Ben aceleyle üstümü giyerken Eunwoo'nun da gözleri endişeliydi.
"Kötü bir şey mi oldu?"
Başımı bilmiyorum der gibi sallarken, gözümün önüne gelen sahneleri uzaklaştırdım.
"Arkadaşımın bana ihtiyacı var."
Cebinden çıkardığı kağıt parayı masanın üstüne bıraktı.
"Seninle gelmemi ister misin? Belki yardıma ihtiyacın olur."
Parti gecesini düşündüm. Eğer Jimin yine aynı aptallığı yaptıysa Eunwoo'ya ihtiyacım olabilirdi. Tekrar aynı şeyleri tekrar yaşamaya gücüm yoktu.
Başımla teklifini kabul ettim. Hızla kafeden çıkıp Eunwoo'nun arabasına yürüdük. Ben ona adresi söyledim, o da mümkün olduğunca hızlı şekilde sürmeye başladı.
"Arkadaşının nesi var?" diye sorduğunda dudaklarımı kemiriyordum.
"Kendine zarar vermeye meyilli." dedim canım sıkılmışçasına.
Birkaç dakika süren sessizlikten sonra kendi kendime konuşur gibi, "Sanırım içtikleri aklını karıştırıyor..." diye mırıldandım. Bunu neden söylediğimi ben de bilmiyordum. Jimin'in kendi isteğiyle böyle bir şey yapmasını hala kabullenemiyordum sanırım.
Eunwoo'nun yüzü bana döndü.
"Bu Jimin dediğin kişinin, Park Jimin olma ihtimali var mı?"
Sorusuna şaşırmıştım ama başımla onayladım. Tek kaşı merakla havaya kalktığında huzursuz oldum. Az önce söylediklerimden dolayı kendimi kötü hissettim.
"İçki içmek ona dokunuyor galiba. İki kadehten fazla içince ya kusuyor ya da saçmalamaya başlıyor."
Kendimce kırdığım potu düzeltmeye çalışmıştım ama bu açıklamam Eunwoo'nun yüzündeki memnuniyet dolu bakışı değiştirmedi. Ve benim huzursuzluğum biraz daha arttı.
Keskin bir frenle Jimin'in villasının önünde durduğumuzda bulutların arkasına saklanan güneş batmaya başlamıştı. Eunwoo'nun arkamda kalmasına aldırmadan bahçe merdivenlerini hızla çıktım. Evin kapısını yumruklar gibi çalarken ellerim titriyordu.
Geç kalmak istemiyordum.
Defalarca yumrukladığım kapı açılmayınca, kısa bir an kapıyı kırmayı bile düşündüm. Ama bu değil benim, arkamda duran iki metrelik adamın bile kıramayacağı bir engeldi.
Birkaç dakika sonra benden kısa, pembe yanaklı, orta yaşlı bir kadın kapıyı araladı. Onu gördüğümdeki şaşırsam da hemen Jimin'i sordum. Canı sıkılmış gibi üst katı işaret etti.
Eunwoo'nun arkamdan gelirken evin içinde belli bir şey ararmış gibi bakınması dikkatimden kaçmadı.
Koşar adım en üst kata çıktık. Hemen banyoya gidip ışığı yaktım ve korkarak küvetin perdesini çektim. Jimin'in suyun içindeki kanlı hali yerine boş mermeri görünce nefesimi sesli şekilde dışarı bıraktım.
Bana anlamsız gözlerle bakan Eunwoo'nun yanından geçip bu kez yatak odasına girdim.
Panjurları sıkıca kapatmış, gün ışığını dışarıda bırakmıştı. Oda neredeyse zifiri karanlık sayılırdı. Işığı yakarken, karşılaşacağım manzaraya kendimi hazırladım.
Korktuğumun aksine Jimin yatağının yanındaki boşlukta yere oturmuş, başını iki elinin arasına almış düşünür gibi hareketsizce duruyordu. Kısa bir an bana baktı. Sonra tekrar başını eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo | JiRosé
Fiksi Penggemar"Görünmez olduğunu biliyor muydun Juliet?" *Zeynep Sahra'nın "ayçöreği" serisinden uyarlamadır* 201220-230423