☬
Gözlerimi bulanan midemle aralarken yüzümü buruşturup kalkmak için hareket etmiştim ki iplerin varlığını hatırlamamla dudaklarımı araladım
"Sanem!" saatin kaç olduğunu bilmiyordum ancak odanın hafif aydınlık olması sabaha yakın bir zaman diliminde olduğumuzu gösteriyordu. Bağırmama rağmen kimse gelmeyince kusmamak için kendimi sıkarak bir daha bağırdım
"Alp!" onun adını söylemeyecektim... Ağzıma ufacık gelen kusmuğu yanlışlıkla yutmamla midem daha kötü olurken son gücümle bağırdım
"Kutay!" buraya kusamazdım... Hızla açılan kapıdan sonra Kutay dağılmış saçlarıyla birlikte yarı çıplak odaya girdi
"Ne bağırıyorsun sabahın köründe?"
"Çöz beni" bir süre yüzüme baktıktan sonra sesli bir nefes verdi
"Hayır"
"Kusucam!" anlamsızca yüzüme baktıktan sonra bileğimi çekiştirmemle cebinden çıkardığı çakıyla yanıma gelerek ipleri kesti. Hızla banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra klozete kusmaya başladım. Sifonu çektikten sonra ağzımı çalkalayıp bir süre aynadan yüzüme baktım. Patlamış bir kaş ve dudak, elmacık kemiğimde de büyük bir morluk... Karnımdaki acıdan dolayı dik duramazken kapının açılmasından sonra içeriye Kutay girdi
"Bitti mi?" sadece boş boş yüzüne bakmanın ardından sesli bir nefes verip karnımı tuttum
"Ağrı kesici lazım... Ve bulantı hapı"
"Evde yok birkaç saate birisini gönderip aldırtırım" bıkkınlıkla gözlerimi kapatırken midemin hâlâ deli gibi bulanması banyodan çıkma isteğimin önüne geçiyordu
"Karnına çok fazla darbe aldın. Kusman gayet normal. Uyumaya çalış"
"Uykumdan uyandım midem bulandığı için. Sence geri uyuyabilir miyim?" Kutay'a doğru döndüğümde tek eliyle yüzünü sıvazlayıp sesli bir nefes verdi
"Yanına kova alıp aşağı in televizyon izle o zaman. Mümkünse sessiz ol biraz" kaşlarım çatılırken kapıdan uzaklaşmasıyla gözlerimi devirdim
Banyodan çıktıktan sonra odadan iki büklüm çıkarak yavaşça aşağı indim. Her adımımda canım yanarken kendimi yavaşça koltuğa atarak televizyonu açtım. Yanıma kova almadığımı hatırlarken Luna'yı uyurken görmemle seslendim
"Luna... Luna" gözlerini açarak bana baktığında zar zor gülümseyerek mutfak kapısının önündeki kovayı başımla işaret ettim
"Bana şurdaki kovayı getirir misin? Oturdum kalkamam şimdi" bir süre yüzüme baktıktan sonra başını diğer tarafa çevirip uyumaya devam etmesiyle yavaşça ayağa kalktım
"Ben her istediğini yapıyorum ama..." kovayı alıp koltuğa geri oturduktan sonra merdivenden gelen sesle başımı çevirdim. Kutay sinirle bana baktıktan sonra kapıyı açarak birisine seslendi
"Gökalp!"
"Buyur abi?"
"Nöbetçi eczaneden ağrı kesiciyle bulantı hapı alıp gel"
"Tamamdır" kapıyı kapattıktan sonra hiçbirşey demeden karşımdaki koltuğa uzandı
"Senin yüzünden uyuyamadım"
"Birşey yapmadım ki"
"Bir kere uyandıktan sonra geri uyuyamam"
"Ne yapsaydım? Yatağa mı kusayım?"
"Kus Ayça heryere kus!" bağırmasıyla kaşlarım çatılırken Luna da uyanarak yanıma gelip bacağımın üstüne yattı
"Ne bağırıyorsun be! Kalkmasaydın o zaman. Yalvardım sanki yanıma gel diye" tam birşey diyecekken telefonunun çalmasıyla ayağa kalkarak mutfağa geçti. Luna'ya baktığımda ise tekrar uyumuştu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esir
ChickLitAyça 22 yaşında bir hemşireydi. Bir gün ağır yaralı bir adam hastaneye geldiğinde bu adamla Ayça ilgilenir ve ondan birşey istenir. Ancak Ayça buna karşı çıkarak olayı polislere anlatır ve bunu yapmasıyla hayatı alt üst olur... ⛓ Üstüme gelen adımla...