Hayatta binlerce ihtimal vardır. Bir kişiyi bu ihtimaller oluşturur.
Olanların her birini biz seçemeyiz bazılarını yanımızdakiler bizim için seçer. Her ikisi için de kendimize de başkasına da direnmek bize bakar. Bakar bakmasına ama her şey o kadar kolay değildir. Her bir direniş bizden bir parça alır. Sorun da budur direnmeli miyiz? Yoksa sadece doğal akışı mı takip etmeliyiz?
Hep daha iyiye giden bir yol vardır. O yola varamadığımız için geriye bakarız. Binlerce ölü var olmamış olasılık için iç çekeriz. Bazılarımız öyle ya da böyle bir şekilde bulmuştur kendi acabasız hayatını. Ben onlardan değildim.
Ben yaşarken çok düş görmüştüm bir tanesi ölü diğerleriyse sahteydi. Güzel bir hayatım olsun istedim. Şaşılacak şey değil her birimiz istemiyor muyduk? Hem de nasıl. Hepimiz savaşı bundan değil mi? Mutlu olmak. Mutlu sona kavuşmak? Ama nasıl?
Peki ya hak ediyor muyduk bu sonu? Çoğumuz için evet derdim hemen buna. Peki ya ben?
Pekala tamam! Bugün tüm bu düşüncelerin içine girmemeye karar verdim! Hepsi buydu. Melankolikliğim hep bir yanımda olsa da sanırım güneş hafifçe sızdığı perdeden yüzüme güzel vuruyordu bu iyi gelmişti. Kötü olan her şeye rağmen güzel olsun istiyordum bugün çünkü çok yakında her şey çok kötü olacaktı. İçimdeki hisle irkilmiştim. Bugün saat on hiç olmasın istiyordum. Murat'a buraya kadar hikayemi anlatmıştım ama şimdiden sonrasına dilim nasıl dönecekti bilmiyorum.
Düşünme. Düşünme. Düşünme. Pekala, demiştim iç sesime iyi bir tavsiye vermiyorsun ama pekala.
Ne kadardır uyuduğumu bilmediğim için yanımda şarjı azalmış telefonuma bakmıştım. Gördüğüm şeyle tahminlerim uçup gitmişti ya bir saat uyumuştum ya da bir gün bir saat. Sonra mesajlarda Jülide'nin yine bana bir yığın mesaj attığını görünce ikinci şıkkın doğru olduğunu anlamıştım. Jülide'nin aklına bu kadar uyuyabileceğim gelmezdi. Ne de olsa günde maksimum iki üç saat uyurdum.
"Müge??? Cevap ver hello!!!"
"Telefonu açmazsan yazarım böyle hah işte görürsün sen şimdi. Bütün gün hastanede ne yaptıysam hepsini bir bir anlatacağım. İlk önce şırıngamı nasıl ayarladığımdan başlarım."
"Şaka. Ama yaparım."
Bir fotoğraf atmıştı sanırım mesaiden önce çekmişti fotoğrafı. Evcil kirpimle yan yana olduğu kameranın dibine girdikleri bir pozdu bu. "Küçük serseri ve ben teyzesini üzmüyor hiç. Senin gibi değil yani." Demişti sonra da.
Hızlı hızlı geçiyordum mesajları ama fotoğrafta çok durmuştum. İkisini de şimdiden çok özlemiştim. Daha önce de bir iki gün hiç telefona bakmamışlığım olmuştu ama bu kadar telaşlandığını görmemiştim. Belki de söyleyecek bir şeyleri vardı.
Ona hemen cevap vermiştim. İyi olduğumu ve şimdilik her şeyin yolunda olduğunu kirpimi ve onu çok çok özlediğimi yazmıştım. Yazarken neredeyse ağlayacaktım. Jülide'yi özlüyordum. O neredeyse tüm hikayemi bilen ve beni seven tek kişiydi. Tek arkadaşımdı. Her şeyim oydu. Kimsenin kimse için girmeyeceği tehlikeye girmişti benim için. Bırakmamıştı beni. Bırakır sanmıştım. Belki de onun sevecenliği yüzünden hala umut ediyordum. Hala beni sevmesinin mümkün olmadığını kendi ağzından söyleyen bu konu hakkında hiç açık kapı bırakmayan adam için belki diyordum.
Aklıma dün geliyordu, utanıyordum. Bedenimi görmüş, ayağıma sardığım bıçağı fark etmiş eski eşimden utanmak kötü hissettiriyordu. Ayağa kalkmıştım koridoru geçmiş geçerken de Murat'ın kapılı odasına bakmış elimi kapıya koymuştum. Ah ergenin tekiydim ben.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek ve Üstü
RomanceMüge türlü yalanlar ve sakladığı geçmişiyle, iki yıllık evlilik sonrası terk ettiği eşine altı yıl sonra dönmeye karar verir. Herkes Müge'yi daha iyi bir hayat eşini ve dostlarını bıraktığını sanırken aslında gerçek bambaşkadır. Büyük bir aşkla evl...