New Friends And Jimin

500 50 77
                                    

Okula başlayalı bir aydan biraz daha fazla oluyordu. Burası liseden çok farklıydı, dizi ve filmlerde gösterilen üniversitelerle ise alakası yoktu. Değişik bir sistem vardı burada, dersler kadar sosyal hayat da bir hayli tuhaftı. Özellikle hafta içi kantin çok sakin, kampüs ise genel olarak büyük olduğundan, gördüğün kişiyle tekrar karşılaşma ihtimalin baya düşüktü. Sosyalleşme alanı alışılmışın dışında olarak kütüphaneydi. Şehrin en büyük fakülte kütüphanelerinden biri olan bu bina, hemen hemen her saat dolu oluyordu. Üst sınıflarla alt sınıfların kaynaştığı, dedikodu yaptığı ama daha çok ders çalıştıkları ütopik bir alandı.

Beni eşekten düşmüş gibi hissettiren en önemli şey ise; neredeyse herkesin zeki olmasıydı. Tamam, burası tıp fakültesi farkındayım ama derste benden başka not alan insanları görmeye ya da hocanın sorduğu soruya benden önce cevap verilmesine alışık değildim. Hem de hiç!

Oda arkadaşım Jennie beklediğimin aksine beni fazlasıyla yalnız bırakıyordu. İlkokul çocukları gibi habire peşimde dolaşmasını beklemiyordum tabi ki ama biraz daha ilgili davranmasını umuyordum sanırım.

Odayı paylaştığım bir diğer kişi ise Jisoo'ydu. Kim Jisoo.

Jennie ve Jisoo'nun soyadları gibi davranışları da aynıydı. Aynı olaylara aynı tepkileri veriyorlardı ve çok iyi anlaşıyorlardı.

Jisoo da Jennie gibi oldukça güzel bir kızdı. Hatta onu ilk gördüğümde yüzü ve fiziğinin güzelliğinden dolayı mankenlik yapıyor olabileceğini düşünmüştüm.

İkisi de her türlü güzel kızlardı. Güzel ve çekici.

Fakat bunların yanında, oldukça gamsız olduklarını düşünüyordum. Gece ben ders çalışırken odaya hafif sarhoş geldikleri bile olmuştu.

Bu durumdan her ne kadar rahatsız olsam da ses etmedim. Dersler yoğunlaşmadan önce stres attıklarını söylüyorlardı, ben de bir şey demiyordum.

Onların yanında kaldıkça Lisa'yı daha çok özlüyordum.

Evden ayrılırken Lisa beni uğurlamak için bahçeye gelmişti. Karşımda ağlamadı ama gözlerinin içi kıpkırmızıydı.

Roseanne'in Mahalleden Ayrıldığı Gün:

Babam valizlerimi arabaya koyarken herkesle tek tek vedalaştım. Yoona abla, Wook abi, Chanyeol, Lisa’nın annesi ve babası... Muhtemelen bana öyle gelse de, Chanyeol üzgün gibiydi. Yüzünde yine hüzünlü bir gülümseme vardı.

Lisa evlerinin hemen önünde duruyordu. Yanıma gelmeyeceğini anlayınca uzaktan baktım ona. Uzun süre bakıştıktan sonra gülümseyip dudaklarımı araladım.

"Seni seviyorum Ajan Lisa, tamam."

Dolu gözlerinin iyice dolduğunu gördüm. Alt dudağını ısırdı, en sonunda dayanamayıp koşarak yanıma geldi ve kollarını sıkıca boynuma doladı.

"Seni seviyorum Ajan Roseanne, tamam."

Ağlamamak için zor durduğu sesinden belliydi.

Her ne kadar Lisa'dan ayrılmak istemesem de Chanyeol'den uzak durmak en iyisiydi. Bu ayrılığın bana iyi geleceğine ve hayatımda değişiklikler yaratacağına inanıyordum. Umarım öyle olurdu...

Lisa'nın kollarının arasından çıkıp beni bekleyen arabaya bindim.

Şimdiki Zaman:

Şimdi yurt odamda tek başıma, planladığım gibi herkesten uzak bir şekilde oturuyorum. Ama sanırım planlar hayallerdeki gibi güzel bir his yaratmıyor insanda.

Romeo | JiRoséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin