4. Bölüm

122 4 9
                                    


“Eğer ki sevdiğin birini kaybedersen, intikam almanın ne demek olduğunu o zaman anlarsın.”

Hava kış olmasına rağmen güneşliydi, yalancı bir güneş insana gülümsüyordu. Kanepede uzanmış film izliyordum.

O zamanlar nedenini bilmediğim şekilde filmde geçen cümleler çok manidar geliyordu.

Filmin konusu ölmüş sevgilisinin intikamını almaya çalışan kadının konusunu anlatıyordu.

“Onlar benim en sevdiğimi aldılar, bu hayatta bir tek ona en dedim ben, bir tek o benim enim oldu.  En sevdiğim gülüş ona aitti, en sevdiğim kokuyu onda buluyordum, en mutlu olduğum an onun yanıydı. O gitti, enlerim bitti. İşte intikamımı en çokta enlerimi yaşatan insanı elimden alan herkesten alacağım. Onlar ölmeyi hak ediyor.”

Kadının intikam hırsı gözünü boyamıştı. Film çok akıcı ilerliyordu.

Yazının fotoğrafını çekip, Ayaz’a yolladım.

“Enimi alan herkes bedel öder…”
şeklinde yazıp yolladım.

Gözetlenmemin üzerinden bir hafta geçmişti ve bu bir hafta içinde her şey sakince ilerliyordu.

Artık evde tek başıma yaşıyordum. Acar çiftti yoktu. Uzun bir tatile çıktılar.

İnsanlar tatili hak ederler, özellikle uzun yolculuklu tatili…

Penceremin camından baktığımda kimse ortalıklarda yoktu, bu kimselere Ayaz’da dâhildi. Ne mesajlarıma cevap veriyordu ne de aramalarıma.

Bir hafta önce uyandığımda tek başımaydım ve o zamandan beri Ayaz’a ulaşamıyordum.

“İntikam almak o kadar da iyi bir şey değil, bence.”

Ve bir hafta sonunda böyle bir mesaj atmıştı.

“Bence sevdiğin biri için alınan intikamın verdiği hazzı hiçbir şeye değişmem.”

“Kim için intikam aldın Rüya?”

Doğru. O zaman neyden veya kimden intikam aldığımı bilmiyordum.

“Rüya Acar daha önce kimseden intikam almadı.”

“O zaman?”

“Hiç…”

Bütün konuşmamızı bir üç harften oluşan ama koca bir boşluk hissi yaratan hiç kelimesine sığdırmıştım.

Rüya Acar daha önce intikam alamamış olabilirdi ama Rüya çok güzel intikam alırdı. Bunu o zaman ona yazmam aptalca gelebilirdi.

Her şey aptalca geliyordu.

Son zamanlarda kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum, gerçekle hayalin ortasında sıkışıp yaşamaya devam ediyordum.

Kahverengi gözler belki beni takip etmiyordu ama gözlerimin önünden gitmiyordu.

Her şey yalandan ibaretti, her şey gerçekliğini kaybetmişti.

Hâlbuki sadece ben gerçeklik algımı yitirmiş gibi hissediyordum.

Tatile gitmelerine rağmen hala Acar çiftinden hala ses seda yoktu.

Kocaman evde tek başıma yaşıyordum. Ayaz gelmiyordu. Komşularımdan ses çıkmıyordu.

Sakinlikten her zaman korkmuştum, ben sakin olabilecek biri değildim.

***

Aradan geçen birkaç gün sonra kapının zili çaldı. Belki Ayaz gelmiştir diye hızlıca pijamalarımla kapıyı açmaya gitmiştim.

ON YEDİNCİ YAŞIM (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin