15. Bölüm / İstanbul Şahit

408 19 98
                                    


Ev dediğin dört duvardan bir çatıdan oluşuyor gibi görünür insana. Başını sokacağın sıcak yemeğinin piştiği bir evin varsa evet çok şanslısın. Ama ev dediğin sadece bundan ibaret değildir. Evi ev yapan içindeki tüm anılarındır, ailenle yediğin her yemek, mutlu uyandığın her sabah, içinde sevgiyle atan kalplerin bulunduğu yerdir asıl ev. Evin kendini ait hissettiğin, içinde güvende olduğunu bildiğin, tüm acılarına da en büyük sevinçlerine de şahitlik eden yerdir. İnsan biraz olsun uzak kalınca özler evini, başka yerlerde yaşayıp geri döndüğünde evinin o hiçbir yerde bulamayacağı konforunun farkına varırsın. Girdiğinde huzur kokan, sevginin ısıttığı, kahkahaların yankılandığı, göz yaşlarını silenindir ev. Dört duvar bir çatı değil sevgidir evini evin yapan. Nerede olduğunun bir önemi yoktur. Olduğun yeri ev yapan yanında sevdiklerinin olmasıdır. Sevdiklerinin olduğu her yer evindir. Hatta çoğu zaman evin sevdiklerinin kalbidir.

Önder artık neredeyse tamamen iyileşmişti. Dikişlerini de aldırdıktan sonrasında hiçbir şeyi kalmayacaktı. Evi alışlarının üzerinden ise neredeyse 1 hafta geçmişti ve o günden beri yavaş yavaş eşya yerleştiriyorlardı. Tüm eşyaları Derya ve Önder en ince ayrıntısına kadar birlikte seçmişlerdi. Çoğunlukla Önderin Deryaya "Sen bilirsin hayatım" dediği Deryanın ise hayatında ilk defa yaşadığı duygularla, huzurla kendi evini döşediği bir hafta olmuştu. Hem de sıradan bir ev değildi bu. İçinde aşık olduğu adamla ve oğullarıyla hep mutlu yaşayacakları bir evdi. Büyüktü, güzeldi ama önemli olan bunlar değildi onlar için. O evde birlikte yaşayacak olmalarıydı. Ailece.

Derya salonda yeni aldıkları koltuk takımının üzerinde oturmuş camdan denizi seyrediyordu. Yorgundu, yine eşya taşımışlardı. Ama bu yorgunluk çok tatlı ve özel bir yorgunluktu. Derken mutfaktan elinde kahvelerle Önder geldi. Deryanın yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Yanına oturdu. Gülümseyerek Deryaya bakıyordu.

Önder: Al bakalım güzelim. Yorgunluk kahvesi iyi gelir.
Derya: Teşekkür ederim hayatım ellerine sağlık.
Önder: Afiyet olsun. Ben sana daha çok kahve yapıcam burda birlikte içiceğimiz. Ama ilkler unutulmaz. Evimizde birlikte içtiğimiz ilk kahve bu.
Derya: Öyle..
Önder: Yorulduk ama çok güzel oldu dimi Derya? Baksana her şeyi tamam.
Derya: Yaa öyle.. Çok güzel oldu.

Deryanın kısa cevaplar verişi ve hafif durgun oluşu Önderin dikkatini çekmişti.

Önder: Hayatım sen iyi misin?
Derya: İyiyim.
Önder: Beğenmediğin içine sinmeyen bir şey mi var yoksa evde? Varsa söyle hemen halledelim güzelim. Her şey istediğin gibi olsun istiyorum biliyorsun. Çok güzel olsun.
Derya: Hayır sevgilim.. Her şey çok güzel oldu. Evimiz çok güzel. Hem her şeyin bu kadar güzel olmasına da gerek yok benim için. Sen ve oğullarımız benim yanımda olun, nerede olduğumuzun hangi şartlarda olduğumuzun bir önemi yok. Evi ev yapan da bu değil mi zaten?
Önder: Tabii. Benim için de öyle. Siz yanımda olun bana yeter. Peki burası ne zaman gerçekten bir ev olacak Derya?
Derya: Nasıl yani?
Önder: Biz diyorum, ne zaman burda birlikte yaşamaya başlayacağız? Bak her şey hazır.
Derya: Ne zaman evleniyoruz sorusunun değişik versiyonu bu ha?
Önder: Evet, hatta ta kendisini de soruyorum. Ne zaman evleniyoruz?
Derya: Sen de taktın haa bu evlilik mevzuna. Neden bu kadar acele ediyorsun bilmiyorum ki. Nişanlanalı şurda 1 ay bile olmadı. Zaten eninde sonunda evlenicez. Kaçıyoruz sanki.
Önder: Kaçmıyoruz da..
Derya: Da ne?
Önder: Hastaneden ilk çıktığım gün de demiştim sana. Ne zaman ne olacağı belli olmuyor Derya. Ben daha fazla zaman kaybetmek istemiyorum. Ömrümün geri kalanını senle geçirmek istiyorum ve bu ömür ne kadar uzun olursa o kadar iyi benim için. Şu 1 haftadır ben ameliyat olduğum için benim evde kalıyorsun ya. Dikişleri aldırmaya gittikten sonra kendi evine gideceksin. Ben istemiyorum gitmeni. Senden daha fazla ayrı kalmak istemiyorum sadece Derya. Nerdeyse dua edicem iyi ki vurmuş Kenan beni diye. Çok alıştım her güne gözümü seninle ve oğullarımızla açmaya. İstiyorum ki bu hep böyle olsun. Daha fazla özlemeyeyim seni. Bilmiyorum belki çok baskı yaptım çok darladım seni düğün için ama anla beni be güzelim. Ölümle burun buruna gelince insan yaşadığı her günün, sevdiğiyle geçireceği tek bir fazla dakikanın kıymetini daha iyi anlıyor.

Kalp Güneşi / DerÖn Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin