Önder evden çıkmış kendini sokağa atmıştı. Dizlerinin bağı çözülmüştü sanki ama o yürümek istiyordu. Yürüyordu da. Nereye gittiğini bilmeden ayaklarının onu götürdüğü yere gidiyordu. Vücudu kendinden bağımsızdı sanki şu an. Vücudu ayrı ruhu ayrıydı sanki. Nereye gittiğini bilmeden yürüyen ayakları, koşar adım uzaklaşırken fizik kurallarına uyup sallananan kolları, üşüyüp titrediğini mi yoksa yandığını mı anlayamadığı gövdesi ve yaşlar akan gözleri vardı. Bir cümle.. Sadece bir cümle onda öyle bir etki yaratmıştı ki bunun tarifi yoktu.. Kalbi daha önce bir sürü acı hissetmişti ama ilk defa bu şekilde sızlıyordu. Ciğerini dolduran nefes onu boğuyor gibiydi. O ise sadece yürüyordu. Kendini sahilde buldu. Deniz kenarında öylece yürüyordu. Canı çok yanıyordu en ağırı ise canını bu kadar yakan canının ta kendisiydi. Şimdiye kadar canı ne zaman yansa nereye gideceğini hep bilirdi. Acısının tek bir ilacı vardı hep. Ama şimdi ona gidemezdi, sen yaktın sen söndür diyemezdi. Sadece yürüyordu. Deniz kenarında dalga sesleriyle yürüyordu, onun çok sevdiği maviliğin kıyısında yürüyordu...******
Bir gün o evin kapısının kapanışının bu kadar acı vereceğini aklının ucundan bile geçirmezdi Derya. Yüzüne bir anda kapanan o kapıyı kapattıranın kendisi olacağını da. Her şey bu kadar güzelken şimdi kendi elleriyle nasıl da mahvetmişti? Canından çok sevdiğinin canını nasıl böyle yakabilmişti? Zamanı geriye alıp o hatayı asla yapmamayı dilerdi. Ama imkansızdı..
Aşk mıdır acıları göğüsleyen, yoksa acılar mı aşkın bir parçasıdır?
Önderin evden çıkışından sonraki dakikalar sanki bir ömür sürmüştü. Gözyaşlarının yanaklarını ıslatışı, kalbinin her bir atışı yıllar alıyordu sanki.
Önder ve Deryanın tüm tartışmasını duyan Ali ve Çağrı oldukları yerde kaldı bir süre. İkisi de algılamaya çalışıyordu. Ne olmuştu böyle birdenbire? Anne ve babaları kavga edemezdi ki, kavga etmeyi bırak birbirlerine surat bile asamazlardı. Şaşkınlıklarını üzerlerinden atıp aniden ayağa kalktı ikisi de. Ali Önderin arkasından evden hızla çıktı. Çağrı ise doğruca yerde ağlayan Deryanın yanına gidip yere çömeldi. Hiçbir şey demeden ona sarıldı. Derya şimdi Çağrının omzunda ağlıyordu. "Önder.." diyordu ağlarken. Hıçkırıklarının arasına sevdiğinin adını sıkıştırıyordu. Biraz sarıldıktan sonra Çağrı Deryadan ayrılıp yüzünü elleri arasına aldı.
"Derya abla.. Ağlama. Kendini toparlaman lazım ağlayarak hiçbir şeyi düzeltemezsin. Babamı bulmamız lazım." dedi göz yaşlarını parmaklarıyla silerken.
Derya kafa salladı. Çağrının yardımıyla ayağa kalktı. Tam evden çıkıp Önderin peşinden gitmeyi düşünüyordu ki Ali eve girdi. Girer girmez annesiyle göz göze gelmişti. Hayal kırıklığıyla doluydu sesi."Anne nası yaptın bunu yaa.." diye sordu dolu gözleriyle.
Derya Alinin sorusunu duymamıştı bile ya da duydu ama cevap vermeye mecali yoktu sanki. "Önder nerde Ali?"
"Bilmiyorum gitmiş. Yetişemedim." diye cevap verdi. Salonda ileri geri yürüyüp duruyordu. Derya kendini zar zor koltuğa atıp oturdu. Sesli düşünüyordu. "Nereye.. Nereye gitmiş olabilir? Benim onu bulup konuşmam gerek."Çağrı düşüncelerini toplayıp Deryanın sesli düşüncelerine cevap verdi. "Hayır.." dedi sessiz bir şekilde. Derya ve Alinin başları şimdi ona dönmüştü.
"Bırakalım biraz yalnız kalsın. Şu an istesek de bulamayız onu. Biraz dolaşıp gelir ne de olsa."
Derya dolu gözleriyle Çağrıya bakıyordu. "Gelir dimi Çağrı?" dedi.
Çağrı Deryayı umutlandırmak istemiyordu ama tek umduğu buydu. "Gelir.." diyip duraksadı. "Yani umarım.." diye cevap verdi.
Ali hâlâ salonun ortasında volta atıyordu. Konuşup annesinin üzerine gitmek istemese de aklı almıyordu. Annesi nasıl böyle bir konuda Önder hocasının canını bu kadar yakabilmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Güneşi / DerÖn
Hayran KurguTozluyakanın en güzel aşkı DerÖn'ün hikayesini diziden sonra kendi kurgumla devam ettirmek istedim. Aşkımız kalbimizde hiç batmayacak bir güneş doğdurdu, ikinci bahar en çok bize yakıştı 🤍 Not: Kurgu Tozluyaka 24. Bölüm sonundan yani Derya ve Kenan...