16

56 11 0
                                    

~Seni öldürmüş ama mezarına çiçek bıraksa affedeceksin gibi~

Ruh gibiydim. Şirkete gittiğimde çalışanlarımın kendi aralarında konuşmasını duymuştum. 'neyi var acaba?' 'hasta mı acaba?' 'Jimin gittikten sonra da böyle oldu yine mi aynısı acaba?' başımı ovarak onlara döndüm. "Konuşup duracağınıza işinize dönün!" bağırmam üzerine hepsi işine dönmüştü. Bende odama gidip elimdeki projeyi bitirmeye çalıştım. Kapımın tıklanmadan açılması ile kaşlarımı çatarak gelene baktım. "Bay Min ne kadar tutmaya çalışsam da tutamadım." arkadan gelen sekreterimi onaylayıp gönderdim.

"Ne işin var burda Eunwoo? Ve bu girişin de neyin nesi?" yanıma adımladığında bir şey diyeceğini düşünmüştüm ama birden attığı yumruk ile afallamıştım. Ağzıma gelen metal tadı ile sinirle ona baktım. "Bana bak Min Yoongi o proje benim hakkımdı ama sen benden aldın! Hırsızsın sen hırsız! Projeleri çalan bir hırsız!" hem attığı yumruk hem de söylediklerinin etkisiyle ona yumruk attım. "Sen kimsin de benle böyle konuşabilirsin lan! Neye götün tutuştu da bana sardın yine! Siktir git elimde kalmadan!" bir yumruk daha atmasıyla burnumda hissettiğim sıcaklıkla kanadığını anlamıştım. Tam ona karşılık verecekken içeri Namjoon, Hoseok ve Jimin gelmişti.

Jimin hemen yanıma gelmiş beni tutmuştu. "Seninle görüşücez Min Yoongi! Bunun hesabını bana vereceksin! Ölmeyi diliyceksin!" Hoseok ve Namjoon onu zorla çıkarmıştı. "Yoongi iyi misin?" onu başımla onayladım. "hastaneye gidelim hadi" deyip kolumu tuttu. Dünki konuşmadan sonra yüzüme bile bakmaz diye düşünmüştüm. "Gerek yok Jimin iyiyim." kapıdan asistanıma seslenip pansuman malzemesi istemişti. "gerek yok dedim" beni duymuyormuş gibi asistanımın getirdiği pansuman malzemelerini alıp yanıma geldi.

"Uslu bir çocuk ol Min Yoongi." gözlerimi devirdim. "Ne alaka Park Jimin?" kıkırdayıp elindeki pamuğa biraz tentürdiyot döktü. "Çocuk gibi mızmızlanıyorsun çünkü Yoon" aklım geçmiş zamana gitmişti. Onun bu dediğine karşı kıkırdamıştım. "Senin yanında çocuk gibi oluyorsam bu benim suçum değil sevgilim" gülümseyerek ona bakarken o bana şaşkınca bakıyordu. Ne dediğimi idrak edince gülümsemem soldu. "Ah.. Aklım birden geçmişe gitti. Üzgünüm Park Jimin" beni başı ile onaylayıp kaşıma pansuman yapmaya başladı. "kaşımı da mı patlatmış şerefsiz" diye tısladım. "Kimdi o Yoon" ah bana Yoon dedikçe sevgilim diyesim geliyordu. "ona göre rakibiz ama benim rakibim olabilecek bir potansiyele sahip değil se-" aptal mısın Yoongi yine sevgilim diyecektin. Gözlerimin içine bakması ile yutkundum. "sen niye gelmiştin?" deyip topladım son anda. Anlaşılan kalbim beynimi yanlış yönlendiriyordu. "Ben de artık burdayım"

Bana bunu neden yapıyordu. Onu her görmemle canım acıyordu. Ne kadar canım acısa da heyecanlanıyordum da. Ona olan sinirim geçmişti. Ama kırgınlığım geçmiyordu. Onunla eskisi gibi olmayı o kadar çok istiyordum ki.. Beynimde dolanan seslerle kendime geldim.

"Yoongi'den ayrılabilirsin"

"Bay Min ben bu oyunu gerçeğe dönüştürmek istiyorum."

"Jimin artık para vermeyeceğiz. Bundan sonrası senin kalbine kalmış. İstersen paranın tamamını al ve git kendine ailene güzel bir yuva kur istersen devam et."

"Bay Min benim bu işi neden kabul ettiğimi biliyorsunuz. Ben sonucunda ona bu kadar bağlanacağımı düşünmemiştim. Sırf paraya ihtiyacım olduğu için mecburiyetten duruyordum yanında. Ama ben ona yeni aşık olmuşken bırakamam onu."

İçimde tekrar bir öfke belirmişti. Telefonunu masada bırakmıştı. Onu almak için geri içeri girdiğinde tüm öfkem ile ona baktım. Az önce odadan çıkarken ona gülümsemiştim. Şaşırmıştı.  Çıkalı bir dakika bile olmamışken neye bu kadar sinirlenmiş olabileceğimi düşünmüştü.

5 Minutes Please Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin