9; "nefret polemiği"

659 112 68
                                    

birinci dönemin ilk sınavları iyice yaklaşmışken herkes harıl harıl derslerine çalışmaya başlamıştı. artık kütüphane daha kalabalık oluyordu, hafta içi bile. bu akşam da başta son sınıflar olmak üzere büyük kütüphaneyi öğrenciler doldurmuş ve harıl harıl hem ödev yetiştirmeye hem de ders çalışmaya çalışıyorlardı. işin ironik yanı ise kütüphanede aynı uzun masanın yakın kısımlarında çaprazlamasına oturan iki gruptu.

minho, felix ve seungmin akşam yemeğinden hemen sonra soluğu kütüphanede alarak dönemin ilk doğru düzgün ders çalışmasına başlamışlarken onlardan kısa süre sonra gelen jisung, hyunjin ve yeji üçlüsüyse jisung'un her zaman oturduğu yere geçmişlerdi. jisung neredeyse tam karşılarında kalacak şekilde oturan üçlüyü görmezden gelmeyi tercih etmişti, onlar var diye yerini değişecek değildi sonuçta.

slyherinli üçlü gelenleri fark etmiş olsa da umursamadılar. aslında umursamayan sadece felix olmuştu, minho jisung'un bilerek onun dibinde oturduğuna emin şekilde ravenclawlı oğlana dik dik bakarken seungmin ise gryffindorlu oğlana bakmadan edememişti. diğer ikisinin onlardan tarafa bakmıyor olması ikisini de bozmuş ve yeniden derslerine dönmelerini sağlamıştı sonrasında ise.

bir saati sorunsuz şekilde ödev yapmakla geçirirlerken birbirlerini gayet güzelce umursamamayı başarmışlardı aslında. bazen ödevler hakkında birbirleriyle konuşurlarken diğer taraf onları duyup da dik dik bakmaktan geri durmuyordu -eh, bu kişiler jisung, hyunjin ve minho'ydu tabi- ama yine de henüz bir laf atışı olmamıştı.

"çok sıkıldım ben," dedi felix içlerindeki diğer grupla en az ilgilenen olarak çünkü diğer iki arkadaşına nazaran gerçekten de odağını verip ders çalışmış ve ödevlerinin hepsini de hafta sonuna bırakmadan bugünden halletmişti. bu yüzden yarın tüm gün yatmak onun motivasyonuydu.

"tılsım ödevini yapabildin mi?" diye sordu seungmin ona. tılsım seungmin'in hep zorlandığı derslerden biriydi.

"yaptım."

felix kitabını arkadaşına doğru ittikten sonra gerinerek ağrıyan sırtını rahatlatmaya çalışırken gözü bugün ikinci kere çaprazındaki üçlüye kaydı. onların geldiğini gördüğünde içinde oluşan anlamsız heyecanın hufflepufflı oğlanın gelmediğini görmesiyle sönüşündeki his yeniden oluştu yüreğinde. sınavlardan hemen sonra başlayacak olan quidditch maçları için antrenmanlarını sıklaştırmışlardı ve artık bir şekilde jeongin'le dersler ve yemekler dışında denk düşemiyorlardı. bu durum ise felix'in aklını gereğinden fazla meşgul ediyordu, tıpkı yang jeongin'e olan özleminin kalbini meşgul etmesi gibi.

"minho şuna baksana bi."

seungmin felix'in ödevindeki bir yeri solunda oturan arkadaşına gösterirken felix de dikkatini arkadaşlarına verdi. seungmin yanlış olduğunu düşündüğü bir yeri minho'ya gösteriyordu, minho doğrusunu söylediğinde felix de kitabını alıp düzeltti hemen. "bitti mi işin?" diye sordu ardından. bir an önce odaya gitmek istiyordu ve arkadaşlarını beklemeye hiç de niyeti yoktu.

"bitti."

"ben yatakhaneye geçiyorum. size kolay gelsin."

çantasını toplarlayıp da kütüphaneyi terk ederken arkasında bıraktığı arkadaşlarına hiç de üzülmemişti sarışın slytherinli. ikisinin de neden hala işlerini bitiremediğini biliyordu çünkü. yatakhaneye doğru giderken onlar için tek düşündüğü şey ise kavga etmeden günü kapayıp kapayamayacaklarıydı.

kütüphanedeki ikili kalan son ödevlerine devam ederlerken onlar da bir an önce gitmek istedikleri için kitaplarına gömülmüşlerdi. o sırada karşı tarafta yan yana dizilen üçlü daha rahat sayılırdı.

thin white lies [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin