15; "çocuk gibi hissetmek"

657 125 182
                                    

bu bölümü yazmayı o kadar uzun zamandır bekliyorum ki daha bir hafta olmadan yazmışım hem de 3.6k kelime 🤒 ennn uzun ve sevdiğim bölüm oldu bu yüzden lütfen beni yalnız bırakmayın yorum yapın HEYECANIMI PAYLAŞALIM 🫣🥺

*****

"gerçekten bu kadar beceriksiz olman şaka gibi."

jisung söylenmelerinden bıkmadan yine minho'ya doğru kayarken minho ise artık rezil olmasını bile umursuyor değildi. jisung'un uzattığı eli tutup da buzdan kalkarken de gururunu çoktan bırakmak zorunda kalmıştı. o kadar çok poposunun üstüne düşmüştü ki gurur yapacak bir yüzü yoktu çünkü.

"sanki sen ananın karnından paten yaparak doğmuşsun gibi konuşma."

eh, yine de süt dökmüş kedi gibi davranacak değildi tabii. jisung kalkmasını sağladığı gibi onun elini bırakmıştı ve artık en azından rahatça dengesini kurarak durmayı başarabildiği pozisyona soktu bacaklarını. kalçası sızlıyordu yine.

"sana öğretmeme izin vermiyorsun," dedi jisung bıkkınlıkla. "ne halin varsa gör. benim de tüm kayma zevkimi mahvettin zaten. sana göz kulak olmaktan kayamadım ki."

"beni buraya getiren sensin." minho çıkışarak söylendi. sanki kendisi düşüp durmaktan çok memnunmuş gibi bir de azar yemesi hiç hoşuna gitmiyordu. üstelik tüm bunları han jisung yüzünden yaşamak çok daha beterdi.

"bu kadar inatçı olmasaydın en azından nasıl kayman gerektiğini öğretebilirdim ama sen bu kadar beceriksiz olmana rağmen bir de keçi gibisin. düşersen düş ya, bana neyse," diye çıkıştı jisung ama içten içe onun da tüm tadı kaçmıştı çünkü buraya gerçekten de ikisinin de eğlenebilmesi için gelmişti.

jisung artık gerçekten pes ederek son sözünü söyleyip turuncu saçlıya arkasını döndü ve ondan uzaklaşarak kaymaya başladı. minho ise hem bir karşılık verememesinin hem de gerçek manada beceriksiz olmasının siniriyle olduğu yerde kalmıştı. çatık kaşlarıyla ravenclawlıyı izlerken ise ne yapması gerektiğini bilmiyordu, gerçekten.

"senden nefret ediyorum," dedi kendi kendine. jisung'un şimdi gerçekten de eğlenir gibi oradan oraya süzülerek kaymasını izlemek sinirlerini daha çok bozduğu için ise onu izlemeyi kesip etrafına bakınmaya başladı. pist kalabalıktı ve minho şu anda hiç de bariyerlere yakın durmuyordu. buzdan çıkmak istiyordu ama oraya gitmek o kadar zordu ki onun için iyice sinirlenmeye başlamıştı. ayrıca kalçası artık ağrımaya başlamıştı. dört kere düşmenin acısını yarından sonra çekeceğine emindi.

eğer bu aptal yerde büyü yapmaları yasak olmasaydı çoktan asası sayesinde uçarak pist dışında çıkardı ama muggleların arasında asasını bile çıkarmanın başına açabileceği sorunları biliyordu. mugglelar her türlü sorundu işte.

minho orada dikilmenin hiçbir şey getirmeyeceğini kabullenince yapacak başka bir şey olmadığı için yavaşça en yakındaki bariyere doğru dönmeye başladığında üstüne doğru geri geri kayan birisinin varlığını fark edince gözlerini kocaman açıp refleksle kollarını öne uzattı ama bu çarpışmayı engellemedi tabii ki. geriye doğru kayan oğlan ne olduğunu anlamadan arkasındaki birisine çarpınca neyse ki hemen durmayı başarıp o tarafa döndü ve minho beşinci kere poposunun üstüne düşecekken son anda kolundan tutup en azından daha az şiddetle düşmesini sağladı.

"özür dilerim," dedi endişeyle ve hemen minho'yu ellerinden tutup kaldırırken hızlı hızlı bir şeyler söylemeye devam etti. "fark etmedim orada olduğunu. iyi misin? umarım çok sert düşmemişsindir."

minho önce ellerini oğlanın tutuşundan kurtardı. kaşlarının çatıklığı artık bir zorunlulukmuş gibi yeniden yerini aldı ve dik dik bu kıvırcık saçlı muggle oğlana baktı. "çek ellerini," dedi önce. kıvırcık saçlı şaşırarak kaşlarını kaldırırken ellerini de eş zamanlı olarak havaya kaldırmıştı.

thin white lies [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin