20. BÖLÜM; GÜLLERİM SOLDU

3.2K 183 40
                                    

PATRON ÇILDIRDIIII HAHAHAHHA BUNLARI ATARKEN KENDIME OLDUKCA ŞAŞIRIYORUM ... BIR HAFTA ICERISINDE GELEN KACINCI BOLUM BUUU......

BUNUN ŞEREFİNE EH BIRAZ YORUM YAPINNNN YANIII 🫠🫠🫶

Lütfen oy vermeyi unutmayın. 💗

❤️‍🩹

Eflâl ile konuşmadan hemen sonra kısa bir duş almış, saçlarımı kurulamış üzerimi değiştirmiştim. Hazırladığım çantaları elime alıp, yatağın üzerine bıraktım.

Eflâl daha gelmemişti konağa. Bu da dediği gibi bugün gelmeyeceği anlamına geliyordu.

Son kez nedensiz bir şekilde telefonuma bakıp, hiç bildirim görmedikten sonra odada durmanın anlamsız olduğunun farkında olunca çantaları elime alarak odadan çıktım.

Hava git git gide laciverte dönerken, günün en sevdiğim saatinin bu saatler olduğunu bu güzel havaya eşlik eden gökyüzüyle bir kez daha anladım. Hafif hafif esiyordu. Bu da beni hiç olmadığım kadar rahatlatıyordu. Diğer konakta, bu saatte avluda gördüğüm gökyüzünden başka birşey görmezdim. Sabahları ise güneş doğmaya başlayacakken, Akkız'ı gizlice ahırdan çıkartıp tepeye giderek güneşin doğmasını izlerdik. Bunu ikimizde oldukça seviyorduk. Akkız... Onu unutmamıştım. Onu çok özlemiştim. Nerede olduğunu, merak ediyordum. Bir kez daha karşılacak mıydık onu bile bilmiyordum.

"Tatlım?" Melisay'ın sesini duyduğumda düşüncelerim beni terk ederken, başımı ağır ağır ona çevirdim.

Güzel gülüşüyle bana yaklaşırken, bende hafif tebessüm ettim. "Ne bu özlem dolu bakışlar?" diyerek dalga geçtiğinde, gülüşüm biraz daha büyüdü. Omuzları hiç dercesine oynattım. O da benim gibi korkuluğa yaklaşıp, göz ucuyla bana bakarken, "yoksa kocanı mı özledin?" dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Melisay kahkaha atmaya başladı. Ona düz bir şekilde bakmayı sürdürürken yavaşça gülüşü soldu. Sanırım o özlemişti.

Başını tekrar önüne çevirirken aşağı baktı. Kaşlarını oynatarak "herkes hazırlanmış," dedi. Ağzı bir an hayret edercesine açılırken alayla gülerek kısa bir an bana baktı. Sonra tekrar aşağı bakarken, merakla bende korkuluğa yaklaşıp aşağı baktığımda aynı şekilde benim ağzım şaşkınca aralandı.

"Ay, şaka mı bu be?" diye konuşan Melisay'a "oldukça gerçek gözüküyor." dediğimde Melisay bir kahkaha daha patlattı.

Bu denli şaşırdığımız şey, Rojda'nın koca bir pembe valizi odasından çıkarmasaydı. Acı gerçek olan şey ise, bu valizin benimle aynı boyda olmasaydı.

"Alt tarafı her zamanki gibi beş gün kalacaktık, hala İstanbul'da kalmış bu kız."

Sessiz kaldığımda, kısa süre içerisinde aynı anda geri çekildik. "Neyse. Hadi inelim aşağı." Yere bıraktığım çantaları elime alıp yürümeye başladığımda, Melisay elimdeki çantalara kısa bir göz attıktan sonra sordu. "Eflâl'de mi gelmedi?"

"Devran ağabeyde mi gelmedi?" diye sorduğumda dudaklarına büzerek başını sağa sola salladı. "Eflâl, geç geleceğini hatta bugün bile gelemeyeceğini söyledi." dedim sonra.

"Devran'da söyledi, bugün oldukça fazla toplantı varmış." Başımı anladım dercesine sallayıp, "Efe nerede?" diye sordum.

"Behçe annenin yanında." dediğinde bundan haz etmediği sesinde çok açıktı. Gülümsemek istesemde gülmedim.

Sonunda aşağı indiğimizde telaşlı telaşlı ortalıkta gezinen Avzem hanım, oturma köşesinde ki kucağında Efe olan Behçe hanım, onun yanında kahvesini içen Rojda, yine telefona gömülmüş bir Şilan vardı avluda.

KİMSESİZLİĞİMİN KURTULUŞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin