Forgetting

395 54 149
                                    

Yurt bahçesine girdiğimde hasta gibi hissediyordum. Jimin'le geçirdiğim şu birkaç saat beni hem ölesiye mutlu etmiş, hem de bir cam gibi paramparça olmama sebep olmuştu. Onun hakkındaki düşüncelerim, hissettiklerim, aramızdaki sınırsızlık ama bir o kadar da var olan zıtlık beni allak bullak etmişti. Onun yanımda olmasını seviyor muydum, yoksa nefret mi ediyordum, bilmiyorum.

Bugün onun zararsız bir çocuk gibi şefkat bekleyen haline bakarken, içimden, "Belki de Eunwoo'ya ihtiyacım yoktur." diye geçirmiştim. Ama birkaç dakika önce öğrendiklerim bu saçma fikri alıp çöpe attı.

Ben bunları düşünürken gördüğüm şey karşısında az kalsın yere kapaklanıyordum. Chanyeol yurdun önüne park ettiği arabasına sırtını yaslamış, etrafı seyrederken bir yandan da kısık sesle ıslık çalıyordu. Gördüğüm kareden emin olmak için birkaç kez gözlerimi kırptım. Beni henüz fark etmeyen Chanyeol'e bakarken içimden lanet okumaya başladım.

Ona doğru birkaç adım atınca ayağımın altında ezilen çakıltaşlarının sesiyle gözleri bana döndü. Islık çalan dudakları dondu. Gözlerini kırpmayı unutmuş gibi taş kesildi.

"Roseanne..." dediğinde adım ilk kez dudaklarından farklı çıktı.

Kaküllerimi düzeltirken "Chanyeol abi?" diye sordum keyifle.

Ama o boş boş yüzüme bakıyordu. "Efendim?" diye mırıldandı.

"Neden geldin?"

Birkaç saniye durdu. Sonra olduğu yerin yeni farkına varmışçasına toparlandı ve kaşlarını çatıp neden geldiğini hatırlamaya çalışır gibi düşündü. Elini ensesine götürüp yüzüme baktı.

"Buralarda işim vardı, gelmişken senin nasıl olduğunu da görmek istedim. Ve ayrıca sana-"

Sustu. Cümlesinin havada kalma sebebi Jennie ve Jisoo'nun yanımda belirmesi oldu. Önce beni dirsekleriyle dürttüler sonra heyecanla Chanyeol'e dönüp selam verdiler.

Chanyeol durumdan bir şey anlamamış olsa da onlara başıyla karşılık verdi. Sonra Jisoo sırıtarak Chanyeol'e baktı.

"Roseanne sizden çok bahsetti." dedi.

Ben ağzım açık ona bakarken, Chanyeol şaşkınlıkla karışık gülümsemeyle, "Öyle mi?" dedi. Sanki bu cümle hoşuna gitmişti.

Bu kez Jennie lafa girdi.

"Evet, hatta onun kadar biz de sizi merak ediyorduk Eunwoo Bey."

Ben ikinci bir şok dalgasına girerken Chanyeol'ün yüzü düştü.

Panikle kızlara dönüp gözlerimi büyüttüm. Dişlerimin arasından "O Eunwoo değil!" dedim. İkisi koro halinde "Yaaaa..?" derken bakışlarımı Chanyeol'e çevirdim. Ellerini pantolonunun cebine sokmuş yere bakıyordu. Tam durumu toparlamak için ağzımı açıyordum ki, Jennie işleri daha da karıştırdı.

"Eee sen bunca saat Eunwoo'nun yanında değil miydin?"

Kaçamak bakışlarım Jennie'nin yüzünde dolaşsa da Chanyeol'ün de bu sorunun cevabını merak ettiğini biliyordum.

"Hayır." dedim mırıldanır gibi. Üç çift göz, gece yarısı nereden geldiğimi duymak için dikkat kesilmişken, "Sonra anlatırım." diyerek geçiştirdim. Kızlara anlamlı bir bakış atınca üstelemediler. Ama keşke bu bakışımı Chanyeol de görmemiş olsaydı.

Jennie ve Jisoo bu kez alıcı gözle Chanyeol'ü süzmeye başladı.

"Peki bu yakışıklı kim Roseanne'cim?"

Chanyeol, Jennie'nin sorusunu gülümseyerek karşıladı. Ben de Jennie'ye döndüm.

"Mahalleden bir... bir arkadaşım."

Romeo | JiRoséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin