⑉Tehlikeli Sular⑉

8.2K 411 59
                                        


Odada dönüp duruyordum. O kadar gergindim ki aşağıya misafirlerin yanına inmemiştim. Ya konağa da gelirse diye onlarca kötü senaryo dönüyordu aklımda. Hayır ondan kurtulmaya bu kadar yaklaşmışken şimdi böyle bitmemeliydi. En sonunda kendimi toparlayıp önlem almaya karar verdim. O gelmeden ben harekete geçmeliydim.

Daha fazla dikkat çekmemek adına aşağıya inmeye karar verdim. Bu sırada merdivenlerden inerken gördüğüm Ayşe'ye Hasan Efendiyi bana çağırmasını söyledim. Büyük salona girdiğimde tanıdık gelen yüzlerle içim biraz daha daraldı. Nedensiz yere sanki herkes benim arkamdan konuşuyormuş gibi hissediyordum. Bu düşünceyi bu bunaltıyı atlatamıyordum.

Elinde yasin cüzü olan orta yaşlı bir kadının yerinden kalkıp oturmam için bana yer vermesiyle hiç bir şey söylemeden yerime oturdum.

Bazıları merhumun ruhuna Kuran okurken bazıları aralarında konuşuyordu. Kimileri Arif Dedenin ne kadar yüce gönüllü bir adam olduğundan bahsederken bazı tenha fısıldaşmalarda benim adım geçiyordu. Şimdi diyorlardı bu kızın hali ne olacak. Artık beni kınayıcı bakışlar yoktu gözlerinde galiba herkes Karan'ın ne kadar gaddar bir adam olduğu konusunda az çok bir şey duymuştu. Sonuçta dedesi ölüm döşeğindeyken bile gelmemişti. Bu kadınların gözlerinde bana acıyan bakışlar vardı. Ne olacak bu kızın hali dercesine bakıyorlardı. 

Umursamadım. Bana bir şey olacağı yoktu. Eğitimime devam edip kendi paramı kazanacaktım işte onlarca insanın yaptığı gibi. Hem kimsesizde kalmamıştım değil mi halam vardı sonuçta. Kendimi avutmaya çalışırken aslında hiçbirinin beni avutamayacağını biliyordum.

Kadınların yanında bir süre oturduktan sonra beni bekleyen Hasan Efendinin çıkmaya başladım. Çalışma odasına benden önce gitmişti. Odaya girmemle ayakta beklediğini fark ettim. Bu davranışı karşısında yüzümde hafif bir tebessüm belirdi. Bu adam her şeyi kaideler göre yapardı.

" Otur Hasan Efendi seninle konuşacağım ciddi meseleler var."

" Hayırdır Gelin Hanım, bir müşkül durum mu vardır?"

" Otur Hansan Efendi otur. Tek tek anlatacağım ve senden bir şey isteyeceğim."

Yüzündeki endişe büyürken çalışma masasının karşısındaki tekli koltuklardan birine oturdu. Bende tam karşısındaki ne oturdum. Arif Dede'nin yerine oturmak hala saygısızlık gibi geliyordu bana.

" Şimdi sana bir soru soracağım ve bana dolandırmadan cevap vereceksin tamam mı?" 

" Tamamda Gelin Hanım. Ne oluyor anlatın bi hele?"

Ona sakin ol dercesine bir el işareti yaptım. 

" Beni ya da Karan Turanoğlu'ndan birimizi seçecek olsaydın kimi seçerdin? Tek cevap, aması şöylesi böylesi yok."

Bir süre düşünür gibi yaptı daha sonra yerdeki bakışlarını bana çevirip cevabını verdi.

" Karan ağamın kanıdır ama Allah varya sizin ona gösterdiğiniz vefanın binde birini göstermedi. Yani demem o ki Gelin Hanım deyin bakalım benden ona karşı ne istiyorsunuz. Ne isterseniz yaparım. Siz bana ağamın emaneti sayılırsınız."

Güzel dercesine kafamı salladım. Şimdi Hasan Efendi ne kadarını bilmeliydi ona karar veremeliydim. Elbette her şeyi anlatamazdım. Risk alamazdım boşanmaya bu kadar az kalmışken.

" Karan bu evden hatta çiftliğin kapısından adımını atmayacak tamam mı. ? Ne o benim yüzümü görecek ne ben onunkini?

" Emriniz başım gözüm üstüne Hanımım?" 

Leyal -Unutulan Eş-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin