Çabaladıkça hiçbir yere hareket edemiyordum, üstelik bu yalnız şimdi değil çok uzun zamandır böyleydi. Kendimden kilometrelerce uzakta olmalıydım.
Zihnim bulanıyordu, kulağıma gelen mırıltıları anlayamıyordum. Algım seslere kapanıyordu en azından benim duyumsadığım bir şey yoktu. Kapım tekrar çalınmış mıydı yoksa çalınmamış mıydı? Bilmiyordum ki. Bilecek halim yoktu. Aç mıydım? Uykusuz muydum? Bir önemi kalmış mıydı ki? Artık tek hissettiğim üşüdüğümdü.
Çok üşüyordum.
"Kalk" demeseydi ablam bana kalkmazdım da zaten. Sözünü dinlemezsen kızacak gibiydi. İkiletmek istememiştim onu.Yine bu kadar zamanda bir yerden sonra gözümü tavana dikmek iyi geldi diyebilirdim. Duvar kalbimi kırmıyordu hiçbir şey olduğu yoktu boşluğa bakınca. Alıştığım bir şeydi bu durum, tek konakladığım yer orasıydı, artık beni bir tek orası kabul ediyordu.
Kalkmıştım. Saçlarım ağır gelmişti o an anlamıştım ki uzun süredir yıkanmamıştım. Normal şartlarda tek bir an dahi bakımsız duramazdım, saçlarım temiz olsa bile şüphe eder gidip geri yıkardım. Murat takılırdı bana o zamanlar su faturasının hepsi senden derdi. Gülerdim.
Kapının anahtar deliğini çevirmiştim ve açmıştım. Ayaklarım biraz uyuşmuştu ama bunu es geçmiştim.
Kulaklarıma sesler dolmuştu. Duymak için duraksamıştım. Zihnim yeni açılıyordu ne de olsa. İzin veriyordum kendisine gelmesi için.
Murat'ın sesini duymuştum. Aşağıdaydı gelmişti. Geleli ne kadar olmuştu?
Konuşmaları takip ediyordum. Aslı ve Kerem'de aşağıdaydı. Başkası var mıydı? Var olma düşüncesi boş midemi büzüştürmüştü. Anladığım kadarıyla yoktu. Yutkunarak adımımı merdivenlerde ilerletmiştim. Susamıştım. Su içecektim. Üstümde hala Murat'ın bana önceden giydirdiği gülen bir tişört vardı altımdaysa sıradan bir eşofman.
Ne konuştuklarını bilmiyordum çözmek için de bir çaba harcadığım yoktu zaten görüş alanına bile çok sonradan girmiştim. Adımlarım o kadar yavaştı ki bir hayalet gibi süzülmüştüm mutfağa.
Buzdolabının kapısını oldukça yavaş bir şekilde açmıştım. Su şişesini çıkartmıştım yarısı boş yarısı doluydu. Şişenin üstünde su damlacıkları vardı mavi kapağı sımsıkı kapalıydı. Elime almıştım suyu tezgaha koymuştum sonra. Bardak alıp da en nihayetinde önümü salona çevirmek zorunda kalmıştım. Odaklanmaya çalışıyordum böyle olurken nefesimi kontrol etmek veya şimdi açılan ve kapanan göz kapaklarımın hareketini bile zor geliyordu, otomatik ilerlemesi gereken tüm bu faaliyetleri kendi kendime yapıyordum. Aksi nasıldı hatırlamıyordum.
"Müge?" demişti birisi. Kimin sesi olduğunu anlamak için önüme bakmıştım. Hah Murat'tı bu. Durmuş halimi sorguluyor gibiydi. Tuhaf gözüküyordum, yok hayır pis gözüküyordum. Saçlarım yüzüme yapışıyordu. Gözlerimde bir his yoktu. Öylece bakıyordum sadece hiçbir anlam ifade etmeden bakıyordum. O öyle can yakıcı bir hayal kadar güzel gözükürken ben şimdi tüm yenilgilerin sembolüymüş gibi yaşlanmış ve çürümüş olarak olduğum yerde dikiliyordum.
Ne kadar tuhaf durduğumu açıkçası bilmiyordum sadece bana birkaç kez daha seslendiğini ama benim ondan taraf olmadan şişenin kapağını açmaya oldukça odaklandığımı biliyordum. Arkasını dönmüştü Murat benden yanıt alamayınca, aramızda bir tek tezgah vardı onunla. Aslı ve Kerem'e sorarcasına bakıyordu. "Bir şey mi oldu?" diyordu arkasındakilere hesap sorarak sesi dostça çıkmamıştı.
Aslı "Odasından çıkmadı bilmiyorum ne olduğunu." Demişti kendisini savunuyordu hala ama yine de konuşurken tedirgindi.
"Niye çıkmadı? Kerem? Bir şey olmadığına emin misiniz?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek ve Üstü
RomanceMüge türlü yalanlar ve sakladığı geçmişiyle, iki yıllık evlilik sonrası terk ettiği eşine altı yıl sonra dönmeye karar verir. Herkes Müge'yi daha iyi bir hayat eşini ve dostlarını bıraktığını sanırken aslında gerçek bambaşkadır. Büyük bir aşkla evl...