tepkisiz gözlerine baktım ikisininde, korku ve endişe vardı. Zeynep'in elinde bulunan küçük kağıda kaydı bakışlarım, titreyen elleriyle kağıdı parmak uçlarında bir o kadar da iğrenirken tutuyordu. Kağıdı elinden hızlıca çektim,
...
Kapımın birkaç kez tıklamasına uyandım. "Gel" diye seslendim mahmur sesimle, başım çatlıyordu, Sencer kapıyı araladı, "Seni bir yere götüreceğim.", Kafamı salladım, başım çatlarken gerçekten çatlıyor gibi hissederken gözlerimi açamıyordum, gözüme vuran ışık, başımı belki de yarabilirdi... "Akşamdan kalma ilacı alırım sana.", "Geliyorum, al n'olur bu ne amına koyim ya." Sencer cık cıklarken kapıyı sertçe kapattı suratıma.
Sıcak duş aldıktan sonra üstümü giyinerek dışarı çıktım, Sencer koridorda bekliyordu, ikizler de öyle. İkisiyle konuşmayı düşünmüyordum, yanıma gelip özür dahi dilememişlerdi. Selam dahi vermeden Sencer'e doğru ilerledim, "Gidelim." Kapıdan çıktığımız anda siyah spor araba kapıya yanaştı, Sencer arka kapıyı açtı, önce ikizler bindi sonra ben, Sencer şöför koltuğunun yanına oturdu, arabayı Hauser sürüyordu. "Günaydın Hauser." Sencer ters bakış attı, Hauser gülümsedi, "Günaydın Lahzen Hanım, iyi uyudunuz mu?" "Uyuyamadım." Sencer kafasını iki yana salladı, "Mışıl mışıl uyudu.." "Sende gece çok içtin, iyi uyudun mu Sencer?" "Öyle içtimki, nasıl sızmışım anlatamam." Gülümsedi, gülümseme ile karşılık verdim, tık doğdu güneşim. Hauser ters bakış atarak, "Ama siz içmezsinizki Sencer Bey?" Kahkaha attım, Sencer gülümsemeye devam ediyordu, "Sür Hauser sür"
Hareket ettiğimizde midemin kalktığını hissediyordum, sessizce ve kendimi sakin tutmaya çalışırken gideceğimiz yere varmayı bekliyordum. Kalp atışlarımı kontrol etmekte zorluk çekiyordum, derin bi nefes aldım, Sencer ön koltuktan arkaya doğru bir dal sigara uzattı, yakmıştı sigarayı, dudaklarıma yerleştirdim. Sakin ol Lahzen. İkizler yol boyunca hiç kohuşmamıştı. Bakışlarını üzerimde hissetsem dahi göz göze gelmemeye çalıştım. Ara sıra kendi aralarında fısıldayarak konuşuyorlardı.
Dağın ortasında küçük bir kulübenin önünde durduk, önca Hauser indi, sonra yavaşça biz indik, Sencer yanıma geldi, arkasına aldı beni. Kulübeye doğru ilerlediğimizde, içerideki iki koruma dışarıya çıktı, kafalarını öne eğerek, "Hoşgeldiniz Efendim." İçeriye girdim, bomboş tahtadan yapılmış bir kulübeydi, ışık dahi yoktu, tahtalarla çevirili bir kutu gibiydi. Elleri bağlı sandalye de oturan adama kaydı bakışlarım. Kolları arkadan bağlanmış, yüzü gözü kan içindeydi, yüzünü ve gözünü kanlardan dolayı göremiyordum, kaşının ve dudağının yanının patladığını görebiliyordum, elmacık kemiklerinde morarıklar ve derin çizikler vardı. Midemin kasıldığını hissettim. Sencer siyah deri ceketini üzerinden çıkardı, Hauser'e uzattı. İğrenir yüz ifadesiyle, ayakkabısının ucuyla bacağına vurdu adamın, içi geçmiş adam küfür ederek ayıldı, önce etrafına baktı, hala bu kabusta olup olmadığını merak eder gibi. Gözleri beni buldu, uzun sakallarının örttüğü dudaklarıyla gülümsedi, "Mavi." Midem bulandı, kalp atışım hızlandı ama korkmadım. Yanın yaklaştım, açıkta kalan boynunu kokladım, yoğun kan kokusu vardı ama O'nun kokusu yoktu. Hareketimle titredi adam. "Sen O'nun kadınısın." Sencer, kazağının kolunu sıyırdı, yumruk yaptığı eliyle, çenesine sert yumruk attı, parmağında bulunun yüzükleri, adamın çenesinin delinmesine neden oldu. Sencer'in kolundan tutarak geri çektim, adama yaklaştım, "Söyle bakalım bana, sen kimsin?" "Hiç kimseyim." Sencer'i işaret ettim, sonra Hauser'ı, "Eğer söylemezsen, ikisi alacak canını. Azraillerin." Öksürdü, korkusu çok derinden hissediliyordu, öteceksin. Hauser'a baktığında titredi, arkamı döndüm, Hauser'in elinde sivri bir bıçak vardı, elinde çeviriyordu. Ayağa kalktım ve elinden aldım bıcağı, adamın önüne oturdum tekrar, "Kimsin?" Adam kafasını salladı, "Orospu." Elimdeki bıçağı baldırına sapladım, acı çığlıklar atıyordu, küfürler ederken bağırıyordu, "Kimsin sen?" Kafasını salladı, "Ben hiçbir şey bilmiyorum ben." "Evsiz misin sen?" Bakışları yüzümü buldu, korku içindeydi. Anlamıştım, O'nun kullandığı piyonlar evsiz insanlardan oluşuyordu, yüzünü göstermediği evsizlere belirli ücret karşılığında işler yaptırıyordu, cesetleri toplatmak veya gömdürmek gibi. Adamın arkasına doğru ilerledim, halatları tuttum elimde, "Seninle bir daha iletişime geçecek çünkü görevini başarıyla tamamladın." Halatları elimdeki bıçakla keserken, Sencer kolumu tuttu, "Sakın bana karışma." Adamın kolundan tutarak, kalkmasına yardım ettim, kulağına doğru eğildim, "O'na söyle, ben O'nun kadını değilim. Şimdi git ve söyle O'na yakalayabilirse yakalasın beni." Sencer kolumdan tuttu, elini sertçe ittim. "Sakın lafımı ikiletme Sencer." ikizler şaşkın gözlerle izliyordu olanları, dönüştüğüm kişiyi. Adamı kapıdan dışarıya doğru fırlattım, "Eskiden o avcıydı bende av." Adam sendeleyerek kulübeden uzaklaşırken bağırdım, "Şimdi ben avcıyım, O'da av."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Derin nefes alırken, sigaramdan bir dal aldım, dudaklarıma yerleştirdim, "Gidelim."
Eve geldiğimizde iğrenerek ellerimi yıkadım, koridordaki masalardan birine geçerek, kendime viski çıkardım, Sencer yanıma geldi, "Koruma sayısını arttıralım." Viskimi yudumlarken, "Sormayacak mısın?" "28 yaşına gelmiş herşeyle tek mücadele etmişsin, sen ne yapacağını bilirsin. Sadece her kararındaki arkanda duracağımı bilmeni istiyorum. Yardıma ihtiyacın olduğunda yanındayım, birçok koruma ile beraber. Bunu bilsen yeterli." Gülümsedim, işte aradığım kan. İşte kadını güçsüz görmeyen o adam..
Denizin kıyısında oturuyordu genç adam, kız gelip yanına oturdu. Genç adam elindeki bira şişesinden bir yudum aldı, kız başını genç adamın omzuna yasladı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Genç adam eliyle sarmaladı belini kızın, "Ne oldu Mavi Kuşum, anlat bana." ses tonundaki sakinlik, rahatlamasını ister gibiydi. "Annem.." hıçkırarak ağlamaları yüksek sese dönüştü, devam etti, "O pis adamla evlenecekmiş. Adam belini tuttuğu elini sıkıca kavradı. "Kurtaracağım seni, babamın işini 18 yaşıma bastığımda devralacağım, pislik bir iş biliyorsun ama ikimize de bakmam gerekiyor. 1 sene kaldı dayan, evleneceğim seninle. Özgür bir kuş yapacağım seni." Kız, genç adamın dudaklarına yaklaştı, küçük bir buse kondurdu. "Beni koruyacaksın değil mi?" nefesleri birbirine karışmıştı, genç adam sarıldı kızın bedenine, "Seni koruyacağım, her ne olursa olsun." Kokladı kahverengi uzun saçlarını, ciğerlerine hapsetmek ister gibi.