KOKU

22 4 25
                                    

Bazen hayat bir uçurumun kenarına götürüyor seni, diyorki;
Atla eğer atlayamazsan karşıya geç.
İkisini de yapamıyorsun. Zaman bir karar vermeni beklemeden, bir plan oluşturmana izin vermeden akıp gidiyor, hayat vuruyor sırtından hafifçe, düşüyorsun uçurumun en dibine.
Zaman geçiyor, yarana merhem olmuyor. Sen sadece düştüğün ve ayağa kalkamadığın ile kalıyorsun.

"Mavi" duyduğum sesle irkildi bütün bedenim, "Mavi" tekrarladı ismimi pis ağzının içerisinde, cevap vermedim, bütün olanları kaldıramıyordum. Kıyafetim bedenimden sökülüp atıldı, sırtımda hissettiğim sıcaklık midemi bulandırdı, göğüslerim açıkta kalmıştı, kendimi savunamıyordum, savunacak gücüm de kalmamıştı. İğrenç dudakları sırtımı açlıkla öpüyordu. Ağlamayacaksın, her gözyaşı suratıma inen tokattı.

Uzaklaştı, adımlarının benden uzaklaştığını duyduğumda nefes aldım, aniden sırtımda acı hissettim. Öyle bir acıydıki gözyaşlarım istemsizce aktı, bir kez daha vurdu sırtıma.
"Yapma Lütfen"
Durmuyordu, şiddetkenmeye başladı. Kemer yada kırbaç olduğunu düşündüğüm şeyle sırtıma her indirdiği darbe de çığlıklar atıyordum. Arkamı döndüm, ellerimle bedenini aradım. Ayakkabılarını bulduğumda bacaklarına sarıldım, "N'olur dur artık."

Eğildi sıkıca sarıldı bedenime,
"Bana bunu yaptırıyorsun Mavi." Elleriyle saçlarımı avucunun içerisinde topladı, dudaklarıma yapıştı pis dudakları. Tepki vermedim, saçlarımdan sürüklemeye başladı, olduğumuz yerde sesi yankılanıyordu;
"Beni ne zaman seveceksin Mavi? Ne zaman kendi rızanla benim kadınım olacaksın?" Öfkesinden korkuyordum, güçlü kadın imajı çizemezdim. Öfkesi bedenime zarar veriyordu. Saçlarımın diplerinde bayılmama neden olacak kadar büyük bir acı vardı.

Bacaklarımı kavradı, iki yana ayırdı. Baldırlarımın iç kısmına küçük öpücükler kondurdu, belimden akan sıcak kanı hissedebiliyordum, belki 10 kez vurmuştu sırtıma..

Zaten kapalı olan gözlerimi yumdum, yapacak başka hiçbir şeyim yoktu, zaten kapalı olan gözlerimi, ruhumun görmesini istemediğim anlarına kapatıyordum. Baldırlarımın iç kısmının yanmaya başladığını hissettim, acı beynime nüfus etti. Sanırım duyduğum şey çakmak sesiydi. Baldırlarımın iç kısmını yakıyordu, acıya dayanmayan bedenim kendini bırakırken;
"Sana benden başkası sahip olacak olursa bu iğrençliği görüp vazgeçecek Mavi. Benden başkası sana dokunamayacak."

Uyandığımda kan ter içindeydim, küfürler savurdum. Yatağımın yanında gece bıraktığım sigara paketimden bir dal çıkararak yaktım. Camın önüne doğru yürüdüm, henüz camı kapattıracak perde istememiştim, böylesi hoşuma gidiyordu. Sağ köşe de koruma ile konuşan Sencer'i gördüm, ev haliyleydi, henüz dışarıya çıkmamıştı demekki, camımın önüne işaret ederek korumaya bir şeyler anlatıyordu, pür dikkat yakışıklılığını izlerken kafasını aniden bana çevirdi, afalladım, bir kaç dakika gözlerini ayırmadan inceledi. Üzerime baktım, açıkta bir şey mi vardı, siyah saten pijamalarım vardı. Dudaklarımı oynatarak kendimin dahi duyamayacağım bir şekilde seslendim;
"Çay var simit var ne bakıyorsun?"
Sencer gülümsedi, ne yani söylediğimi anlamış mıydı? Kaşlarımı çattım, Sencer beni taklit ederek yapmacık tavırla kaşlarını çattı, onun bu sevimli haline istemesizce gülümsedim, siyah saçlarına götürdü elini, alt dudağını ısırdı, kafasını iki yana salladı. Birkaç anlayamadığım cümle mırıldandı, e Sencer kadar akıllı değildim.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Nevrotik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin