〄 ● Kara Haber ● 〄

8.1K 369 79
                                        

En fazla yorumu yapan okuyucuma bu bölüm ithaf edilecektir. 

11 Ay Sonra 

Dakikalardır ekrandaki kabul mektubuna bakıyordum. Derin bir of çektim. Kararsızlık bir kuyuysa ben şu an o kuyunun en dibindeydim. Aldığım son kabulle an itibariyle kafam tam bir çorbaya dönmüştü. Bir tarafım Amerika'da kalmamı bağırırken diğer yanım İngiltere'ye gitmem gerektiğini söylüyordu. İngiltere pek çok açıdan benim için mantıklı olabilirdi. Bir kere Türkiye'ye çok daha yakındı her an ulaşabilirdim. Ama diğer taraftan burada bir hayat kurdun diyordu. 

Derin bir nefes daha çektim içime. Belki yine beni kimsenin tanımadığı bir yerde yeniden başlamak çok daha iyi olurdu. Sonuçta insanlar sizi tanıdıkça hakkınızda daha fazla şey merak ediyorlardı. Ayrıca birde Karan meselesi vardı tabi. İşte o konuda da her şey daha beter hale gelmişti. Israrla hep pazartesi çiçek buketi yolluyordu. Artık insanların sorularından, yorumlarından yorulmuştum. 

Sanki İngiltereye gitsen bu adamın kıskacından kurtulabileceksin dedi iç sesim. Haklıydı. Benim öyle gizli kalabileceğim bir işim yoktu. Yapacağım bütün çalışmalar üniversite tarafından yayınlanacaktı. İçim daha da daralırken kendimi ferahlatmaya çalıştım. Sonuçta bana zorla bir şey yaptıramazdı ve bir noktada pes edecekti. İsterse ömrümün sonuna kadar çiçek yollamaya devam edebilirdi umrumda değildi. Her şeyi düşünmekten bıkmıştım. Salıvermek istiyordum artık.

Ondan kurtulmama sadece bir adım kalmıştı.  Ve boşanma davasını atlattım mı her şey bitecekti. Karan'ı biraz tanıyorsam karısına son bir kere bakma zahmetine asla girmezdi. Büyük ihtimalle o gün geldiğinde avukatını gönderip sessizce halletmesini isteyecekti tıpkı yıllar önce bana o sözleşmeyi imzalatırken yaptığı gibi. İşte o gün bende onun tahmin ettiğinden bile sessiz bitirecektim bu işi. Acaba dedim, ona boşandıktan bir zamanlar karısı olduğunu söylemeli miydim? 

Yüzümde anlık eğlenen bir ifade belirdi. Aslında suratını görmek eğlenceli olurdu ama onun ne yapacağı belli olmazdı. Başıma sonrasında bela olabilirdi. Yüzüne bakarak aptallığıyla eğlenmek yeterli dedim kendi kendime. Aksiyona gerek yok kızım akıllı davranmalıyız. Bu adamdan kesinlikle sonsuza kadar kurtulduğumuzda emin olmalıyız. 

Kafamın içinde onlarca senaryo dönerken Aylin'in bana seslenmesiyle irkildim bir an.

" Leyal, kime diyorum ben. Hadi gel artık pizzalar geldi."  Allah bilir bana kaç kere seslenmişti. Tanrım onu delirtmiş olmalıydım.

" Tamam, geliyorum ben sen başla." Bilgisayarı kapattıktan sonra biraz esnedim. Saatlerdir bu masanın başındaydım.  Ayağımdan çıkardığım pandiflerimden birini yeniden ayağıma giyip sürünen adımlarla mutfağa geçtim.

Pizzadan kafasını kaldı ve bana bakıp konuşmaya başladı. 

" Hadisene kızım vallaha ben öldüm açlıktan." Yorgun gözlerimle gülümsedim ona. Yemeğe karşı küçük bir çocuk gibiydi hep, hiç sabrı yoktu bu konuda.

" Geldim işte, gelen maillerime bakıyordum." Eee dercesine baktı bana. Sandalyeye oturduktan sonra konuşmaya başladım.

" Hiç öyle Queen Mary'den kabul almışım." 

" Nee ve bunu şimdi mi söylüyorsun, Allah'ım gel buraya." Beni kendine çekip kocaman sarılırken gülümsedim.

" Hadi kalk kutlamaya gidelim bu gece." O heyecanla şakıyıp hızlı hızlı konuşurken. Kafamı hafifçe olmaz dercesine salladım.

" Geçenlerde kutlama için yemeğe çıktık ya ne gerek var her seferinde aynı tantanaya."

Bana bakıp muzipçe gülümsedi.

Leyal -Unutulan Eş-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin