiz."
Ters bir bakış attım;
"Burada güvende olacağımı nereden çıkardınız, daha güvenliği uyuyakalıyor adamın."
Sence gülümseyen ifadesini, kaşlarını çalmaya bırakırken;
"Güvenliğin içtiği kahve de uyku ilacına rastlandı, kanında ise yüksek dozda uyku ilacı vardı. Bu konuyu hala inceliyoruz."
Sencer daha fazla bir şey söylemeye gerek duymadan koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladı, sondaki odanın önünde durarak;
"Burası Şila'nın odası." yanındaki diğer iki odayı da işaret ederken, "bunlar da ikizlerin odası"

Odama ve Sencer 'e doğru ilerledim, önünde durdum, dikkatli bakışlarını yüzüme kenetledi,
yüzünde her zamanki ifadeden daha farklı bir hal vardı, tebessüm eder gibi, olduğu yerden memnun gibi.
"Bir şartım var." İşaret parmağımı havaya kaldırdım, beni taklit etti, işaret parmağını havaya kaldırdı,
"Tabii vardı, nedir o?"
"Evde kalmanın hakkını ödemek istiyorum. Kimseye minnet etmem ben. Kira olarak görebilirsiniz, temizlik işçiliği vs ne olursa bana söyleyin yapacağım."
Sencer gülüşünü suratına iyice yerleştirdi,
"Biliyorum, bunu tahmin etmiştim. Nasıl ödemen gerektiğini biliyorum, gece 12den sonra buluşalım olur mu?"
Kaşlarımı çattım, bakışlarım tedirginliği, Sencer mimiklerimi öyle dikkatli inceliyorduki,
"Saçmalama Lahzen." diyiverdi. Nereden anladı ya hu? Hislerimi o kadar mı belli ediyordum. İkizler yanıma gelirken Kübra gülerek kolumu dürttü,
"Ne düşündün Şila Allah aşkına ne düşündün?"
"Adam gece 12 falan diyor."
Sencer cık cıkladı kafasını iki yana salladı;
"Lahzen senin kafan yorulmuş git dinlen bence."
Bizi arkasında bırakarak yürümeye başladı.
Çantamdan sigara paketimi çıkarırken, arkasına bakmadan seslendi,
"Koridor da sigara içemezsin, odan da iç."
Korkarak etrafı inceledim, kesin evde kamera vardı ama beni nereden izliyordu,
"Kamerayla beni mi izliyorsun sen?"
Cevap vermeden ilerledi, devam ettim,
"Sencer robot olabilir mi? Hani böyle mimiklerinden ne hissettiğini anlıyor, ona göre bir şeyler söylüyor ya onlardan."
Zeynep güldü, Kübra biraz düşünceli bir şekilde Sencer'i seyrediyordu, Zeynep gülüşünü kahkahaya dönüştürürken,
"Yok artık amına koyim."
Sencer'in cık cıklaması koridor da yankılanırken ekledi;
"Lahzen, saçmalama."
Kübra hala çok derinleşmiş, bütün odasını Sencer'e vermişti. O kadar dikkatli inceliyorduki, Sencer'i bakışlarıyla öldürebilirdi, durdu ve ciddiyetle ağzındaki baklayı çıkardı,
"Eğer Sencer robotsa onu hacklesem ortaya nasıl bir şey çıkar?"
Sencer girişin yanındaki odaya girer kapısını kapattı, bizde odalarımıza girdik, bembeyaz odamın içerisinde yatak ve giyinme dolabı, büyük bir banyodan başka hiçbir şey yoktu. Yatağa uyandığım an kasmaktan yorulduğum kaslarım gevşedi, sızlamaya başladı.

Tebeşirler çizilmiş sek sek oyunun da çizgiye basmadan zıplamaya çalışıyordu, saçları her zıplayışında usulca havalanıyor alnına geri düşünüyordu,
"Erkekler sek sek oynamaz." dedi küçük kız, erkek çocuğu ona aldırmadan devam etti,
"Ben o tür kurallara inanmıyorum." Küçük kız anlamayan bakışlarla kafasını salladı.
"Büyüyünce ne olmak istersin?"
Küçük kız spor ayakkabılarını zemine sürterek taşları itiyordu.
"Bilmem, evimin babası olmak istiyorum." Çok bilmişliğin haklı gururuyla çenesini dikleştirdi.
"Sen ne olmak istiyorsun?" Zıplamaktan nefes nefese kalmış ses tonuyla.
Küçük kız durdu ve düşündü, işaret parmağıyla çenesine Küçük küçük vurdu,
"Im.. kuş olmak istiyorum, özgürce ordan oraya uçmak istiyorum, hem biliyor musun kuşlar bulutlara dokunuyorlarmış, biz de hep saklambaç oynuyoruz ya onlar da bulutlar da saklambaç oynuyorlarmış, kuş olalım mı?"
Erkek çocuk kahkaha attı,
"Olalım! O zaman sana Mavi Kuş dicem.🐦 "
Kanat gibi açtı kollarını, küçük küçük çırptı,
"Mavi kuş, Mavi kuş, Mavi kuş"

Uyandığımda ilk defa kabus görmediğimi fark ettim. Benim böyle bir anım yoktu, rüya bana ait olamayacak kadar güzel bir rüyaydı, mutluydu çocuklar, benim hiç olmadığım kadar. Yüksek ihtimalle bilinç altı zehrimin bana kurduğu tuzaklardan birisiydi yine.
Camdan dışarıya baktım, hava çoktan kararmıştı, telefonumun saatine baktım, 23.33dü. Ayağa kalktım ve duvar tamamen camla kaplıydı, bahçe de gezinen bir kaç koruma vardı görüş açımda.

Çello kutumun önündeki küçük gözünden kendi bestelediğim noktalara göz atmak için kağıdımı çıkardım. Bestemin adını uzun zamandır düşünüyordum, bugün bulmuştum;
'Acının Çığlığı'
Birkaç nota daha eklerken saat çoktan 12'ye gelmişti. Koridora çıktım. Biraz ileri de yemek masasında Sencer ve sarışın bir kadın oturuyordu, beraber aynı kağıdın üzerinde yoğunlaşmış, inceliyorlardı. Sencer'in bakışları beni bulunca,
"Seni bekliyorduk, gelsene." sesinin çıktığında kadın gözlerini bana çevirdi, bal küpü rengi gözleri hayran kalınasıydı. Masaya oturdum. O kadar alımlıydıki, sarı küt saçları dümdüz, gözleri bak rengindendir, ufacık, minnacıktı. Sencer eli ile beni işaret ederek;
"Sana bahsetmiştim, Şila Lahzen, Xuol da çalıyordu hani."
Kadın gülümsedi kafasını salladı, sağ elini bana doğru uzattı,
"Tanıştığıma memnun oldum, bende Vera."
"Temas sevmiyorum."
Hava da kalan elini masanın üzerine bıraktı, Sencer devam etti;
"Vera'ya kulübe gitmediğin zamanlar da ders vermeyi istiyorum, çello dersi."
Gözlerimi devirdim, evet hoş bir teklifti ama adamın yanında yaşarken sevgilisine çello dersi vermek biraz garibime gitmişti. Sencer kitlendi yüzümden çekti gözlerini;
"Vera benim öz kardeşim Lahzen. "
İşaret parmağımı Sencer'e doğru salladım,
"Şimdi anladım! Emin oldum artık! Sen robotun!"
Sencer gözlerini devirdi,
"Lahzen, saçmalama."
Vera kıpırdadı,
"Aslında çok haklısın Şila, o kadar duygusuzki bazen bende robot olduğunu düşünüyorum ama inan bana ne yazıkki değil."
Sencer kafasını iki yana salladı.
Vera'nın gülümseyen suratına eşlik ettim,
"Kabul ediyorum. Detayları mesaj olarak atsam olur mu?"

Vera'nın telefon numarasını aldıktan sonra, gerekli bilgileri mesaj olarak göndermiştim, odama gitmek için Vera ile vedalaştım. Odama doğru ilerlerken duvarlar da asılı birçok Mavi kuş çizimleri görmüştüm. Sanırım rüyam bu fotoğrafları beynime işlemişti.

Nevrotik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin