8.Bölüm

7.4K 144 96
                                    

Sınıftaydım. Alp yine aklımı başımdan alan o güzel yüzüyle gülümseyip sanki hayatındaki her şey yolundaymış gibi ders anlatıyordu. Onun bu hallerine aşıktım sahi ben onun her zerresine her şeyine her haline aşıktım. Aşık olmasaydım o gün bana benim için önemli değilsin demek istediğinden iki gün sonra hiçbir şey olmamış bana hiç bir şey dememiş gibi onu görmek için bu sınıfa gelmezdim, dersine girmezdim.

Aşk gerçek bir hastalıktı. Aşık olunca insan asla yapmam dediği şeyleri öyle bir yapıyordu ki kendisi bile buna şaşıryordu.

O gün bana o cümleyi kurduktan yani onunla ilgili her şeyi bildiğimi söyledikten sonra duşa girmiş beni öylece orada tek kelime etmeme bile müsade etmeden bırakmıştı. Ben ise üzüntüyle ağlayarak evden ayrılmış kendi evime gitmiştim. Ertesi gün ise annemin iğrenç itiamlarını artık duymak istemediğimi, kaldıracak gücüm kalmadığını anlayıp Ela'nın evine taşınmıştım. Zaten uzun bir süredir bunu düşünüyordum Ela'nın da ısrar etmesiyle kararımı vermiştim.

Alpten uzak olduğum bu iki gün boyunca beni ne aramış ne de sormuştu. Bu tavrı beni sevmediğini sadece kafasını oyalıyacak bir oyuncak gibi gördüğünü düşündürmüştü.

Gerçi o zaten ondan uzak durmam gerektiğini en başından beri bana söylememiş miydi?

Ben yerimde duramayıp tüm olmusuzluklara rağmen onun kapısına dayanmamış mıydım?

Şimdi onu suçlamak bir bakıma saçmalık değil de neydi?

Tamam onun da hatası vardı ama onun kapısına dayanan bendim o değildi.
Bu yaşıma kadar hiç bir erkeğin değil kapısına dayanmak onlar için tırnağımı bile kıpırdatmayan ben onun için ona olan aşkım yüzünden asla yapmam dediğim şeyleri yapıyordum.
Şuan ne yazıkki tüm bu olumsuzluklara onun ilgisizliğine karşın ben yine ona gelmiştim ben yine içimdeki özlem duygusunu yenilip kendimi tam da onun ders anlattığı sınıfta onun karşısında bulmuştum. Ve şuan gerçekten de bu kararı verip onu görmek için dersine girmekte gram pişmanlık duymuyordum.
Onun benim gözümde ilahlaşan güzelliği karşısında değil pişman olmak tabiri caizse ona olan aşk ateşimden bir mum gibi eriyordum.

Yutkunup güzel yüzünü sadece iki gün geçmesine rağmen deli gibi özlediğim yüzünü her milimini ezberlemek istermişçesine inceledim. Dolgun kırmızı dudaklarına değen gözlerim şehvetle sızladı evet tam da şu an onu serttçe öpmek istiyordum. Nefesi nefesime karışsın istiyordum. Ona olan bu hastalıklı aşkım karşisında bütün hormonlarımın iyice alev almaya başlamıştı. Alp'in her zerresini öpmek isteyen dudaklarım çaresizce sızlıyordu.

O sırada aklı fikri sadece ders anlatmakta olan zavalı Alpim tabikide benim alev ateş almış düşüncelerimden haberi olmadığı için masum masum ders anlatıyordu ta ki  gözleri benim onun dudaklarına bakıp delice yutkunduğumu görünceye kadar istemsizce olduğunü düşündüğüm bir şekilde benim kırmızı rujla renklendirdiğim dolgun dudaklarıma bakıp o da yutkundu. Onuda aklımdaki azgın düşüncelerden haberdar etmek için alt dudağımı ısırdım ve  sırıtarak onun acelece gözlerini dudaklarımdan ayırıp öfkeyle gözlerimle bulusturmasini izledim. Sanırım onunla dalga falan geçtiğimi sanmıştı oysa ki ben onun için gerçektende yanıyordum ve kaç saatir Alp'in yüzünü izlemek için bitmesini istemediğim dersin hemen şimdi bitmesini istiyordum aksi taktirde tutuşup alev alıcaktım.

Alp beni umursamıyormuş gibi sınıftaki bütün ögrencilerin yüzüne bakıp saatine baktı sonra meftunu olduğum ses tonuyla konuştu o konuşunca dünyadaku bütün seslerin sonsuza kadar susmasını sadece Alpin konuşmasını istiyordum.

"bugünlük dersimiz bitti arkadaşlar haftaya görüşürüz"dedi

Bana son bi bakış attıktan sonra sınıftan çıktı. Bu bakışları beni daha da cesaretlendirmişti. Yerimde rahatsızca kıpırdanıp herkesin sınıftan çıkmasını bekledim Kimse kalmayınca yerimden sırıtarak doğrulup kendimden emin adımlarla sınıftan çıktım ve onun odasına doğru yürümeye başladım.

Profesör(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin