23; "portakal çiçeği"

701 98 159
                                    

minho ve jisung son birkaç haftadır gerçek bir arkadaş olma konusunda fazlasıyla yol kat etmişlerdi. hatta onlar sayesinde arkadaşları bile bazı zamanlar bir araya geliyordu. tabii slytherin grubu ile diğerlerinin kaynaşması pek kolay değildi, felix hariç. ayrıca bu grupların kaynaşmasında felix ve jeongin ikilisinin de payı büyüktü. çiftin sevgili olmasının üstünden iki hafta kadar geçmişti ve iki haftadır da arkadaşlarının en büyük uğraş kaynağı olmayı başarıyorlardı. özellikle de jeongin tabii ki.

"sarı çıyan yine kapı köşelerinde bekliyor," diyen chaeryeong ise jeongin'in en büyük imtihanıydı.

chaeryeong'un lafı ile anında arkasına dönen jeongin kapıdaki küçük, kare camdan kafası gözüken felix'e baktı. felix gülümseyip el sallarken jeongin'in de yüzündeki gülüşün oluşması uzun sürmemişti tabii.

"off, dön önüne. hoca kızacak şimdi."

chaeryeong'un dürtüklemeleri yüzünden önüne dönmek zorunda kaldı jeongin ama her an yeniden arkasına dönebilir gibiydi. zaten dersten de fazlasıyla sıkılmıştı ve hoca asla bitirmeye niyetli gibi durmuyordu. chae ise her ne kadar arkadaşına kızıyormuş gibi yapsa da jeongin için en çok mutlu olan kişiydi. ne de olsa en yakın arkadaşın sevgilisi sevilmezdi ve her daim ona sataşılırdı, bu işin kuralı buydu.

jeongin'in dualarının tutmasından mıdır, hoca beş dakika sonrasında dersi bitirir bitirmez hufflepufflının neredeyse uçarak dışarı çıkması bir oldu. chaeryeong hayretle arkasından bakarken başını iki yana sallamaktan başka bir şey yapamamıştı. aşıklar da hiç çekilmiyordu cidden.

"bunun tam bir aşk kuşu olması," diyerek yanına geldi yeji. iki kız da kitaplarını kucaklayıp sınıftan ayrılırken hyunjin ise onlara katılmadı. bu aralar bir garip ruh halindeydi, yeji bile ona bulaşmak istemiyordu. ders bittikten sonra çantasını yavaş yavaş toparlayıp sınıftan en son çıkan kişi olmuştu. felix'in geldiğini duyduğu için slytherin ve ravenclaw ortak dersinin de bitmiş olduğunu anlamıştı. koridordan geçerken etrafa bakındığını fark etseydi kesinlikle kendisini asardı ama tamamen istemsizce olmuştu, gerçekten. son günlerde zaten hep istemsizce gözü birisini arıyordu.

bulmasına gerek kalmadı, çünkü arkadaşlarının peşine takılıp da bahçeye çıktığında görmüş oldu. havaların ısınmaya başlaması ile bahçe buluşmaları da yavaş yavaş olmaya başlıyordu ve hyunjin onların her zamanki buluşma yerlerinde slytherinlileri görmeye alışamıyordu. biraz da siniri bozulmuyor değildi tabii. ne de olsa o hep slytherinlilerden nefret ederdi.

kendilerince eğlenceli bir sohbete başladılar. birlikte vakit geçirdikçe daha iyi anlaşıyorlardı. bazen ortam geriliyordu, mesela slytherin cephesi hâlâ diğerleriyle arkadaşlık konusunda iyi sayılmazdı ama beklenilen kadar kötü değillerdi. hatta şu anda da havanın karardığını fark edemeyecek kadar sohbete dalmışlardı.

"soğuktan donarız, saçmalamayın."

hyunjin'in itirazına bazıları onay verirken bazıları da karşı çıktılar hemen. yuna ise laf sokmadan edememişti.

"değerli kıçının azıcık üşümesi eminim ki dünya için büyük bir tehlike yaratmaz. azıcık eğleneceğiz şurada."

hyunjin slytherinlilerin bir örneği olan bu kızdan bir ayrı hoşlanmıyordu. yuna da hyunjin'le uğraşmaktan zevk alacağını düşündüğü için ona oynamayı seviyordu ki bundan gerçekten de zevk alıyordu.
hyunjin'in ateş saçan gözlerini görmek bunu kanıtlıyordu kesinlikle. üstelik onun yüzüne sırıtmaktan geri durmuyordu da.

"oynayalım bence ya, sarar," dedi jisu hevesle. changbin de pek sıcak bakmayanlardan olsa da sevgilisinin hevesle ona bakışını görünce pes etmişti anında.

thin white lies [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin