"Kuşaktan kuşağa geçer Hester'in görevi, ya Gölgelerin Hanımıdır ya da Efendisi."
~
"Renklerin melodileri vardır Hesper, fısıltıları ağıtlar yakar. Duyarsan eğer o mırıltıları kadimsindir, anladıysan aziz. Eğer eşlik edersen gökkuşağının gölgeleriyl...
Bir baktım gece papilloonn bana fotoğraf atmış, Darcy değil mi bu diyor. Baktım harbiden de öyle, hemen gözleriyle oynadım yukarıya ekledim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
16. Bölüm; YASAK ÇİÇEK ꕥ "Benim çiçeğim, güzel çiçeğim. Kendini korumak için var ettiğin dikenlerin benim canımı yakmaz. Kendini koruman, bunun pahasına beni dahi kanatman sadece memnun eder."
Ruh eşliliği gerçek bir lütuftu. Her daim sahip olduğum ama yine de imrendiğim bir lütuftu bu. Yasak bir çiçek gibiydi her daim. Öylesine güzel bir görüntüsü ve kokusu vardı ki cezbediyordu insanı, ama dokunduğumda yakıyordu, zehirliyordu. Sadece beni, sadece banaydı o zehiri. Bir tek benim yasak çiçeğim vardı.
Bir tek ben dokunamıyordum bana ait olan çiçeğe.
Şimdi düşünüyordum. Her şeyi. Kader tanrıçalarını, saatler boyunca uyumadan araştırdığım bilgileri, Hester'le olan son görüşmemizi, altı yıl önce Glacias'ın beni bu savaş için ikna edişini, Darcy ile olan aramdaki bağı, sahip olduğum güçleri, kehaneti... Ama özellikle geçmişi.
Düşündüm.
Kafam gerçekten çok kötüydü.
Elimdeki kadehi bırakmadan terasın tırabzanının üzerinde oturuyordum. Korkunç bir görgü kuralı ihlaliydi, ancak kadehimdeki Gece Üzümü şarabı benim kafamı, bu ihlali düşünemeyecek kadar bulanıklaştırmıştı.
Arkamdaki gölgelerden biri hafifçe yanıma yaklaştı. "Yemek vakti hanımım, yemek odasında ziyafet var. Kayzeriniz ve Leydi Onella'nın kutlaması."
Yüzümde deli bir gülümseme oluştu. Kutlama vardı, tabii ki. Sırtımı dayadığım duvardan ve üzerinde oturduğum tırabzandan atlarken elimdeki kadehin neredeyse yarası yere dökülmüştü. Gece mavisi rengindeki şarap yerde belli belirsiz bir leke yapmıştı çünkü zemin tamamen siyahtı.
Kadehi yere, şarap şişesinin yanına bırakıp bir anda terasın ortasında durdum. Mayışmış bir haldeydim. Başımı kaldırdım ve iyice geriye atarak sakin havayı soludum. Ne kadar sıkıcı ve bunaltıcı bir havaydı.
