GEÇMİŞ

18 2 7
                                    

Gözlerimi doğan güneşin sıcaklığına açtığımda, Sencer'in hala yanımda uyuduğunu gördüm, güneşin yansıması sakallarının arasındaki kızıllıkları ortaya çıkarıyordu, kirpikleri o kadar uzunduki, kapattığında göz altlarına değiyordu, bir süre baktım yüzüne, kurtarıcımın yüzüne. Azrail'im demiştim ilk gördüğümde, nerden bilecektim koruyucu meleğim olduğunu.

Açmadan gözlerini konuşmaya başladığında yerimden zıpladım,

"Öyle bakacak mısın bana?"

"Manyak mısın Sencer ödüm koptu."

Gülümsedi kalın dudakları, sakallarının arasında ortaya çıkmayı bekleyen gamzesini ilk defa görmüştüm. Elimi götürdüm, gamzesinin üzerinde gezdirdim. Bir şey var sende Sencer, sana hemen böyle bağlanamam, ruhumun bir yerinde bir yer, zaten sana hep sahip olduğumu söylüyor, kulak veriyorum o sese bazen, diyorumki nasıl olacak, ben ömrümü bataklıkta geçirdim, bazende diyorumki evet Sencer, geçmişimden beri sendeydim, sen hep benim yanımdaydın koruyordun kolluyordun beni.

Uzattığım elime buse kondurdu.

"Bir şey var sende Sencer, beni kendime getiriyor, ölmüş ruhumu aydınlatıyor, bir şey var sende, doyamamışım gibi hiç doyamıyorum gibi. Beni kendime getiriyorsun. Evet ya diyorum yaşamak bu, evet diyorum böyle nefes alınıyordu. Ya diyorumki evet, evet huzur buydu."

Gülümsedi, uzandı dudaklarıma buse bıraktı. Bütün bedenim titredi, karnımda, midem de karıncalanma hissettim. Sahi bu beden, bu duyguları hiç biliyor muydu?

"Sen böyle ne hissediyorsan tak tak söyleyecek misin?

"Kötü bir şey mi bu?"

"Kötü bir şey güzelim" elini kalbimin üzerine götürdü, kalp atışı çok hızlıydı, sanki yollarda koşmuş ve derin nefes almak için dinleniyor gibiydi.

"Kötü bir şey güzelim, kalbim bozulacak."

Gülümsedim,

"Biliyor musun Sencer?"

"Neyi kuşum?"

"Ben senin yanında çok mutluyum."

Mutluyum.. bu kelimeyi insanlar kullandığı zaman anlamazdım onları, bana yabancı bir kelimeydi, nasıl hissedilir bilmiyordum, belki hissettim, annem bana sarılırken, annem bana gülümserken ama zihnim herşeyi yeni öğrenmeye başlayan bebekler gibi.

"Sen buraya ne zaman geldin?"

Duraksadı, parıldayan siyahları donuklaştı, yattığı yerde doğruldu,

"Kuşum..."

Bir elimi tuttu, işaret parmağı ile sıvazlamaya başladı.

"Hiçbir şey hatırlamıyor musun kuşum?"

Neyi hatırlamam gerekiyordu... duraksadım...

"Sencer neler oluyor?"

Korkmaya başlamıştım, Sencer'in panikli ruh hali tedirgin olmama sebep olmuştu, ayağa kalktım, odamın içerisinde tur atarken yerde dura krmızı elbisem dikkatimi çekti, o anda zihnim bana her şeyi hatırlattı.. gözleri, olmaya gözleri. Dengemi kurmakta zorluk çekerken dizlerimin üzerine düştüm.

"Sencer, hayır hayır kabustu o. Hayır hayır."

Koşarak yatağın içerisine girdim, örtümü kafama kadar çektim,

"Uyuyalım Sencer, o kabustu, bu da rüya. Hadi uyuyalım."

Bütün vücudu titremeye başladı, midemin bulandığını hissedebiliyordum, başım dönmeye başladı, herşey kabustu evet evet bu da bir rüya.

"Sencer hadi uyu hadi."

"Kuşum.." ses tonundaki acınası tını bütün gerçekliği tokat gibi suratıma çarptı.

Ayağa kalktım, ellerimle oynamaya başladım,

"Benim yüzümden,  benim yüzümden oldu. Ben öldürdüm, ben sebep oldum."

Sencer yatağın içerisinden çıktı, sarıldı bedenime. İrkildi tüm vücudum. Bedenimi saran ellerini çektim,

"Benim yüzümden oldu! Ben yaptım."

İçimde çıkmak için bekleyen çığlığı göğüs kafesimin ardına sakladım.  İçimde bir canavar vardı, çıkıp herşeyi yok etmek isteyen.. herşeyi unutam zihnim, bi çift gözleri unutamadı.

Ben kendime yenik düştüm, bir gece gördüğüm tek bir rüya, bu savaşı benim kazanacağını söylemişti. Annemin söylediği gibi, kalbimin sesini dinledim. Başaramadım, benim yüzümden, bir kadın... bir kadının bütün ömrünü çaldım, ben yaptım.

Ellerimi saçlarıma götürdüm, yolmak istiyordum bütün zihnimi, bedenimden ayırmak kenara koymak istiyordum bütün zihnimi.

Kafama sert darbeler indirmeye başladım, yok olmasını istediğim zihnimi sanki küçük ellerimle yok edebilecekmişim gibi, öldürebilecekmişim gibi.

Kolumu tutan sakinleşmem için yalvaran Sencer'in sesini duyabiliyordum ama çok derinden gelen uğultulu bir sesti anlam veremiyordum.

"Ben yaptım, ben yaptım, benim yüzümden oldu."

Sencer'in ellerini tuttum,

"Ben bir kadının hayatına son verdim."

Göğüs kafesimde, kalbimde, bir şeylerin acıdığını, bir şeylerin bana sancı verdiğini hissediyordum, kalbimi söküp atmak istercesine vuruyordum. En son gördüğüm odaya giren beyaz gömlekli bir kadın ve en son hissettiğim kolumda derin bir acıydı. Gözlerimi rüyalarıma kapattım çünkü yaşadığım gerçeklik kabuslarımdan da beterdi.

Kavga seslerine, yükselen seslere gözümü açtığımda sesin odamın dışından geldiğini fark ettim, yatağımdan kalktım odamın kapısına doğru ilerlerken Sencer'in sesini duydum,

"Bunları görmemesi gerekiyor Kübra?"

"Zaten görmez ama bir terslik olduğunun farkında değil misin?"

"Ne yapmam gerekiyor sen söyle bana!"

"O'na her şeyi anlatmamız gerekiyor! Bize yardım edebilecek sadece O."

Kübra ile hararetli bir tartışma içerisindeydi. Zeynep araya girdi bu sefer,

"Mavi hiçbir şeyi hatırlamadığı müddetçe hiçbir bok yapamayız. Neler oluyor amına koyayım?"

Sencer girdi söze,

"Mavi'nin bir şeyler hatırlaması demek hepimize tekrar siktiri çekmek demek!"

Bir şeylerin kırılma sesi geldiğinde dışarıya çıktım,  beni gördüklerinde konuşmayı durdular.

Sencer koridordaki büyük vazonun önündeydi, vazo yerde paramparçaydı.

"Neler oluyor?"

Hepsi susmuş sadece bana bakıyordu.

"Neler oluyor dedim amına koyim lal mı oldunuz?"

Kübra aniden bağırmaya başladı,

"Ne ne oluyor Lahzen! Neler oluyor görmüyor musun?"

Zeynep, Kübra'nın kolundan tutarak sakinleştirmeye çalışıyordu.

Gerçekten neler oluyordu, bir şeyleri hatırladığım zaman hepsini hayatımdan çıkaracağım ne olmuş olabilir...

Nevrotik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin