Bazen hayat bize ne sunar bilemiyoruz.
Yaptığımız gelecek planları içimizde taşıdığımız umut tek bir anla yok olabiliyor.Kalbinin hızlı atmasını sağlayan o adrenalin karnındaki kelebekler bir anda uçup gidiyor.Tüm benliğini kaplayan suçluluk seni ele geçiriyor.Ben kötüyüm hayır ben kötü değilimlerle geçen günlerde yine de karar veremiyor yüreğin ya da dahası ruhunun savcısı vicdanın.
Hep orada duruyor ve sen şöyle azıcık mutlu olsan oradan hemen itiraz ediyor sen yaşıyorsun ama o öldü.
Biliyorsun ölen sana acı çektirmek için öldü dahası o kadar zor durumdaydı ki ölümünü senin vicdan azabın için kullandı ama yine de o ses yok mu aylardır kabuslarımdan çıkmayan o an yok mu benim suçum yok biliyorum bana olan saplantısının sebebinin hastalığı olduğunu da biliyorum hatta intihara meyilli dengesiz ruh hali de doktor raporlarıyla sabit görüyorsun biliyorsun ama vicdanını susturamıyorsun
Ben o restoranda onu gördüğümü ,kovulmama sebep olduğunu bile bilmeden düştüm bu belanın içine.Seçim şansım bile olmadı ki o beni seçti ve her şey mahvoldu.
Şimdi yıllar sonra başladığım yerdeyim kaçtığım memleketime sığındım bu defa.Kimseyle görüşmüyorum İstanbuldan.Böylece unutuyorum bazen her şeyi, sanki evden hiç kaçmamışım gibi bir zamanlar hapishane gibi gördüğüm şehir ,memleketim kırılmadı açtı bana kollarını tüm ihtişamıyla, yeni bir işim var avukatlık yapıyorum bir hukuk firmasında.Annemle yaşıyorum babamı bir süre önce kaybettik.Beni son günlerinde de olsa affetti.Ben de onu affettim.
Martın bana oradan kalan tek arkadaş ,internetten yazışıyoruz bazen dertleşiyoruz eşi Defneyle de yakınlaştık tabii ki onları buraya davet ettim gelecek ay gelmek için düzenlemeler yapıyorlar.Abim evlendi çok tatlı bir eşi var o kadar hayat dolu ve pozitif ki adı gibi Neşe işte adıyla yaşayanlardan.
Tüm olumsuzlukların beni bulduğunu düşündüğüm günleri yavaş yavaş atlattım yaşıyorum işte,çalışıyorum,hayat devam ediyor öyle ya da böyle yürek sızılarım derinlerde bir yerlerde öylece duruyor üzerine sürekli bir şeyler örtüyorum kapıları pencereleri sıkı sıkı kapalı kalbimim o sızlayan odasının kapısında kocaman bir asma kilit var,anahtarı olmayan.Şimdi evet tamda şimdi o kilit açıldı.Bir davetiyeyle. Bir düğün davetiyesi .Kutluhanların tüm görkemini yansıtan ama özel tasarımındaki o muzip yanla Emeli hatırlatan bu yaldızlı kağıt parçası.
Örülen tüm duvarları kilitli odaları açtı
Emel ve Dağhan bu mutlu günlerine sizleri davet ediyor.........
Emel evleniyordu ,can dostu sırdaşı o bunu postacının getirdiği davetiyeyle öğreniyordu, iki sene önce bunu söyleseler gülerdi herhalde o arkadaşının nedimesi nikah şahidi olacaktı söz vermişlerdi birbirlerine.
Telefonlarımı değiştirmenin sosyal ağları kullanmamamın Emeli durduramayacağını elbette biliyordu. Akıllı arkadaşı ona ulaşmanın yolunu bulmuştu.
Zarfın üstünde sadece;
Derin Türker
Boztepe/Trabzon ;yazıyordu tabii ki postacı az ötede oturan Hanife ablanın kocası olmasaydı da bu zarf eninde sonunda ona ulaşırdı çünkü burada herkes birbirini tanırdı zaten bu yüzden güvende hissediyordu ya.
İyi de düğün yarınmış "şimdi ben ne yapacağım............"diye telaşla daldığı düşüncelerinden sıyrıldı.
************
"Sen inatçı bir keçisin sevgilim, kız gitti telefonlarını değiştirdi hiç bir iletişim yolu bırakmadı sen hala inatla gelecek diyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
derin sızı
General FictionÖyle bir seveceksin ki yüreğinden kimse ayıramayacak. 17eylül 2014-29mayıs 2015