Yıldız vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 💕💕O gün çok yorulmuştuk ve kendilerimizi yataklarımıza nasıl bıraktık hatırlamıyorum bile. Sabah uyandığımda divanımdaydım, hava çok sıcaktı bu yüzden bir şey örtmemiştim üzerime ama benim için neredeyse bir ilkti zira ben kıyafetlerimle uyumuştum. Boxer ile uyumaya alışan benim için bu sıra dışıydı. Hava çok sıcaktı hemen kalkıp soğuk bir duş aldıktan sonra üzerime kot şortumu giyindim tişört olarak bir şey giymedim. Vücudum kaslı olmasa da yeterince yerindeydi ama ben kaslı olmak istiyorum orası ayrı bir durum. Çokta uzun olmayan ama çok beğendiğim haliyle tıraşlanmış saçımı nemli bırakarak ustaların birleştirip bizim yerine koyduğumuz mini 8x4 olan kütüphanemin önünde geçtim. Yerde dört tane koli vardı ve hepsinin içinde benim kitaplarım vardı. Okumayı çok seven biriydim ve kitaplarımı da yanımda getirmiştim.
''ne hoş kitap dizmek'' diyerek işe koyulmaya başladım. Üçüncü koliye geçtiğimde mutfaktan sesler işittim, annem uyanmış olmalı ve şu an kahvaltı hazırlıyor. Elimi çabuk tutarak tüm kitaplarımı raflara yerleştirdiğimde memnuniyetle kendimi takdir edip odadan çıktığımda mutfaktakinin annem olmadığını fark ettim. Başka bir kadındı. Beni gördüğünde üzerimin çıplak olmasından dolayı gözlerini kaçırsa da ben umursamadım.
''siz kimsiniz? Annem nerede?''
''ben karşı komşunuz, annen de odasına girdi,'' dediği anda annem odasından çıkıp yanıma gelerek elindeki havluyla önümü kapatıp beni mutfaktaki kişiyle tanıştırdı. Orta yaşlı bir kadındı genç ve dinamik görünüyordu oysaki. Adı Turna ve Çerkez asıllıymış. Dün ben uyuduktan sonra gelmiş ve annemle tanışmışlar. Ah şu kadınlar. Arkadaş olmuşlar. Kendisi de bir öğretmenmiş ve bu yüzden iyi kaynaşmışlar. Gerçi şu an mutfakta kahvaltı hazırlamasının başka bir açıklaması olamazdı. Neyse ki annemin beni itekleyerek odama göndermesinden sonra gidip üzerime bir tişört giyindim ve geldiğimde evde başka biri vardı.
''bu evin zili yok mu?'' zil sesini hiç duymamıştım ve her odadan çıktığımda evdeki kişi sayısı artıyordu.
''hayır tatlım, bozukmuş. Usta çağırdım gün içinde gelip düzeltecek. Bu arada bu Berzan, Turna ablanın oğlu. O da senin üniversitende okuyormuş.''
Benimle aynı boyda ama kıvırcık saçlıydı. Çok zayıf olmasa da bana göre zayıftı ve yaşıtmışız. Kendisi Edebiyat öğrencisiymiş. Hey bir dakika neden kendimle onu kıyaslama gereği duydum ki? Ahh... Çocuk sıcak kanlıydı ve direk yanıma gelerek benimle kaynaşsa da ben biraz mesafeli olmayı sağlıklı bulmuştum. Ama sohbetimizin ilerisinde, kahvaltıda ve kahvaltının sonrasında nedense çocuğu çok sevmeye başladım. Ve evet, buradaki ilk arkadaşım olmuştu. Hep birlikte kahvaltımızı yaptıktan sonra ben Berzan ile birlikte kampüse gidip oraları görmek istemiştik ve çıkıp gitmiştik. Kendisi burada doğmuş ve tüm eğitim hayatını burada geçirmişti yani burayı benden çok daha iyi biliyordu. Metrobüslerden birine binerek dakikalar sonra kampüsün içine girmiştik ve keşfimiz başlamıştı. Birkaç saat süren keşfimizden sonra direk plaja gittik, bu Berzan'ın fikriydi. Berzan buranın yerlisiydi ve çoğu kişinin bilmediği güzel yerleri biliyordu. İşte o yerlerden birine gitmiştik ki orada başka birileri de vardı. Hepsi gençlerdi yaşları yirmi beşi geçmezdi. Bizi gördüklerinde yadırgamadılar zira onlar buraya sadece yüzmeye veya güneşlenmeye gelmemişlerdi başka işlerin peşindelerdi. Neredeyse her erkeğin yanında bir kız vardı ve durmadan öpüşüyorlardı. Ben Berzan'a baktığımda kurduğu cümle çok tuhaf gelmişti bana, ''alışsan iyi edersin.'' Evet, bana bunu söyledikten sonra kumsaldan uzaklaştık ve kayalıkların oraya yaklaştığımızda yine birileriyle karşılaştık. Bir çift vardı ve bu sefer öpüşmenin ilerisine geçmişlerdi bildiğin seks yapıyorlardı. Burası ne tuhaf bir yerdi böyle derken kendi kendime daha da büyük bir tuhaflık bizi karşılamak üzereydi. Kayalıkların üzerinden geçtik ve bir mağarayı andıran yere girdiğimizde içeriden sesler duymaya başladığımızda bu seslerin normal olmadığını ve inleme sesi olduğunu algıladığımda Berzan'ı durdurdum, ''neler oluyor burada?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
+18 Gençlik Rüzgarı
Teen Fiction''nereye böyle? Erken değil mi?'' ''fazla bile. Şimdi lütfen kıyafetlerimin üzerinden kalkar mısın?'' ''hayır'' ''ne demek hayır?'' ''onları bir şartla sana veririm'' ''şartını kabul etmiyorum. Kalk kıyafetlerimin üzerinden.'' Ben her ne kadar bunda...