Derya ve Önder yemek yemek için otelden çıkıyorlardı. Otelin en alt katına indikleri sırada Önder durdu."Derya.."
"Efendim hayatım.."
"Ben seni yeni arkadaşımla tanıştırdım mı?"
"Yeni arkadaşın mı?.. Yoo"
"Kendisi çok tatlı bir hanımefendi. Bence tanışmak istersin."Derya kaşlarını kaldırdı, gözlerini hafif açtı. Yavaş yavaş yüklenen o kıskançlık bakışları gözlerine yerleşti.
"Hmm demek çok tatlı bir hanımefendi?"
"Evet.. Sen hazırlanırken aşağıya inmiştim ya. Otelde tanıştık."
"Demek öyle.. Ben yanında yokken yeni hanımlarla mı tanışıyorsun sen Önder?"Önderin yüzüne yerleşen o tebessüm Deryanın kıskançlığının hoşuna gittiğinin belirtisiydi. Ve başlattığı bu küçük oyunu devam ettirmek istiyordu.
"Evet.. Ne var bunda?"
"Ne var bunda?.. Hmm ne var bunda demek ha Önder Koçak."Derya arkasını dönmüş az önce indikleri asansöre doğru birkaç adım atmıştı. Önder hemen peşinden gidip önüne durdu.
"Derya.. Derya hayatım nereye gidiyorsun?"
"Odaya gidiyorum Önder. Hatta sonra da eşyalarımı toplayıp İstanbula oğullarımın yanına dönüyorum."
"Ne demek o ya?"
"Ben yanında yokken yeni hanımefendilerle tanışabildiğine göre yemeğe de başka hanımefendilerle gidebilirsin hatta ben seni hiç tutmuyum tatilini başka hanımlarla yap Önder."Önder daha fazla dayanamayıp gülmeye başladı. Tabii ki Derya buna daha da çok sinirlenmişti.
"Bir de karşıma geçmiş gülüyorsun Önder yaa.. Pes! Yazıklar olsun sana!"
"Güzelim.."
"Bana güzelim deme Önder bana güzelim deme!"
"Ne diyeyim? Sen benim güzelimsin."
"Beni böyle laflarla yumuşatabileceğini falan mı sanıyorsun sen yaa?"
"Sen ne zaman beni dinlemeyi öğreneceksin acaba Derya?"
"Ne demek o?"
"Ben lafımı bitirdim mi?"
"Ben anlamam lafını bitirip bitirmediğini ben seni gaaayet iyi anladım Önder Koçak."
"Ben ne dedim de sen neyi anladın Derya yaa. Cidden bana bunu yakıştırıyorsun ya ne diyim sana.."
"Ne? Ne diyorsun?"
"Bir dakika bekle şimdi anlarsın."Önder hemen yakınlarındaki lobinin yanındaki minik oyun alanına doğru döndü.
"Melisaa.." diye seslendi. Derya ayağının birini yere vurarak Önderin baktığı yönün tersine doğru sinirle bakıyor bir yandan da dudaklarını ısırıyordu. Oyun alanından onlara doğru minik adım seslerinin geldiğini duyunca başını o tarafa çevirdi. 4-5 yaşlarında küçük bir kız çocuğu onlara doğru koşuyordu. "Önder amcaa.." diyerek koşup Öndere sarıldı. Önder de dizlerini kırmış minik kıza sarılmıştı.Önder: Nasılsın fıstık?
Melisa: İyiyimm.. Sen?
Önder: Ben de iyiyiim..Artık anneni kaybetmiyorsun dimi? Oda numaranızı da öğrendin?
Melisa: Öğrendim merak etme.
Önder: Afferin sana.Derya o hanımefendinin bu küçük hanımefendi olmasına ilk önce şaşırmış sonrasında da hem biraz utanmış hem de bu ikilinin bu kadar güzel gözüküyor olmasının verdiği tatlılıkla kızarmış ve gülümsüyordu. Gözlerini ayırmadan onları izliyordu.
Melisa: Bu abla kim Önder amca?
Önder: Vaay bana amca ona abla ha Melisa? O abla benim karım. Anneni ararken sana bahsetmiştim ya hani. Eşimle balayına geldim demiştim hatırladın mı?
Melisa: Hatırladım.. Ee bizi tanıştırmayacak mısın?
Önder: Tanıştarayım tabi küçük hanım.Önder ayağa kalktı. Deryaya dönüp birkaç saniye sadece 'gördün mü' dercesine baktı. Hafif gülümsüyordu. Derya ise özür dileyen mahcup gözlerle bakıyordu.
Önder: Güzelim.. Bu küçük hanım Melisa. Seni beklerken tanıştım kendisiyle. Annesini kaybetmiş ağlıyordu biz de onunla küçük bir oyun oynadık ve hemen annesini bulduk. Çok da iyi arkadaş olduk. Dimi Melisa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Güneşi / DerÖn
FanfictionTozluyakanın en güzel aşkı DerÖn'ün hikayesini diziden sonra kendi kurgumla devam ettirmek istedim. Aşkımız kalbimizde hiç batmayacak bir güneş doğdurdu, ikinci bahar en çok bize yakıştı 🤍 Not: Kurgu Tozluyaka 24. Bölüm sonundan yani Derya ve Kenan...