büyücülük okullarının her sene eylülün ilk haftası açılmasından dolayı jisung'un doğum günü ikinci haftaya denk gelirdi. geçen sene omelas'a yeni geldiği için henüz arkadaşlarıyla yakınlaşmadığından dolayı doğum günü çok sıradan geçmişti. o yüzden bu senenin daha farklı ve güzel geçeceğine dair umutlanmadan edemeyerek başlamıştı güne. on dört eylül, cuma gününe denk gelmişti bu sene ama ders işleyeceği için bir problem görmüyordu. zaten genelde hafta içine denk gelirdi doğum günü, alışkındı o yüzden.
sabah uyanıp da yemekhaneye gittiği gibi arkadaşları teker teker doğum gününü kutlamıştı. jisung geçen seneki yalnız geçirdiği doğum gününün acısını çıkaracak bir ilgiyle karşılaşmıştı. onları duyup da doğum gününü kutlayan başka arkadaşları da vardı ve jisung eski okulundaki arkadaşlarından bile görmediği ilgiyi sadece bir yıldır tanıştığı bu arkadaş grubundan gördüğü için kendisini şanslı hissetmekten alıkoyamıyordu. güne güzel başlamıştı.
cuma gününün ilk dersi hufflepuff'la ortak olan kehanet dersindi. beş arkadaş yuvarlak masanın etrafında oturmuş ve profesörü dinliyordu. yani en azından dördü dinliyordu, changbin çoktan başını masaya koymuş ve uyuklamaya başlamıştı bile. kehanet dersinin sıkıcı ve gereksiz olduğunu düşünenler arasındaydı ve önceki altı yıl boyunca olduğu gibi bu sene de dersi dinlemeyi düşünmüyordu. ona göre hoca zaten uydurdukları kehanetleri kafasına göre kabul edip de puan veriyordu ve changbin de güzel hikaye uydurma yeteneğine sahipti. ya da sadece şanslıydı.
"changbin yine senin yüzünden puan kırılırsa kafanı kırarım," dedi jisu.
changbin'in bu ilgisiz tavırlarını kehanet hocası genelde görmezden gelirdi ama bazenleri caydırıcı olmak için ceza vermişliği vardı. özellikle de changbin'in gerçekten uyuyup da horladığı birkaç seferde.
"bir şey olmaz ya."
changbin'in mırıltısına karşı diğer dörtlü göz devirirken o ise biraz daha kurulmuştu masanın üstüne. jisu kesinlikle erkek arkadaşını çok seviyordu ama onun vurdumduymaz tavırlarına da sinir oluyordu işte. bu yüzden şimdi de kolunu ittirdi onu rahatsız edebilmek için.
"tamam ya rahat bırak, her türlü dinlemeyecek zaten. dün gece de yine oyun oynayıp geç yattı zaten."
jisu jisung'un savunmasıyla yumuşamak yerine göz devirerek yeniden çıkışmıştı. "zaten bugünkü ders kehanet diye bilerek geç yatıyor."
kesinlikle bu yüzden geç saate kadar oyun oynamıştı fakat bunu itiraf edecek kadar canına susamamıştı changbin. o yüzden uykuya dalmak üzereyken duyduğu boğuk cümlelere karşı sessizliğini korudu. zaten hocaları da o sırada sınıfı sessiz olmaları için azarlamıştı.
dersin sonuna kadar yine her şey aynı sıkıcılıkla sürdü. bu dersten zevk alan nadir kişi vardı -jisung ve jisu bunlar arasındaydı- ve geri kalanlar için işkenceden farksız bir dersti. ders bittiğinde sınıf hızla boşalmıştı bu yüzden.
kitaplarını toparladıktan sonra uyuyan ravenclawlıyı da uyandırdılar ve sınıftan en son çıkan kişiler oldular. öğle yemeği için yemekhaneye doğru giderlerken changbin ayılmaya çalışıyordu.
"ravenclaw olduğun için övünmene rağmen ravenclaw'ın yüz karası olman."
chaeryeong gözlerini ovuşturan arkadaşına gülerek laf attığında changbin anında yemi yutup lafa atıldı hırsla. şerefine laf ettiremezdi bir kere.
"ravenclawların tek özelliği inek olmaları gibi davrananlara ders vermek için böyleyim bir kere ben! ayrıca zekam yeter."
changbin'in gerçekten de şerefine laf edilmiş gibi savunmaları devam edecekti normal şartlarda fakat yemekhaneye girdikleri için susması gerekti. herkesin içinde söylenip de karizmasını bozamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thin white lies [minsung]
Fanfiction[hogwarts au] safkan büyücü slytherin lee minho ilk yıldan beri okulun en başarılı ve gözde öğrencisiydi, sonradan okula gelen ravenclaw han jisung ise geldiği gibi herkesin gönlünü kazanmıştı. [6 mart 2023 - 29 temmuz 2024]