Fake Romeo

574 66 163
                                    

"Sevgili Roseanne Hanım;

Sizi sinirlendirdiğim, haddimi aştığım ve sizinle oynadığımı düşündürdüğüm için özür dilerim.

Bahsettiğiniz seçeneklerden hiçbirine sahip değilim ama şunu bilmenizi istiyorum ki size neden yazmaya devam ettiğimi ben de bilmiyorum. Yarışmaya yolladığınız ilk yazıyı okuduğum an içimdeki tüm dürtüler size yazmak istedi. O yazıdaki bazı kelimeler bana, içimde bir yerlere dokundu. Bilmiyorum... Saçma belki ama böyle hissettim.

İnsanlar hiç tanımadığı kişilere daha kolay açılırlarmış. Belki de içinizde sakladığınız şeyleri bana açmanızı istedim ya da benim içimdekilerin açılmasını bekledim. Bana sinirlendiğiniz mektuplarınızı okurken bile iyi hissettim. Size yazmak, sizin yazdıklarınızı okumak bana iyi geldi. Size yazmak doksanlarda çocuk olmak gibiydi, sadece o yıllarda yaşayanların anlayabileceği bir duygu. Kokulu silginin nasıl koktuğunu bilmek, atariyle oynarken tuşlarının çıkardığı sesi tanımak, saklambaç oynarken yakalanacağını bile bile çalıların arkasına girmek gibi sevmiştim bu hissi...

Ama eğer belirttiğiniz kadar rahatsız ediyorsa bu yolladığım mektuplar, buna bir son verebilirim. Yani kısaca, bu zarf Beyaz Kelebek'ten size gelen son mavi zarftı.

Umarım bir gün ışığa uçacak kadar cesur davranır ve çok mutlu olursunuz...

Beyaz Kelebek..."

Bu mektup haftalar önce gelmişti ve ben de cevap yazmayarak aramızdaki oyunu bitirmiştim. Her gece gelen mektupları sırasıyla tek tek okuyup, içime deli gibi yazma isteği gelse de kendimi tutuyordum. Evden çıkmadan önce de son kez okumak istemiştim.

Bugün geri kalan hayatımın ilk günü! Bugün geleceğimin ilk günü! Birazdan annemlerle birlikte ülkenin en iyi tıp fakültesine kayıt yaptırmaya gidecektik.

Beyaz Kelebek'siz, Chanyeol'suz, sevdiklerim olmadan geçireceğim yılların ilk günü...

Sabah erken saatte evden çıktığımda bitişiğimizdeki eve baktım bir süre. Chanyeol'ler her yıl gittikleri gibi yine iki haftalığına Tayland'a dedelerinin yanına gitmişlerdi. Her ne kadar anneleri koreli olsa da babaları taylandlıydı ve zaten Lisa'da abilerinin aksine Kore'de değil Tayland'ta doğmuştu.

Lisa demişken, son yaşanan konuşmadan sonra aramıza ufak bir soğukluk oluşmuştu ve biz daha o soğukluğu ısıtamadan tatile gitmişlerdi. Ve açıkçası aramızın böyle olması beni çok geriyordu.

Son zamanlarda beni geren bir diğer olay ise Chanyeol'ün Mina'yla takıldığı dedikodularının zirve yapması oldu.

Bir de sanki ben Chanyeol'ün kardeşiymişim gibi o ikisi hakkında duydukları her şeyi bana soruyorlardı. Bana! Ve ben Lisa gibi bu tür şeylere alışık olmadığımdan birkaç soru sonra dişlerimi sıkmaya başlıyordum.

Mina'ya gelecek olursak, o da bu dedikoduları yalanlıyordu. Ya gerçekten aralarında bir şey yoktu ya da gizli tutmak için anlaşmışlardı. Ama benimle ne zaman karşılaşsa Chanyeol'la yakın olduğuna dair imalarda bulunuyordu. Bu yüzden de sevgili olup olmadıklarını anlayamıyordum.

Başımı hızlıca iki yana sallayıp düşüncelerimden uzaklaştım. Şimdi odaklanmam gereken şey Chanyeol'la Mina değil kendi geleceğimdi. Hızlıca bahçeden çıkıp arabaya bindim ve Seoul'e doğru ilerlemeye başladık.

Arabadan indiğimde kalbim ağzımda atıyordu. Yavaş adımlarla tıp fakültesinin binasına doğru yürümeye başladım. Her an düşüp bayılabilirdim.

Romeo | JiRoséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin