Kulağıma düzenli bir ritimle gelen ses elektronik bir alete ait gibiydi.
Zor da olsa gözlerimi aralamaya çalıştım. Ama sanki gözkapaklarım ağırlaşmıştı. Sonunda aralamayı başardığımda ise yanma hissiyle sıkıca geri kapattım.
Belli bir süre bekledikten sonra tekrar gözlerimi açmaya zorladım. Tedbirli birkaç denemeden sonra yanma hissi azalmış, odanın içini daha iyi seçer olmuştum.
Sanırım geceydi. Beyaz tavanda parlayan kısık ışıklara bakan gözlerim tanıdık bir görüntü bulamadığında beynime sinyal gönderdi.
Ben neredeyim?
Kaslarımı zorlayıp başımı sağ tarafıma çevirdim. Boynumdaki keskin acıyı yok sayıp, yanı başımdaki makinenin üstünde yazan sayılara baktım. Kalp atışlarımın normal, nabzımın ise olması gerekenden az attığını söylüyordu.
O an beynim, sonunda kafatasımın içinde olduğunu belli etmeye karar verdi. Gözümün önüne gelen imgeler hafızamda belli belirsiz sıralanmaya başladı.
Yüzük... Aden... Jimin... Kaza...
KAZA!
Başım tekrar eski yerine dönerken aynı acı boynumda kendini belli etti. Nefes alışım hızlandı. Bu hız sırtıma doğru keskin bir başka acıyı tetikledi. Yutkundum. Gözlerimin yaşardığını hissettim. Boğazımdaki sızıyı yok sayamadım. Her acı bir başkasını tetikliyor ve hepsi de oldukça can yakıyordu. Yanı başımdaki makinem uyarı sesleri vermeye başladı. Panik atak geçirir gibi hızlıca soluk alıp verirken, gözlerimi sıkıca kapattım. Kesik kesik görüntüler artık her yerdeydi.
Aynada bana bakan Kedi Kadın... Çizmeler... Zindan... Gece kulübü... İçki... Müzik... Dans...Kırmızı araba... Yüzü kanlar içinde olan Jimin... Ve ışık...
Artık nefes alamıyordum. Makine ise yok sayamayacağım kadar yüksek sesle ötmeye başlamıştı. Birden kolumda bir sıcaklık hissettim.
"Buradayım..."
Sese odaklanmaya çalıştım. Ama sanki suyun altındaymışım gibi çok boğuk duyuyordum.
"Yanındayım..."
Sese doğru yüzmeye çalıştım. Makinenin sesini yok sayıp sadece onu duymaya gayret ettim.
"Roseanne..."
Kolumdaki sıcaklık avucuma kaydığında elimk sıkıca sardı. Sanki beni battığım yerden çıkarmak ister gibi tüm gücüyle parmaklarımı sıktı.
"Aç gözlerini... Ben yanındayım."
Sıcak bir ıslaklık dokundu elimin üstüne.
"Lütfen... Uyan artık."
Ve ben sudan çıktım. Artık sadece kendi boğuk nefesimi değil, yanımdaki kişinin soluğunu da duyabiliyordum. Nefesimin ve makine sesinin normale dönmesini bekledim. Bunun olması için ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama gözlerimi aralamaya başladığımda aynı sıcaklık avucumda duruyordu.
Başını yatağın kenarına yaslamış, elimi avucuna almıştı. Dudakları ise parmaklarımın üstünde durmuş, sessizce bir şeyler mırıldanıyordu.
Dudağını kıpırdatmasını izledim bir süre. Her durduğunda dudakları tenime dokunup ufak bir öpücük bırakıyor ve derin bir nefesle her şeyi başa sarıp yeniden mırıldanmaya başlıyordu.
"Chanyeol..."
Sesim yıllarca sigara içmiş tiryakilerin tınısı gibi boğuk çıkmıştı. Sesimi garipseyip yüzümü buruşturdum ama onun başı saniyesinde bana döndü. Kısa şoku atlattıktan sonra gülümsedi, hem de yüzündeki tüm kaslarla birlikte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo | JiRosé
Fanfiction"Görünmez olduğunu biliyor muydun Juliet?" *Zeynep Sahra'nın "ayçöreği" serisinden uyarlamadır* 201220-230423