Günler hatta haftalar geçmeye başladı. Bu zaman içinde oldukça iyileşmiştim. Hatta uzun bir aradan sonra bugün, okula gidecek kadar toparlanmıştım.
Taksi durdu. Derin bir nefes verip arabadan indim. Taksicinin bagajdan valizimi indirmesini beklerken tedirgindim. Bugün içimde anlam veremediğim bir huzursuzluk vardı.
Valizimi taksici abiden alıp teşekkür ettikten sonra ücretini ödedim ve çekingen adımlarla yurdun kapısına doğru ilerledim. Jennie ve Jisoo'nun dersleri henüz bitmemiş olmalıydı çünkü ortalıkta görünümüyorlardı. Biriyle karşılaşırsam kaza ve Jimin hakkında bir sürü soru soracağını düşünüp hızımı arttırdım. Hiçbirine hazır değildim.
Merdivenleri hızlı hızlı çıkarken Youngchae'yle karşılaştım. Beni görünce şaşıran bir süre şaşkınlıkla yüzüme baktı. Sanırım gerçekliğimi sorgulamıştı. Şaşkınlığını üzerinden attıktan hemen sonra, sinsiliği kırk kilometre öteden anlaşılabilecek bir sırıtışla süzdü bedenimi. Ardından yüzüme bakıp alayla konuştu.
"Ooo Park Roseanne! Sonunda okulumuza teşrif edebilmişsiniz."
Göz devirip bıkkınlık dolu bir ifadeyle, "Gerçekten havamda değilim çekil önümden." derken elimin dış kısmıyla onu hafifçe ittirdim. Ama yüzündeki alay dolu ifade yerini korudu.
"Noldu? Yoksa 'Romeo' senin adını kara listeye altın harflerle mi yazdırdı?"
"Kara liste" imasını anlamamla kaşlarımı çattım. Youngchae benim bu halime ufak bir kahkaha patlattıktan sonra devam etti.
"Bunun yaşanacağını tahmin etmemiş miydin gerçekten? Beni bazen çok şaşırtıyorsun Roseanne. Seni zeki bir kız sanıyordum, meğer aptalın tekiymişsin."
Afallamış halim yerini yavaş yavaş öfkeye bırakırken kendime hakim olmaya çalışıyordum. Şu an tüm bu yaşananların sinirini önümdeki kıza kusabilirdim.
"Youngchae, git."
Bu sefer büyük bir kahkaha attı.
"Minik 'Juliet' sinirlendi bakıyorum. Arkadaşların ve Jimin'in olmadan ne yapabilirsin ki sen bana? Arabayı son vitese takıp üstüme mi sürersin? Sevgilin seni korur mu sanıyorsun? Sevgilin o kadar korkak ki, tek yapabildiği kaçıp gitmek. Tıpkı bir hapishane kaçağı gibi."
Son cümleyi duymamla gözlerim büyürken sinirlerime daha fazla hakim olamadım ve Youngchae'nin sırıtan suratına tüm gücümle tokat attım. Kafası vuruşumun etkisiyle sola doğru dönerken ben hırsımı alamamıştım. Elimi saçlarına götürüp çekerek kafasını yere iyice yakınlaştırdım ve hızla ilerleyip sırtını duvara vurmasını sağladım. Bunu hiç beklemiyor olmalı ki karşı koymuyordu bile.
Öfkeden titriyordum resmen. Saçındaki elimi iyice sıktım ve geriye yatırdım. Gözlerindeki korkuyla bana bakmaya başladı. Bu kez alayla sırıtan taraf bendim.
"Aa yoksa ağlayacak mısın?"
Beni itmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Şu an o kadar sinirlenmiştim ki başımdan aşağı kaynar su dökseler yine de hareket etmezdim.
Yüzümdeki gülümsemeyi sildim ve Youngchae'nin gözlerimdeki öfkeyi görmesine izin verdim.
"Onun hakkında tek bir kelime daha edersen seni gerçekten ağlatırım Youngchae. Ve bunu yaparken gram pişmanlık duymam. Anladın mı?"
Kafasını yukarı aşağı sallamasıyla elimdeki saçlarını fırlatır gibi bıraktım. Doğrulup üstümü düzelttikten sonra valizimi alıp hızla odaya doğru ilerledim. İçeri girip kapıyı kapıyı sertçe kapattım ve derin bir nefes vererek kendimi yatağıma yüz üstü bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo | JiRosé
Hayran Kurgu"Görünmez olduğunu biliyor muydun Juliet?" *Zeynep Sahra'nın "ayçöreği" serisinden uyarlamadır* 201220-230423