22; heyecanlar ve inatlaşmalar

699 97 118
                                    

yeni dönemin başlangıcı her sene son sınıflar için en zorlu dönemin başlangıcı anlamına gelirdi. mezun olmadan önceki son birkaç ayları vardı, yetişkin hayatına girmeden önce geçirecekleri son birkaç ay olmasının yanında büyücülük dünyasına da girmeden önce kendilerini kanıtlamaları için son düzlüktelerdi. tabii şimdiye kadar kendisini çoktan kanıtlamış başarılı büyücülerin çok da gerilmesine gerek olmazdı ve lee minho kesinlikle kendisini her anlamda kanıtlamış bir öğrenciydi ama bu stres ilk günden omuzlarındaki yerini almasını bilmişti.

şaşırmamıştı, ara tatilinde yaşanan tatsız şeylerden dolayı evden bir an önce kurtulmak adına okulu dört gözle beklemişti ama jeju adasına vardığı anda başka bir tatsızlık çökmüştü üstüne: yıl sonu genel sınavlara dört aydan az bir süre kalmış olması gerçeği.

minho seherbaz olmak istiyordu. slytherinlilerin genelde seherbazlıkla ilgilendiği pek görülmemişti ama minho kesinlikle sapına kadar bir safkan slytherin olmasına rağmen karanlık büyülerle ve büyücülerle savaşmak konusunda kararlıydı. ebeveynleri gibi sihir bakanlığında klasik bir memur olmak onun için fazla sıkıcı ve basit bir meslekti. öğretmenlik ona göre değildi ve sağlık alanıyla da hiç alakası yoktu. o başarılı bir seherbaz olmak ve adını duyurmak istiyordu. bu hayalini çok az kişi biliyordu, hatta sesli şekilde dile getirdiğini bile hatırlamıyordu minho ama zaten ancak çok başarılı öğrencilerin girebildiği bölümü tercih etmesi de kimseyi şaşırtmazdı.

ikinci dönemin ilk haftasını geride bırakıp da ikinci haftanın ortasına geldiklerinde her zamankinden daha sıkı ve erkenden çalışmalara başlamasının sebebi buydu işte. minho ders çalışmayı aslında sevip sevmediğini bilmiyordu ama bir şeyi kafasına koymuşsa sevmediği şeyleri bile yapmaktan geri kalmayan hırsı sayesinde gocunmadan ders çalışabiliyordu. üstelik bir buçuk yılın ardından ilk kez ders çalışırken bu kadar rahat ve mutluydu. çünkü yeniden birilerini geçme hırsıyla değil, yalnızca kendisini tatmin edebilmek için çalışıyordu.

artık ravenclawlı bir oğlan yüzünden bazı geceler stresten mide bulantısı çekmeyeceği, sinir krizleri geçirmeyeceği bir dönemde olduğunu biliyordu çünkü. bunun en büyük kanıtı ise oturduğu büyük, uzun masada çaprazında kalan oğlanın artık sinirini bozmuyor oluşuydu. yine aynı ortamda bulundukları için gözleri arada ona kayıyordu ama bu sefer içinde çocukça bir öfke peyda olmuyor, aksine farkında olmadığı bir gülümseme eşliğinde yeniden dersine dönüyordu turuncu saçlı oğlan.

eh, han jisung'un da ondan pek bir farkı yoktu. iki haftalık huzurlu tatilinden döndüğünde bu sene onun için de geçen seneden farklı başlamıştı. geçen sene aptal bir slytherin oğlanı yüzünden dönemin ilk gününden sinir krizi geçireceğine emindi -ki öyle de olmuştu- fakat bu sene vapura bindiğinde bile aptalca bir sabırsızlıkla kamaralara bakışlar ata ata arkadaşlarının yanına gitmişti. gemide görememişti turuncu saçlıyı fakat dönemin ilk akşam yemeğinde görmüştü. koca okulda ondan daha parlak saçlı birisi yoktu zira, önceden de onu kalabalık arasında görme konusunda zorlanmazdı ama artık sanki daha bir çok gözüne görünür olmuştu aptal slytherinli.

arkadaşlardı sonuçta, beyninin algıda seçicilik yapması normaldi değil mi?

ama aptal beyni ders çalışırken de bu algı seçimini yapmasa daha güzel olabilirdi tabii. bugün minho'nun tam olarak çaprazına, uzağına bile değil, oturması ve başını kitabına gömüp ders çalışsa da bir şekilde oradaki varlığını görmesini sağlaması sinirini bozmaya başlamıştı. eğer yılan çocuk bu şekilde dikkatini dağıtarak bu sene birinciliği kazanmayı planlıyorsa maalesef ki doğru yoldaydı ve jisung bu durumu da sinir olduğu şeyler listesine eklemişti. listenin çoğunu minho ve sebep olduğu şeylerin doldurması da bir başka trajikomik olaydı sanırsa ki.

thin white lies [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin