Ceyda'dan
Nihayet stresli bir günün ardından evdeydim. Saatler olmuştu ama ben Kıraç'ın sesini duymamıştım. En son onu hastane bahçesinde otururken görmüştüm. Eve gittiğimi söylediğimde sadece başını kıpırdatmıştı. Kiyafetlerimi dolaba koyarken aklımda o vardı. Dolabın kapısını kapattığımda kapakdaki aynadan arkamda duran Kıraç'ı gördüm ve çığlık attım. Elimi kalbime götürüp sakinleşmeye çalışırken ona dönüp
C: Delirdin mi?! Ödümü kopardın!
Diye çıkıştım. Sakince dururken tavrını bozmadan
K: Seslendim duymadın. Adım seslerimi de duymadın.
C: Sen de fazla sesleme zahmetinde bulunmadın...Neyse...
Dedim ama hala kalbimin sesi kulaklarımdaydı. O geçip yavaşca yatağa oturdu. Başını elleri arasına alıp derin bir nefes verdi
K: Normal mi? Bu kadar büyük bir yıkım yaşamam normal mi?
C: Senin acılarını hissedemem,Kıraç...O kadar isterim ki senin yerine benim canımın yanmasını...Canın ne kadar yanıyor bilmiyorum ama normaldir herhalde.
K: Keşke hiç hissetmeseydim.
C: neyi?
K: Duygularımı...Önce Dicle geldi ve benim de duygularım olduğunu hatırlattı bana. Sonra sen geldin...Sen her bir duyguyu hissetmeme sebep oldun.
C: Beni mi suçluyorsun?
K: Suçlu değil misin?
C: Ben hep seni iyileştirmeye,sana iyi gelmeye çalıştım.
Dediğimde ayağa kalktı. Bana doğru sakin adımlar atarken ben istemsizce geri adımlar atmaya başladım. Bir adım daha attı ve ben bir adım geri atarak duvara yaslandım.
K: Neden senin yanına geldiğimde geri adımlar attın?
C: Bilmiyorum...Istemsizce yaptım.
K: Korkuyor musun benden?
C: ne demek bu şimdi?
K: Ben bir katilin oğluyum. Sen de benim seni öldüre bileceğimi düşünüyorsun
C: Saçmalıyorsun! acı çekiyorsun bu yüzden mantıklı düşünemiyorsun! Sus lütfen!
K: Düşünmek istemiyorsun...Ama zihninde bir yerlerde böyle bir ihtimal saklı
C: Kes artık!
K: Benden korkmadığını ıspatla o zaman!
Dedi sesini yükselterek. Belki de onun bana ihtiyacı olduğu için ya da tam tersi benim ona ihtiyacım var diye belki de sadece sussun diye dudaklarına yapıştım. Bir elim ensesine gitti ve onu daha çok çektim kendime,diğer elimse yüzündeydi. Bir kaç saniye benim onu öpmeme izin verdi ve karşılık vermedi. Saniyeler sonra neredeyse geri çekilecekken elini saçıma daldırdı ve diğer eliyle belimi kavradı. Beni öperken kendisini bana öyle bir bastırdı ki onun her zerresini hissediyordum. Bedenlerimizin arasında hiç mesafe yokken dakikalarca öpüştük. Dakikalar sonra ayrıldığımızda alınlarımızı birleştirdik. Ensesindeki elimi de yüzüne getirip okşayarak
C: Bir daha asla böyle cümleler kurma...Bir daha canımı yakma...
K: Sen de asla seni incite bileceğimi düşünme...Her bir ihtimali sil aklından...
C: Kıraç...
K: Şşş konuşma... Seni çok özledim...
C: Ben de seni,sevgilim. Seni çok özledim.
Dedim. Elimi tutup beni yatağın yanına kadar getirdi. Beni yatağa itip üstüme eğildi...Sabah Hastane SerFer saat 10:00
Serkan uyanmış kahvaltı etmişti fakat ben bir şey yememeyi tercih ediyordum.
S: Feris,sen niye bir şey yemedin?
F: Canım istemedi.
S: iyi misin? Dünden beri kötü görünüyorsun
F: Stresli bir gündü. Ondandır
S: istersen eve git,biraz uyu. Gelirsin yine.
F: Yok yok iyiyim ben. Dur şu Çınar'ı arayayım. Arya'yı getirecekti gittiği çok oldu
Dediğim an kapı açıldı ve Çınar kucağındaki Arya'yla içeri girdi.
Ç: Biz geldik
Dedi neşeli bir sesle. Serkan dikleşti ve ellerini öne uzattı Arya için. Çınar Arya'yı Serkan'ın kucağına bıraktı. Serkan Arya'nın yanaklarında öptü. Arya bir süre Serkan'a baktı ve sonra güldü. O gülünce hepimiz gülümsedik. Arya'nın ağzındaki lekeye baktım. Çınar'a dönüp
F: Çınar!
Dedim sinirle. Masum bir şekilde bana bakarken.
Ç: Ne oldu?
F: Sen yine mi dondurma verdin bu çocuğa?
Ç: Aa dondurma mı yemiş? Hiç haberim yok
S: Lan gerizekalı,yediriyorsun bari ağzını silseydin çocuğun
Dedi gülerek. Serkan'a dönüp
F: Ha yani yedirmesi sorun değil,sorun olan çocuğun ağzını silmemesi öyle mi? Kaç defa dedim ben "Dondurma verme" diye
Ç: Ya ama beni görür görmez dilini çıkarıyor. Bu bizim dilimizde dondurma demek
S: Bir de kendi diliniz mi var?
Ç: Tabii ki.
F: Çınar,sana son kez söylüyorum bir daha Arya'ya dondurma yedirme
Ç: Ama çok tatlı yiyor dondurmayı bir görsen
Dedi ve dilini dışarı çıkararak Arya'nın taklidini yaptı. Bu yumuşamama neden olsa da belli etmeden
F: Son uyarım
Dedi işaret parmağımı ona sallayarak büyük bir ciddiyyetle. Çınar asker selamı vererek
Ç: Emredersin,kraliçem!
Dedi ve ben de dayanamayıp gülümsedim. Tam bu sırada Ceyda ve Kıraç el ele içeri girdiler.
C: Günaydın herkese
Dedi Ceyda samimi bir sesle. Serkan ve Çınar ona karşılık verdi ama benim gözlerim bana hiç bakmayan Kıraç'taydı. O direkt Serkan'ın yanına gelip
K: Naber?
S: iyiyim. Sen?
K: iyiyim ben de
Dediğinde yüzünde bir gülümseme vardı. Her ne kadar huzurlu bir gülümseme gibi görünse de onu iyi tanıyan biri bu gülüşün altındaki kırgınlığı ve kızgınlığı görebilirdi. Dönüp Çınar'a baktığımda o da bana bakıyordu ve benim anladığımı o da anlamıştı. Serkan'ın kucağındaki Arya Kıraç'ı isteyince Kıraç onu kucağına aldı ve öptü
K: Naber,Ego'nun prensesi?
Dedi ve Arya ona da güldü. Sonra başını yorulmuş gibi Kıraç'ın omzuna koydu.
Ç: Bak bak hanımefendi bana hiç böyle haraketler yapmıyor
K: Ne yaparsan yap,Çınar...O hep beni daha çok sevecek
Ç: Bir daha dondurma vermeyeceğim sana,prenses
F: Ah bu benim işime gelir
Dediğimde onlar içeriye girdiğinden beri ilk defa konuşmuştum. Kıraç sesimi duymasıyla bir kaç saniye durdu ve sonra yeniden Arya'yla ilgilenmeye başladı. Bir kaç dakika sonra Serkan'ın abisi gelip hem Serkan'ın nasıl olduğunu sordu,hem de Arya'yı babaannesine götürdü. Arya gittikten sonra oluşan sessizlikte Serkan ilk önce bana baktı ve sonra Kıraç'a dönüp
S: Dün Feris'le bir şeyler yaşanmış duyduğum kadarıyla.
K: Konuşmak istemiyorum...
Dedi soğuk tonda. Mevzuyu bıçak gibi kesmesi beni ürpertmişti. O an bana baksın istedim. Baksın ve her kelimeyi gözlerimden okusun. Her zamanki gibi...