Sabahın erken saatlerinde gelen haberle hasteneye gelmiştik. Karan'ın boşanma evraklarını göndermesinin üzerinden üç gün geçmişti ki Arif Dedenin artık daha fazla direnememişti. O gitmişti. Son bir kez vedalaşamadan , ona ne yapmam gerektiğini danışamadan gitmişti. Şimdi yanımda Hasan Efendi dikilirken onu son bir defa görmek için morgun önünde bekliyordum. Bu kadardı işte soğuk bir odada bir kaç dakikalık bir veda. Bu fikre kendimi alıştırdığımdan mıdır, girdiğim buhrandan mı ağlayamıyordum. O kadar göz yaşı dökmüştüm ki galiba daha fazla kalmamıştı artık.
" Girmek istediğine emin misin Gelin Hanım, bak korkmayasın sonra."
Önce hiç tepki vermedim dediklerine sonrası kısık bir sesle "korkmam" dedim. Belki başka birinin cesedi olsa bakamazdım ama Arif Dede tek yakınımdı. Ondan korkmazdım. Derin bir nefes alıp morga adımladığım zaman yeni yeni bir şeylerin farkına varmıştım sanki.
İçerideki görevli beni yönlendirip naaşın yanına geldiğimde yavaşça üzerindeki çarşafı kaldırdı. Her bir çizgisine aşina olduğum yüze bakarken içimden onlarca parça koptu. Her zamanki gibi çatıktı kaşları işte. Sanki daha demin biri onu sinirlendirecek bir şey söylemiş gibiydi ifadesi.
Ağzımdan bir hıçkırık firar ederken dokunamadım ona. Öylece hıçkırıklarımı bastırmak için ağzıma koyduğum elimle çıktım odadan.
Beni o halde gören Hasan Efendi koluma girmek istesede iyiyim diyip yardım etmesini engelledim. Yalnız kalmak istiyordum sadece ama buna fırsatım olmayacağını biliyordum. Hıçkırıklarım arasından sordum yavaşça.
" Ne- ne zaman? Cenaze namazı ne zaman kılınacak?
Bir süre bana üzgün gözlerle bakan adam bu manzaraya daha fazla katlanamamış olacak ki gözlerini yere indirdi. Onunda gözlerinin kızardığının farkındaydım ama o her zaman ki gibi dik durmaya çalışıyordu. Ben ise savruluyordum işte öylece savruluyordum.
" Yarın ikindi namazına müteakip." dedi. Kaşlarımı çattım.
" Neden bu gün değil? Cenazenin beklemesi iyi değildir? dedim.
Yerdeki bakışlarını bana çıkarttı önce sonra sağa sola doğru oynattı göz bebeklerini. Bellliki söylemek istemediği bir şey vardı.
" Şey Gelin Hanım, biz nasıl desem. Belki Karan Bey gelir diye öyle ayarladık."
Yüzümde alaycı bir ifade belirdi. İstemsizce ağzımdan acıyla karılık histirik bir gülümseme belirdi.
" Benim kocam, " dedim bastırarak. İlk kez kullanıyordum ona karşı bu ifadeyi. " Benim kocam, ne dedesinin ne de benim mezarıma gelir. O öyle bir adam ki Hasan Efendi ciğeri beş para etmezin teki." Tükürürcesine söylemiştim her şeyi. İçimde ki bütün öfkeyi kusarcasına. Herkese haykırmak istiyordum hiçbir şeyi unutmadığımı sadece çok ama çok derinlere gömdüğümü göstermek istiyordum.
Dediklerinden pişman olmuş gibi başını öne eğdi sonra mahçup bi sesle konuşmaya başladı.
" Haklısınız Gelin Hanım. Ama ağam ne olursa olsun beklememizi isterdi. O yüzden lütfen af buyurun."
" Tamam" dedim bıkkın bir ifadeyle. Nasıl olsa gelmeyecekti. O koridordan çıkıp giderken bundan o admı tek celsede boşayacağımdan emin olduğum kadar emindim.
***************
Cenaze Sabahı
Üzerimdeki siyah diz altı elbise ve omuzlarımdaki siyah şalla her zamankinden yorgun gözüküyordum. Omuzlarım çökmüş göz altlarım morarmıştı. Bir kaç gündür devam eden iştahsızlığım üzerine daha da halsizleşmiştim. Aşağıya yavaş yavaş eşraftan misafirler gelmeye başlamıştı ama benim hiç inmek istemiyordum. Ama biliyordum ki Arif Dede'ye bir son görev olarak orada durmalı ve taziyeleri kabul etmeliydim. Bunca insan gelmişken koskoca Arif Ağanın taziyeleri kabul edecek bir yakını bile olmaması ne acı olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyal -Unutulan Eş-
Teen Fiction-Gözlerime baktı ve beni tanımadı.- Yıllar sonra kendi karısıyla, bambaşka bir ülkede yeniden tanışan bir adam. Nikahtan sonra bir daha görmediği kocasını karşısında gören bir kadın. Karşısındaki gözlerin büyüsüne daha ilk andan kapılan bir adam. Ad...