NOT

22 5 0
                                    

Karanlıktı, çok karanlık. Birkaç inleme sesi duyuyordum, acı dolu. Gözlerimi açsam dahi koca bir karanlığın içine hapsolmuştum, iniltiler kulağıma ve ruhuma acı çektiriyordu. Boynuma doğru gelen sıcak nefesle irkildim. Sigara kokusu ve ter kokusu yoğundu, aşina koku.. dudaklarının hareketliliğini iğrenç bir şekilde duyuyordum,
"Mavi"
Azgın ses tonu hırıltılı çıkmıştı, bütün tüylerimi diken diken ederken midem bulandı, ensemde hissettim parmaklarını, yanan bölgenin üzerinde gezdi birkaç parmağı,
"Böyle olsun istemedim, sadece bana ait olmanı istedim." sesinin boğuklaştığını hissettim, parmakları yanan ensemden göğüs kafesime doğru inerken burnunu çekme sesi yoğunlaşmaya başladı, ağlıyordu. Hızlı bir şekilde bedenimi soğuk zemine yastırdı ve üzerime ağırlığını yasladı. Kendimi kurtarmak istercesine çırptığım bacaklarımı tuttu.
"Hasta orospu çocuğu hastasın sen" acı dolu tiz bir çığlık attığımda soğuk cisim dudaklarıma dayandı...
"Benimsin Mavi, sadece benim."
Dudaklarımda hissettiğim acı başımı döndürürken, boğazıma doğru akan sıcaklığı hissediyordum, ağzıma dolan kan tadı midemi bulandırdı.
"Lütfen, bana dokunma."
Gözyaşlarım yanaklarımı her ıslattığında yüzüme sert tokatlar atıyordu. Ne çığlık atabiliyordum, ne de acımı gözyaşlarım ile dışarıya bırakabiliyordum.

Yaşam zaten tutsaklıktı, ben neyiydim?

Gözlerimi korkuyla açtığımda odamdaydım, kanepenin üzerine yığılmış kalmıştım. Ensemden aşağıya doğru ter akıyordu, doğruldum, başucumda olan sigara paketimden bir dal yaktım. Uyumak acı vericiydi, uyanık kalmak ise kabusum. Kayboldum ben, kimsenin beni bulmasını istemeyerek yok olmak istiyordum. Gördüğüm kabuslar anılarımı canlandırıyordu, zihnim her gece bir kez ve bir kez daha bana anılarımı yaşatmaktan zevk alıyordu. Zihin, insanın en büyük düşmanı ve en büyük karanlığıydı. Herşeyle yüzleşecek cesaretim vardı ama zihnimde yüzleşecek cesaretim hiçbir zaman olmadı.

Notu bulduğum zamanın üzerinden bir hafta geçmişti, seri katile dair hiçbir iz yoktu. Kulüpte çalmaya devam ediyordum ama Sencer'i o günden sonra hiç göremedim. Adam bana kızmış olmalıydı, mekanı satmış gitmiş olabilir miydi? Bugün ikizler ile beraber hiçbir şey yokmuşcasına kahvaltı yapma kararı almıştık, hızlıca duş alıp çıkmam gerekiyordu, hatta 15 dakika kadar geç kalmıştım.
Sıcak suyu açtım ve altına girdim, suyun bedenimde olan bütün kirliliği akıp götürmesi için dua ettim, bedenime işleyen kir, akıp gitmeyecek kadar büyüktü. Kapının büyük bir gürültü ile açıldığını duydum, suyu kapattım ve seslendim,
"Zeynep?" ikizler kahvaltıya geç kaldığım için evimi basmışlardı kesin, cevap gelmedi, devam ettim,
"Kübra?"
yine ses yoktu vücudum ürperdi, korku bedenime hücum etti,
"Kızlar şaka kaldıramam." ayak sesleri devam etti ve kapı tekrar açılıp kapandı, bornozumu vücuduma dolayarak dışarıya çıktım, kimse yoktu. Telefonumu aldım, Zeynep'i aradım,
"Kızım salak mısınız? Ödüm koptu neredesiniz?"
Zeynep küçük bir kahkaha attı,
"Ne diyon Şila bi milyon mu oldun? seni bekliyoruz, neredesin?"
Gözlerim kanepenin üzerindeki beyaz zarfa ilişti, korkak adımlarla ilerlerken nefesimi tuttum. Zarfı elime aldığımda kalp atışımın sesini duyabiliyordum, açtım, kanlı parmak izi vardı,

'İzim sende kaldı küçüğüm.'

'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Nevrotik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin