Bazı geceler geçmezdi insanın hayatında ve ben bugün tamda öyle bir gün yaşıyordum. Bütün gece bei rahat bırakmayan düşüncelerle yatakta dönüp durmuştum. Nihayetinde ise yatakta dönmeyi bırakıp sıkıntıyla üzerimdeki ince örtüyü attım ve yataktan doğruldum. Yanımdaki gece lambasının ışığını yakmamla benden uykumu çalan birkaç sayfalık yazıyla yeniden karşılaştım. Boşanma evrakları işte tamda yanı başımdaydı. Bugün her zaman ki gibi hastaneye gittiğimde Karan'ın avukatı getirip vermişti. O an hiçbir şey hissedememiştim ne sevinç, ne rahatlama ne de öfke. Öyle bir andı ki bomboş hissetmiştim. Yanımda ölmek üzere olan bir adam elimde ise belkide artık bu kapandan kurtuluşumu müjdeleyen beraat belgem vardı. Belki sevinmeliydim buna belki de böyle saygısız , böyle acımasız bir anda geldiği için kızmalıydım. Ama ben bomboş hissetmiştim o an. Karşımdaki avukata sadece "tamam" diyebilmiştim. Ne bir kelime az nede bir kelime fazla.
Derin bir nefes alıp saçlarımı bağladım önce. Artık bunları düşünmeyi bırakmalıydım ama bir türlü yapamıyordum. Bir tarafım Arif Dedenin uyanması için dualar ederken diğer tarafım uyandığında Karan'ın bu yaptığına çok üzülür mü diye düşünüyordu? İşte tamda o anda acımasız bir ses fısıldıyordu zihnimde " O asla uyanmayacak Leyal. Kendini kandırmayı bırak." diyordu. Eğer Karan böyle bir şeye cesaret edebildiyse mutlaka oda Arif Dedenin asla uyanmayacağını düşünüyordu.
Yataktan kalkarken belki de toplanmalıyım diye düşündüm. Evraklara bakmamıştım ama Karan suratına bile bakmadığı karısına hiçbir şey vermek istemeyecekti. O beni kovmadan ben gitmeliyim diye düşündüm. Bir an için bu kapıdan elimde valizlerle çıkmak zoruma gitti. Burası yaşadığım onca kötü şeye rağmen benim evim olmuştu. Yıllarca halamın yanında hep misafir gibi hissettikten sonra bu ev gerçekten ait hissettiğim tek yerdi. Belki böyle hissetmem ironikti ama burada fazlalık gibi hissetmemiştim işte.
Sürahiye baktığımda boş olduğunu görmemle oflayarak terliklerimi giydim. Bu saatte aşağı inmeyi hiç istemiyordum ama yapacak bir şeyde yoktu. Tembel adımlarla mutfağa indiğimde masanın üstündeki çiçekler dikkatimi çekti. Gece geç gelmiştim ve herkes çoktan ya evine gitmiş ya da odasına çekilmişti. O yüzden kimse bana eve gelen çiçeklerden bahsetmemişti. Herhalde Arif Dede için gönderilen çiçeklerden birisi diye düşündüm.
Tam suyumu alıp çıkacakken gönderen kişiyi merak etmemle geri döndüm. Beyaz bir çiçek buketiydi. Bu çiçeklerin adını bilmiyordum ama hepsi büyük bir özenle birleştirilmiş, aranjmanı oldukça naif ve zarif yapılmıştı. Çiçeğin üstündeki küçük zarfı görmemle usulca yerinden çektim. Elimdeki küçük zarfa bakarken içimde garip bir duygu belirdi. İçini açıp küçük not kağıdını gördüğümde ise yüzüm sinirle kasıldı. Kağıdın üstünde isim yazmıyordu ama ben kim olduğunu gayet iyi anlamıştım.
" Artık Özgür Bir Kadınsın."
Rica ederim.
Elimdeki kağıdı hırsla buruşturup çiçek buketini elime aldığım gibi hırsla tezgaha vurdum. Ne kadar süre aynı şeyi yapmıştım bilmiyordum ama elimdeki zavallı çiçekler paramparça olmuştu ve bütün zemini kopan yapraklar kaplamıştı. Derin nefesler alırken sakinleşmeye çalıştım. Buna aniden neden bu kadar tepki verdiğimi anlayamazken bir sinir boşalmasının eşiğinde olduğumu anladım. Her şey yine üstüme geliyor gibi hissetmeye başlamıştım. Arif Dede'nin , bu evin çok sıcak olmasalar bile aile olarak hatırlaya bileceğim bu yegane şeylerin elimden kayıp gidecek olma düşüncesi bir anda bütün benliğimi sarsmıştı. Arif Dede hiçbir zaman sıcak bir insan olmamıştı ama varlığı, sürekli yanımda olduğunu hissettirmesi yetiyordu bana. Bu güne kadar hiçbir zaman sahip olmadığım baba figürünün yerini doldurmuştu galiba . Belki sevgi dolu değildi ama arkamdaydı bu bile yetmişti bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyal -Unutulan Eş-
Novela Juvenil-Gözlerime baktı ve beni tanımadı.- Yıllar sonra kendi karısıyla, bambaşka bir ülkede yeniden tanışan bir adam. Nikahtan sonra bir daha görmediği kocasını karşısında gören bir kadın. Karşısındaki gözlerin büyüsüne daha ilk andan kapılan bir adam. Ad...